10-06-2007---------VATAN GAZETESİ
1 sayfadaki 1 sayfası
10-06-2007---------VATAN GAZETESİ
Gemiyle damat tarafını ziyarete gittik... El üstünde tutulduk!
Koskoca bir gemiyle Yabancı Damat’ın son bölümünün çekimleri için Yunan adalarına gittik.
Ne denize girdik, ne günbatımı izledik... Sabahın beşinden gece yarısına kadar setteydik...
Çok yorulduk ama gelin tarafı olarak damadın evinde kırk krallar gibi ağırlandık.
Ege’nin iki yakasını bir araya getirmek meğer ne kolaymış! Diplomasiyle çözülemeyen bir sorun, bir TV dizisiyle çözülebilirmiş! Hep duyuyordum, Türkiye-Yunanistan ilişkilerinde “Yabancı Damat” dizisinin yepyeni bir sayfa açtığını, ama bu kadar etkili olduğunu hiç tahmin etmemiştim. Dizinin yapımcısı Türker İnanoğlu, “Mutlaka gelmelisin” deyince, işi gücü bıraktım, “Yabancı Damat” ekibiyle birlikte, gemiyle Ege’ye açıldım. Gezmek için değil, dizinin son bölümünün çekimleri için... Gezinin güzergâhı müthiş, gemi de öyle! “Ocean Monarch” bir kruvaziye... Her milletten yolcusu, her milletten mürettebatı var... Keyfimiz yerinde! Gemi rahat mı rahat, adaları zaten hep görmek isterdim, üstelik yanımda da en sevdiğim dizilerden birinin tam kadro ekibi...
Sanki Memik Dede 16’sında delikanlı,
Eftelya taze gelin!
Öğlen 12’de Kuşadası’ndan yola çıktık... “Ne güzel, şimdi yol boyu sohbet ederiz” diye düşünürken, bir baktım millet kostümleri giymiş, çekime hazır. ‘Oyuncular kaprisli olur’ denir ama, ya bu tümüyle uydurma ya da bizim ekibin hepsi bambaşka. Neredeyse askeri disiplinle yetişmiş gibiler... Dizinin yönetmenleri Taylan Biraderler! Türker İnanoğlu akıllı adam... İki kardeşi, Yağmur ve Durul Taylan’ı yönetmen yapmış, aynı anda iki sahne birden çekiliyor. Biri güvertede, diğeri kamarada... Üstelik neredeyse hiçbir sahnenin tekrarı yok. Bu gerçekten müthiş şans, zira hem zamandan, hem paradan kazanç... Bunu sağlayan ise oyuncular. Tek kelime ile müthişler. “Başla!” dendiği anda Sumru Yavrucuk, nasıl birden Feride olabiliyor, Erdal Özyağcılar nasıl Kahraman’a dönüşüyor görmeniz lazım. İnsan çekim sırasında bile oyunculuklarını izlemeye doyamıyor... Tabii, tüm oyuncular arasındaki uyumu da unutmamak lazım... Uyumu sağlayan ise su sızdırmaz dostluk ortamı. Sanki bu dostluk dizinin içine işlemiş. Belki de bu yüzden, neredeyse ikiyüz yıldır husumet içindeki iki millet, Türkler ve Yunanlar, diziyi izledikçe birbirlerini kardeş hissetmeye başlamış. Dizi, benzerliklerimizi öyle içten yansıtıyor ki, iki milletin insanlarının bu diziyi izleyip de birbirini sevmemesi mümkün değil.
Sadece Yunanlar değil Japonlar da fotoğraf çektirmek için sıradaydı
Mümkün olmadığını Yunanistan topraklarına ayak basar basmaz anladım. Ekibi gören komşulardan öyle bir ilgi vardı ki, sormayın... Her adada sanki akraba gibi karşılandı dizinin ekibi... Özellikle de Eftelya ile Memik Dede. Öyle benimsemişlerki her ikisini de hemen Rumca muhabbete giriyorlar. Sonradan jeton düşüyor, dillerini bilmediklerini anlıyorlar. İlk soruları “Evlilik ne zaman?” oluyor... Biliyorsunuz çoktan evlendiler, boşandılar bile... Ama komşular, bizden bir yıl geriden takip ediyorlar diziyi... Bizimkiler ser veriyor, sır vermiyor. Sanki Eftelya taze gelin, Memik de 16’sında delikanlı! Sorulara gülüp geçiyorlar...
Aynı ilgi Niko ile Nazlı’ya da var. “Nazlimu” diye çeviriyorlar yoldan Nehir Erdoğan’ı. Bir kare fotoğraf çektirebilenin ağzı kulaklarına varıyor... Yaşlı kadınlar Nazlı’ya kaynanalık yapmadan edemiyor. “Hayrola, bir deri bir kemik kalmışsın. Kebap yemiyor musun?” diye soruyorlar.
Adalar da gemi de turist dolu... O da ne, bir bakıyorum bizim ekiple Japonlar fotoğraf çektiriyor. Önce Japonlar’ın fotoğraf deliliğine veriyorum. Meğer “Yabancı Damat” Japonya’da da uydudan izleniyormuş... Ve Japonlar’ın da en sevdiği yabancı dizilerden biriymiş. Sadece Japonya’da mı? Avustralya’da da öyle... Anlayacağınız, bizim de dünya çapında starlarımız var artık!
Tam 50 yıl önce, Ayhan Işık’la başrolde oynadığı dönemlerde, trafik polislerinin önce o geçsin diye arabaları durdurduğu Ayla Karaca, yani Eleni, gördüğü ilgiden memnun; “Tıpkı geçmiş günlerdeki gibi. 73 yaşında yeniden star oldum” diyor. “73 yaşındayım” diyor ama inanmak zor. Öyle ışıl ışıl gözlerle gülümsüyor ki!
“Oğlum olursa adını lahmacun koyacağım kız olursa aşure!”
Şöyle üç gün boyunca biraz dinlenirim diye düşünüyordum gemiye binerken... Nerede? Üç gün boyunca her sabah saatin beşinde ayaktaydık. Çekimler sabahın kör karanlığından gece yarısına kadar sürdü. Öğrendim ki, normalde her gün dizinin 10 dakikalık bölümünü çekerlermiş. Ama Yunanistan’dayken tam 1 saatlik bölümü üç güne sığdırdılar. Dizi ekibi, boş buldukları her dakikayı uyumak ya da yemek yemeğe ayırdılar. Sohbet için zaman yoktu ama yine de onları gerçek kişilikleriyle tanıma fırsatım oldu. Zira tanımak hiç zor değil, çünkü hepsinin içi dışı bir... İşte size minik bir dizi ekibinin kişilik analizi: Nazire, yani Binnur Kaya, zaten kendini oynuyor. Yemeği çok seviyor... Tam bir kebap ve lahmacun hastası... Öyle ki, “Oğlum olursa adını lahmacun koyacağım, kızım olursa aşure!” diyecek kadar... Yemeği sevdiği kadar hayvanları da seviyor. Bir köpeği var, adını ne koymuş dersiniz? Şans bu ya köpek de pideye benziyormuş. Pide!
Kocasını oynayan Ruşen, yani İlker Aksum, tıpkı dizideki gibi sakar, bir o kadar da eğlenceli... Zorlu çekimler arasında yorgunluktan bitap düşmüş, “Bir sevişsek de rahatlasak be abi!” diyor. Yapım ekibindeki arkadaşları gülmekten kırılırken, “Ee işiniz ne, artık bir tane ayarlarsınız” diyerek, havuzbaşındaki güzel kızları gösteriyor.
Erdal Özyağcılar, iki kadeh attı mı çok
güzel dans ediyor!
Erdal Özyağcılar ve Sumru Yavrucuk, Türk insanının sıcaklığını her yere taşıyor. Onları görüp de, ilk anda gerçek isimlerini hatırlayamayan ve “Aaa Feride! Aaa Kahraman” diyen herkese, içten bir merhabayı asla eksik etmiyorlar. Bu arada meraklısına not; Erdal Bey iki kadeh attı mı, çok iyi dans ediyor. Sumru Hanım’ın dansı ise Jenifer Lopez’e taş çıkartacak kadar seksi!
Niko ile Nazlı’ya gelince... İkisi de, gerçekten dizideki kadar mütevazı... Genç olmalarına karşın zerre şımarıklık yok... Nehir Erdoğan’da hüzünlü bir tarafı hemen hissediyorsunuz, ama bir o kadar da zeki ve çalışkan... Özgür Çevik, tırnağına kadar efendi. Her fırsatta, “Çok şanslıyım” diyor, ama emin olun ekip de onunla çalıştığı için o kadar şanslı...
Ne Mikonos, ne Girit, ne Santorini’yi gezebildik. Hep çekimdeydik. Çekimin etki alanı ise tüm Yunanistan’dı... İşte bu yüzden, Yunanlar bizi sanki 40 yıllık ahbapları gibi karşıladı. Dizinin özetini söyleyeyim size... Bu dizi, dostluğun, sevginin, içtenliğin nelere kadir olduğuna dair... Milletlerin, hele ki birbirine bu kadar benzer milletlerin düşman olma ihtimali yok! Bir Yunan gazetesinde yayınlanan karikatür durumu çok iyi özetliyor aslında. Başlığı; Türk ve Yunan dışişleri bakanları bir araya geldi. Abdullah Gül ve Dora Bakoyanni yan yana oturuyor. Gül; “Niko ile Nazlı ayrılmamalı Sayın Bakoyanni!” diyor. Bakoyanni yanıtlıyor: “Bence de Sayın Gül!”
Türker İnanoğlu, hem bizim izleyicinin hem de dünya izleyicisinin nabzını tutmayı biliyor. 50 yıllık birikimiyle hangi dizide, kimi oynatacağını da... İşte sonuç: Yabancı Damat tüm dünyada izleniyor. Türk-Yunan ilişkilerinde bahar havası estiriyor. Bir Yunanlı tarihçinin deyimiyle 22 yıldır politikacıların yapamadığını yapıyor.
Koskoca bir gemiyle Yabancı Damat’ın son bölümünün çekimleri için Yunan adalarına gittik.
Ne denize girdik, ne günbatımı izledik... Sabahın beşinden gece yarısına kadar setteydik...
Çok yorulduk ama gelin tarafı olarak damadın evinde kırk krallar gibi ağırlandık.
Ege’nin iki yakasını bir araya getirmek meğer ne kolaymış! Diplomasiyle çözülemeyen bir sorun, bir TV dizisiyle çözülebilirmiş! Hep duyuyordum, Türkiye-Yunanistan ilişkilerinde “Yabancı Damat” dizisinin yepyeni bir sayfa açtığını, ama bu kadar etkili olduğunu hiç tahmin etmemiştim. Dizinin yapımcısı Türker İnanoğlu, “Mutlaka gelmelisin” deyince, işi gücü bıraktım, “Yabancı Damat” ekibiyle birlikte, gemiyle Ege’ye açıldım. Gezmek için değil, dizinin son bölümünün çekimleri için... Gezinin güzergâhı müthiş, gemi de öyle! “Ocean Monarch” bir kruvaziye... Her milletten yolcusu, her milletten mürettebatı var... Keyfimiz yerinde! Gemi rahat mı rahat, adaları zaten hep görmek isterdim, üstelik yanımda da en sevdiğim dizilerden birinin tam kadro ekibi...
Sanki Memik Dede 16’sında delikanlı,
Eftelya taze gelin!
Öğlen 12’de Kuşadası’ndan yola çıktık... “Ne güzel, şimdi yol boyu sohbet ederiz” diye düşünürken, bir baktım millet kostümleri giymiş, çekime hazır. ‘Oyuncular kaprisli olur’ denir ama, ya bu tümüyle uydurma ya da bizim ekibin hepsi bambaşka. Neredeyse askeri disiplinle yetişmiş gibiler... Dizinin yönetmenleri Taylan Biraderler! Türker İnanoğlu akıllı adam... İki kardeşi, Yağmur ve Durul Taylan’ı yönetmen yapmış, aynı anda iki sahne birden çekiliyor. Biri güvertede, diğeri kamarada... Üstelik neredeyse hiçbir sahnenin tekrarı yok. Bu gerçekten müthiş şans, zira hem zamandan, hem paradan kazanç... Bunu sağlayan ise oyuncular. Tek kelime ile müthişler. “Başla!” dendiği anda Sumru Yavrucuk, nasıl birden Feride olabiliyor, Erdal Özyağcılar nasıl Kahraman’a dönüşüyor görmeniz lazım. İnsan çekim sırasında bile oyunculuklarını izlemeye doyamıyor... Tabii, tüm oyuncular arasındaki uyumu da unutmamak lazım... Uyumu sağlayan ise su sızdırmaz dostluk ortamı. Sanki bu dostluk dizinin içine işlemiş. Belki de bu yüzden, neredeyse ikiyüz yıldır husumet içindeki iki millet, Türkler ve Yunanlar, diziyi izledikçe birbirlerini kardeş hissetmeye başlamış. Dizi, benzerliklerimizi öyle içten yansıtıyor ki, iki milletin insanlarının bu diziyi izleyip de birbirini sevmemesi mümkün değil.
Sadece Yunanlar değil Japonlar da fotoğraf çektirmek için sıradaydı
Mümkün olmadığını Yunanistan topraklarına ayak basar basmaz anladım. Ekibi gören komşulardan öyle bir ilgi vardı ki, sormayın... Her adada sanki akraba gibi karşılandı dizinin ekibi... Özellikle de Eftelya ile Memik Dede. Öyle benimsemişlerki her ikisini de hemen Rumca muhabbete giriyorlar. Sonradan jeton düşüyor, dillerini bilmediklerini anlıyorlar. İlk soruları “Evlilik ne zaman?” oluyor... Biliyorsunuz çoktan evlendiler, boşandılar bile... Ama komşular, bizden bir yıl geriden takip ediyorlar diziyi... Bizimkiler ser veriyor, sır vermiyor. Sanki Eftelya taze gelin, Memik de 16’sında delikanlı! Sorulara gülüp geçiyorlar...
Aynı ilgi Niko ile Nazlı’ya da var. “Nazlimu” diye çeviriyorlar yoldan Nehir Erdoğan’ı. Bir kare fotoğraf çektirebilenin ağzı kulaklarına varıyor... Yaşlı kadınlar Nazlı’ya kaynanalık yapmadan edemiyor. “Hayrola, bir deri bir kemik kalmışsın. Kebap yemiyor musun?” diye soruyorlar.
Adalar da gemi de turist dolu... O da ne, bir bakıyorum bizim ekiple Japonlar fotoğraf çektiriyor. Önce Japonlar’ın fotoğraf deliliğine veriyorum. Meğer “Yabancı Damat” Japonya’da da uydudan izleniyormuş... Ve Japonlar’ın da en sevdiği yabancı dizilerden biriymiş. Sadece Japonya’da mı? Avustralya’da da öyle... Anlayacağınız, bizim de dünya çapında starlarımız var artık!
Tam 50 yıl önce, Ayhan Işık’la başrolde oynadığı dönemlerde, trafik polislerinin önce o geçsin diye arabaları durdurduğu Ayla Karaca, yani Eleni, gördüğü ilgiden memnun; “Tıpkı geçmiş günlerdeki gibi. 73 yaşında yeniden star oldum” diyor. “73 yaşındayım” diyor ama inanmak zor. Öyle ışıl ışıl gözlerle gülümsüyor ki!
“Oğlum olursa adını lahmacun koyacağım kız olursa aşure!”
Şöyle üç gün boyunca biraz dinlenirim diye düşünüyordum gemiye binerken... Nerede? Üç gün boyunca her sabah saatin beşinde ayaktaydık. Çekimler sabahın kör karanlığından gece yarısına kadar sürdü. Öğrendim ki, normalde her gün dizinin 10 dakikalık bölümünü çekerlermiş. Ama Yunanistan’dayken tam 1 saatlik bölümü üç güne sığdırdılar. Dizi ekibi, boş buldukları her dakikayı uyumak ya da yemek yemeğe ayırdılar. Sohbet için zaman yoktu ama yine de onları gerçek kişilikleriyle tanıma fırsatım oldu. Zira tanımak hiç zor değil, çünkü hepsinin içi dışı bir... İşte size minik bir dizi ekibinin kişilik analizi: Nazire, yani Binnur Kaya, zaten kendini oynuyor. Yemeği çok seviyor... Tam bir kebap ve lahmacun hastası... Öyle ki, “Oğlum olursa adını lahmacun koyacağım, kızım olursa aşure!” diyecek kadar... Yemeği sevdiği kadar hayvanları da seviyor. Bir köpeği var, adını ne koymuş dersiniz? Şans bu ya köpek de pideye benziyormuş. Pide!
Kocasını oynayan Ruşen, yani İlker Aksum, tıpkı dizideki gibi sakar, bir o kadar da eğlenceli... Zorlu çekimler arasında yorgunluktan bitap düşmüş, “Bir sevişsek de rahatlasak be abi!” diyor. Yapım ekibindeki arkadaşları gülmekten kırılırken, “Ee işiniz ne, artık bir tane ayarlarsınız” diyerek, havuzbaşındaki güzel kızları gösteriyor.
Erdal Özyağcılar, iki kadeh attı mı çok
güzel dans ediyor!
Erdal Özyağcılar ve Sumru Yavrucuk, Türk insanının sıcaklığını her yere taşıyor. Onları görüp de, ilk anda gerçek isimlerini hatırlayamayan ve “Aaa Feride! Aaa Kahraman” diyen herkese, içten bir merhabayı asla eksik etmiyorlar. Bu arada meraklısına not; Erdal Bey iki kadeh attı mı, çok iyi dans ediyor. Sumru Hanım’ın dansı ise Jenifer Lopez’e taş çıkartacak kadar seksi!
Niko ile Nazlı’ya gelince... İkisi de, gerçekten dizideki kadar mütevazı... Genç olmalarına karşın zerre şımarıklık yok... Nehir Erdoğan’da hüzünlü bir tarafı hemen hissediyorsunuz, ama bir o kadar da zeki ve çalışkan... Özgür Çevik, tırnağına kadar efendi. Her fırsatta, “Çok şanslıyım” diyor, ama emin olun ekip de onunla çalıştığı için o kadar şanslı...
Ne Mikonos, ne Girit, ne Santorini’yi gezebildik. Hep çekimdeydik. Çekimin etki alanı ise tüm Yunanistan’dı... İşte bu yüzden, Yunanlar bizi sanki 40 yıllık ahbapları gibi karşıladı. Dizinin özetini söyleyeyim size... Bu dizi, dostluğun, sevginin, içtenliğin nelere kadir olduğuna dair... Milletlerin, hele ki birbirine bu kadar benzer milletlerin düşman olma ihtimali yok! Bir Yunan gazetesinde yayınlanan karikatür durumu çok iyi özetliyor aslında. Başlığı; Türk ve Yunan dışişleri bakanları bir araya geldi. Abdullah Gül ve Dora Bakoyanni yan yana oturuyor. Gül; “Niko ile Nazlı ayrılmamalı Sayın Bakoyanni!” diyor. Bakoyanni yanıtlıyor: “Bence de Sayın Gül!”
Türker İnanoğlu, hem bizim izleyicinin hem de dünya izleyicisinin nabzını tutmayı biliyor. 50 yıllık birikimiyle hangi dizide, kimi oynatacağını da... İşte sonuç: Yabancı Damat tüm dünyada izleniyor. Türk-Yunan ilişkilerinde bahar havası estiriyor. Bir Yunanlı tarihçinin deyimiyle 22 yıldır politikacıların yapamadığını yapıyor.
gizems- Admin
-
Mesaj Sayısı : 3263
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz