Yancı damat ekibiyle röportaj
1 sayfadaki 1 sayfası
Yancı damat ekibiyle röportaj
Niko ile Nazlı : “Kalplerimiz Yunanca çarpıyor.”
Yunanlılarla evlenebiliriz.
Düşmanlığı politikacılar yaratıyor.
Türk – Yunan savaşı bir daha asla.
Eylül’de Atina’ya geliyoruz.
Bir sevgi sınırları yıkıyor
Görevimizin, halklarımızın kalplerini birleştirmek olduğunu hissediyoruz. Bu nedenle Yunan bayrağını sallamaktan çekinmiyoruz.
Niko ve Nazlı yüreklerini “Espresso”ya açarak Yunanistan’ı ekran başına oturtan aşk hakkında konuşuyorlar.
İstanbul’un masal gibi bir banliyösü olan Bebek’te, boğazın rüzgarı gibi, taze ve serin bir üniversite öğrencisi gibi gelen kıza sormak istediğim ilk şey: Kızım söylesene, baban baklavacı mı? Bebek’in anlamı “bebek” olup buluşacağımız cafe’nin terasına gelen ve kızı takip eden baby face’li zayıf delikanlı hakkında ilk intibam buydu.
“Yabancı Damat”ın başrol oyuncuları, artık ünlü olan Nazlı ve Niko, 11 Temmuz’dan beri kanal Mega’da yayınlanan “Sevginin Sınırları” ile AGB tablolarını günde iki defa 45’ler ve 50’lerle altüst ediyorlar. 25 yaşındaki Nehir Erdoğan’la, 24 yaşındaki Özgür Çevik “Espresso”nun temsilcilerine yabancı gibi davranmıyorlar. Tersine, İlk dakikadan itibaren çok samimi ve müşfik oluyorlar. Kız dışa dönük ve canlı, delikanlı çekingen ve heyecanlı.
Sohbet , 1970’li yıllarda ulusal starların yaptığı film değiş tokuşların hikayeleri ile ısınıyor. Aliki’nin “Sıralardaki Heyecanlar”, Hülya Koçyiğit’in “Boğaziçi Güzeli” Türk starları Türkan Şoray, Filiz Akın (Aliki’nin Türk benzeri), Kartal Tibet ve Orhan Günşiray (Aliki’nin partneri) sohbetimizin ana konusu. Tarih tekrarlanıyor. O yıllarda Yunan sinemalarında, Türk Hollywood’undan gelen filmler için bilet kuyrukları, şimdi küçük ekranlarda Türk dizisi için rekor izleme oranları.
Onlara: Sizler Hülya Koçyiğit ve Kartal Tibet’siniz deyince kahkahalarla gülüyorlar. Benim küçüklüğümden beri starları hakkında o kadar bilgili olmama şaşırıyorlar. Onların yüzünden Yunanistan’daki ortalığın ana baba gününe döndüğünden haberleri yok. Bunu anlattığımda başta gözleri fal taşı gibi açılıyor, sonra sevinçle doluyorlar.
Nehir Erdoğan’la Özgür Çevik, Türklerle Yunanlıları TV platosunun dışında da birleştiriyor. “Yalnız hasta olanlar düşmanlığı besler!”
“Tekrar savaş olabileceği ve bir Yunanlı ile karşı karşıya gelme fikrini reddediyorum” “Yunanlılara sevgilerinden dolayı teşekkür ediyoruz!”
Yunanistan’a geldiğinizde halk ve gazeteciler üzerinize gelecek, yollarda yürüyemeyeceksiniz!
Nehir: (şaka ile) Sahi mi? Bunu tekrar düşünüp hiç gelmeyelim. (Gülmeler) Bu kadar başarılı ve yüksek izleme oranlarına sahip olduğumuza inanamıyorum.
Özgür: Bize anlattıkların inanılmaz şeyler. Çok iyi hissetmeme neden oluyor. Teşekkürler, Yunanlılar!
Nehir: Dizinin ülkenizde iyi gittiğini biliyorduk ama bu derecede değil. Verdiğiniz bu haberler için çok müteşekkir olduğumu söylemekten başka ne diyeceğimi bilemiyorum. Sevginiz bizi kanatlandırıyor.
Çok yakında bütün bu başarıyı tatma fırsatını bulacaksınız, değil mi?
Nehir: Evet, Eylül’de Yunanistan’a geleceğiz. Çekimler için önce Simi’ye sonra Mega’nın sabah yayını için Atina’ya. (“Espresso”nun bir kapağında, onları “Güzel Dünya”da misafir edecek olan Arnavutoğlu’nu gösteriyorum, dikkatle bakıyorlar.)
Nehir: Bizi davet eden sunucu bu mu?
Özgür: Sabırsızlanıyorum. Yunanistan’a gelmeyi çok istiyorum. Bütün bu söylediklerinden sonra büyüleyici bir tecrübe olacak.
Nehir: Ben seninle yarın sabah bile Yunanistan’a gelebilirim.
Özgür: Ben de, ben de.
Gazeteci teybimim rec’ine basıyorum ve onların söylediği her şeyi, denizin sesini, gemilerin sesini, yanı başımızdaki caminin imamının dualarını kaydediyorum.
Şehrin güzel banliyösü yaz kokuyor, karşımdaki Nehir’le Özgür’ün yüzleri ise iki yaz güneşi gibi…
Yeni dönem çekimleri ne zaman başlıyor?
Özgür: Öbür gün stüdyoya giriyoruz.
Nehir: Yeni bölümler daha yüksek izleme rakamları verecek. Göreceksiniz. Çünkü daha sürükleyici ve daha çekici senaryolar var.
Bu bölümlerin cast’ına Türkiye’de kariyer yapan bizim Katerina Muçaçu da giriyor. Nehir, sahiden bir Yunan dergisine neden Muçaçu’nun kim olduğunu bilmiyorum dedin? Kendisi tanıştığınızı söylüyor. Acaba Katerina’nın eski erkek arkadaşın M.Ali Alabora ile arkadaşlık yaptığı için mi rahatsız oldun?
Nehir: Olaylar öyle değil. Bahsettiğin söyleşi e-mail’le yapıldı ve tarafımdan bir yanlış anlaşılma oldu. Sorunun Katerina Muçaçu ile ilgili olduğunu anladığımda ise hatamı düzeltmem için geçti. Başkası hakkında sorduklarını zannetmiştim. Katerina’yı tanıyorum, arkadaşımdır, anlaşmazlığın halledilmesi için lütfen bunu yazın. Katerina’ya karşı bir şeyim yok.
Diziye dönelim. Yunanlıları neden o kadar etkiledi?
Nehir: Türklerle Yunanlılar arasında çok benzerlikler olduğundan. Çok benziyoruz. Hakim olan düşmanlık ve nefrete rağmen halklarımız birbirini seviyor. Hele yurtlarından uzakta yaşayanlar arasında büyük bir dayanışma var.
Amerika’da birlikte huzurlu yaşayan, aynı masada yiyen, problemlerinde birbirlerine yardım eden Türkler ve Yunanlılar gördüm. Başka türlü olamazdı ki! Düşünce tarzı, özellikler, alışkanlıklar ve yemeklerde bile benzerlikler var. İnternet’te birbirlerine dillerini öğreten Türkler ve Yunanlılar gördüm.
Özgür: Nehir’le hemfikirim. Yüreklerimizin çarpması bile benziyor.
Angela Dimitriu birkaç yıl önce Yunanistan’da Türk bayrağını kaldırdığında, aleyhinde büyük bir tepki fırtınası patlamıştı. Sizler ülkenizdeki katı tutum yanlısı olanların tepkilerine rağmen, Yunan bayrağını kaldırmaya cesaret eder miydiniz?
Nehir (elini masaya vurarak kararlı ve canlı bir şekilde adeta bağırarak): Tabii! Evet! Şimdi bir Yunan bayrağı getirin hemen burada kaldırayım! Bunda küçük düşürücü ve kötü bir şey yok. (Gerçekten bu dediklerini daha sonra kameraların önünde uyguluyor. Partneri de aynı şeyi yapıyor. Bunu yapmaları bizleri gerçekten de duygulandırdı.)
Aileleriniz yanınızda, Yunanlı bir damadı veya gelini kolayca kabul eder miydi?
Nehir: Ailem tepki göstermezdi. Zaten modern görüşlü, tahsilli kişilerdir. Yunanlı bir eşimle mutlu olsaydım, mutluluğum onları da mutlu edecekti
Özgür: Benim ailem de öyle. Önemli olan milliyet değil, sevgidir.
Gelecek bölümlerde neler olacak?
Nehir: Henüz fikrimiz yok. Yeni bölümlerin senaryolarını vermediler. “Espresso”nun kitapçıklarına göre sizler, bizden daha fazla şeyler biliyorsunuz. Muçaçu’nun cast’a gireceğini şimdi sizden öğrendim.
Özgür: Doğru söylüyor, fikrimiz yok. Bize bir şey söylemiyorlar.
Sohbetimizi nasıl kapamak isterdiniz? Hissettiğiniz bir şey söylemek ister miydiniz?
Nehir: Yunanistan’daki bize karşı olan sevgiyi bugün öğrendiğimizde çok mutlu olduk
Özgür: Çok mutluyuz! Daima hatırlayacağımız bir gündü…
Tam o anda çevremizde, yanımızdaki deniz kıyısında bulunan camiden imamın duası duyuldu. Muhakkak o da çocuklarla hemfikirdi. Bereketli çocuklar, bereketli gençlik…Sevgilerini aldık, bizimkini verdik. Yunanistan’a dönmek için sınırları geçme vakti geldi. Yavaş, yavaş….
“Siyasetçiler artık bizleri ayıramaz!”
Çocuklar bütün bunlar güzel duyuluyor. İnsan açısından, duygusallık açısından görürsek hepimiz hemfikiriz. Ancak tahrikler, hava sahamızın ihlali, Kıbrıs..var. Bu problemler böyle kolayca kenara bırakılabilir mi?
Nehir: Bütün bunları halk değil siyasiler yapıyor. Siyasetçiler beni ilgilendirmiyor. Hiç, hiç, hiç bir zaman! Beni halk, insanlar ilgilendiriyor. Geçerli olan budur ve siyasiler artık ne yaparsa yapsın bizleri ayıramazlar. Zaten duruşlarını değiştirerek daha ılımlı olmaları için kamuoyu baskısı var. İki ülke arasındaki havayı düzeltmek için ellerinden geleni yapacaklar. İnsanların dizimize gösterdikleri sevgi, her iki halkın birbirlerine hissettiklerini gösteriyor. Sana bir şey daha söyleyeyim. Bu konu beni artık ilgilendirmiyor. Parolam halk, sevgi ve büyük yürektir. Yalnız hasta olanlar bu düşmanlığı besler. Fakat bir gün, göreceksin, her şey değişecek. Müşterek şeylerimiz, farklarımızdan daha fazladır.
Özgür: Bir kişinin siyasetçiler ve siyasi oyunlarından bahsetmesi için özel yorumcu olması lazım. Bunlar beni ilgilendirmiyor. Halk ilgilendiriyor. Benimle sokakta konuşan, dizideki Türk-Yunan ilişkilerine olumlu tepki gösteren insanlar ilgilendiriyor. Bu diziyle bir görevimizi de yerine getiriyoruz. Dizi, iki halkın yüreklerini yaklaştırma vazifesini görüyor. Ben olaylara bu açıdan bakıyorum. Gerisini dışarıda bırakın.
Buna rağmen bugün/şimdi birbirimizin gözlerine bakan, birbirimize sempati duyan bizler, yarın bir savaşta karşı karşıya gelebiliriz. (Her ikimiz de aynı anda tahtaya vuruyoruz)O zaman ne yapacaksın? Ülkenin vereceği emre mi, yoksa yüreğinin emrine mi itaat edeceksin?
Özgür: Bunu düşünmek bile istemiyorum. Hayal bile edemiyorum. Bu ihtimalden bahsetmek bile istemiyorum. Zaten ileride böyle bir şeyin olacağını görmüyorum. Bir daha savaş olmayacak. Bu mantığa girmeyi reddediyorum.
Eskiler giriyor ama. Sizler de dizide, yaşlı aile fertlerinizin Niko ile Nazlı’nın düğününe her ne şekilde olursa olsun, engel olmak için gayret ettiklerini gösteriyorsunuz.
Nehir: Tamam, bunlar da var fakat sayıları gittikçe azalıyor. Bunlar toplumun eskileri, fanatiklerdir. Biz bunlara değer vermiyoruz. Sadık olduğumuz görevimiz ayırmak değil, birleştirmektir. Dizinin mesajı budur.
“Birbirimizi bir dost gibi seviyoruz”
“Benimle Nehir arasında aşk kimyası yoktur.”
Peki konuyu değiştirelim. Gerçek hayatta aranızda bir aşkın doğma ihtimali var mı?
Nehir: Katiyen! (Gülmeler) Hiçbir şekilde! Böyle bir ihtimal yok! Yalnız dostuz ve dost olarak da birbirimizi seviyoruz.
Özgür: Evet yalnız dost. Her şey için konuşuyoruz, fikir alış verişinde bulunuyoruz, tartışıyoruz bile. Dostlar arasında olması gerekenler gibi.
Nasıl olur? Birbirinize çok uyacaktınız/uyum sağlayacaktınız. Tabii bu insanların da çok hoşuna gidecekti…
Özgür: Çok basit. Aramızda aşk kimyası yoktur.
Nehir: (Gülerek) Şimdilik tabii! İleride ne olacağını bilemezsin. Gerçek hayatta da bizi evli bir çift olarak görmek isteyen insanları hüsrana uğrattığımıza üzülüyorum ama, değiliz.
Aşık mısınız? Başkalarıyla…kastediyorum.
Nehir: Yorum yok. (Gülmeler) Bu konu üzerine ağzımdan laf alamazsın.
Özgür: ….!
Özgür, Nehir’i taklit etmeyi bırak, şahsın/kendin için konuş. (Gülmeler)!
Özgür: Tamam. Cevap vereceğim. Serbestim, ilişkim yok.
O zaman eş bulmak için Yunanistan’a gelin. Şöyle veya böyle, orada çok tercih hakkınız olacak. Bütün gençler (erkekler, kızlar) peşinizden koşacaklar.
Özgür: (Gülerek) Neden olmasın! Yunanlı kızlar beni istiyorsa……
Yunanlılarla evlenebiliriz.
Düşmanlığı politikacılar yaratıyor.
Türk – Yunan savaşı bir daha asla.
Eylül’de Atina’ya geliyoruz.
Bir sevgi sınırları yıkıyor
Görevimizin, halklarımızın kalplerini birleştirmek olduğunu hissediyoruz. Bu nedenle Yunan bayrağını sallamaktan çekinmiyoruz.
Niko ve Nazlı yüreklerini “Espresso”ya açarak Yunanistan’ı ekran başına oturtan aşk hakkında konuşuyorlar.
İstanbul’un masal gibi bir banliyösü olan Bebek’te, boğazın rüzgarı gibi, taze ve serin bir üniversite öğrencisi gibi gelen kıza sormak istediğim ilk şey: Kızım söylesene, baban baklavacı mı? Bebek’in anlamı “bebek” olup buluşacağımız cafe’nin terasına gelen ve kızı takip eden baby face’li zayıf delikanlı hakkında ilk intibam buydu.
“Yabancı Damat”ın başrol oyuncuları, artık ünlü olan Nazlı ve Niko, 11 Temmuz’dan beri kanal Mega’da yayınlanan “Sevginin Sınırları” ile AGB tablolarını günde iki defa 45’ler ve 50’lerle altüst ediyorlar. 25 yaşındaki Nehir Erdoğan’la, 24 yaşındaki Özgür Çevik “Espresso”nun temsilcilerine yabancı gibi davranmıyorlar. Tersine, İlk dakikadan itibaren çok samimi ve müşfik oluyorlar. Kız dışa dönük ve canlı, delikanlı çekingen ve heyecanlı.
Sohbet , 1970’li yıllarda ulusal starların yaptığı film değiş tokuşların hikayeleri ile ısınıyor. Aliki’nin “Sıralardaki Heyecanlar”, Hülya Koçyiğit’in “Boğaziçi Güzeli” Türk starları Türkan Şoray, Filiz Akın (Aliki’nin Türk benzeri), Kartal Tibet ve Orhan Günşiray (Aliki’nin partneri) sohbetimizin ana konusu. Tarih tekrarlanıyor. O yıllarda Yunan sinemalarında, Türk Hollywood’undan gelen filmler için bilet kuyrukları, şimdi küçük ekranlarda Türk dizisi için rekor izleme oranları.
Onlara: Sizler Hülya Koçyiğit ve Kartal Tibet’siniz deyince kahkahalarla gülüyorlar. Benim küçüklüğümden beri starları hakkında o kadar bilgili olmama şaşırıyorlar. Onların yüzünden Yunanistan’daki ortalığın ana baba gününe döndüğünden haberleri yok. Bunu anlattığımda başta gözleri fal taşı gibi açılıyor, sonra sevinçle doluyorlar.
Nehir Erdoğan’la Özgür Çevik, Türklerle Yunanlıları TV platosunun dışında da birleştiriyor. “Yalnız hasta olanlar düşmanlığı besler!”
“Tekrar savaş olabileceği ve bir Yunanlı ile karşı karşıya gelme fikrini reddediyorum” “Yunanlılara sevgilerinden dolayı teşekkür ediyoruz!”
Yunanistan’a geldiğinizde halk ve gazeteciler üzerinize gelecek, yollarda yürüyemeyeceksiniz!
Nehir: (şaka ile) Sahi mi? Bunu tekrar düşünüp hiç gelmeyelim. (Gülmeler) Bu kadar başarılı ve yüksek izleme oranlarına sahip olduğumuza inanamıyorum.
Özgür: Bize anlattıkların inanılmaz şeyler. Çok iyi hissetmeme neden oluyor. Teşekkürler, Yunanlılar!
Nehir: Dizinin ülkenizde iyi gittiğini biliyorduk ama bu derecede değil. Verdiğiniz bu haberler için çok müteşekkir olduğumu söylemekten başka ne diyeceğimi bilemiyorum. Sevginiz bizi kanatlandırıyor.
Çok yakında bütün bu başarıyı tatma fırsatını bulacaksınız, değil mi?
Nehir: Evet, Eylül’de Yunanistan’a geleceğiz. Çekimler için önce Simi’ye sonra Mega’nın sabah yayını için Atina’ya. (“Espresso”nun bir kapağında, onları “Güzel Dünya”da misafir edecek olan Arnavutoğlu’nu gösteriyorum, dikkatle bakıyorlar.)
Nehir: Bizi davet eden sunucu bu mu?
Özgür: Sabırsızlanıyorum. Yunanistan’a gelmeyi çok istiyorum. Bütün bu söylediklerinden sonra büyüleyici bir tecrübe olacak.
Nehir: Ben seninle yarın sabah bile Yunanistan’a gelebilirim.
Özgür: Ben de, ben de.
Gazeteci teybimim rec’ine basıyorum ve onların söylediği her şeyi, denizin sesini, gemilerin sesini, yanı başımızdaki caminin imamının dualarını kaydediyorum.
Şehrin güzel banliyösü yaz kokuyor, karşımdaki Nehir’le Özgür’ün yüzleri ise iki yaz güneşi gibi…
Yeni dönem çekimleri ne zaman başlıyor?
Özgür: Öbür gün stüdyoya giriyoruz.
Nehir: Yeni bölümler daha yüksek izleme rakamları verecek. Göreceksiniz. Çünkü daha sürükleyici ve daha çekici senaryolar var.
Bu bölümlerin cast’ına Türkiye’de kariyer yapan bizim Katerina Muçaçu da giriyor. Nehir, sahiden bir Yunan dergisine neden Muçaçu’nun kim olduğunu bilmiyorum dedin? Kendisi tanıştığınızı söylüyor. Acaba Katerina’nın eski erkek arkadaşın M.Ali Alabora ile arkadaşlık yaptığı için mi rahatsız oldun?
Nehir: Olaylar öyle değil. Bahsettiğin söyleşi e-mail’le yapıldı ve tarafımdan bir yanlış anlaşılma oldu. Sorunun Katerina Muçaçu ile ilgili olduğunu anladığımda ise hatamı düzeltmem için geçti. Başkası hakkında sorduklarını zannetmiştim. Katerina’yı tanıyorum, arkadaşımdır, anlaşmazlığın halledilmesi için lütfen bunu yazın. Katerina’ya karşı bir şeyim yok.
Diziye dönelim. Yunanlıları neden o kadar etkiledi?
Nehir: Türklerle Yunanlılar arasında çok benzerlikler olduğundan. Çok benziyoruz. Hakim olan düşmanlık ve nefrete rağmen halklarımız birbirini seviyor. Hele yurtlarından uzakta yaşayanlar arasında büyük bir dayanışma var.
Amerika’da birlikte huzurlu yaşayan, aynı masada yiyen, problemlerinde birbirlerine yardım eden Türkler ve Yunanlılar gördüm. Başka türlü olamazdı ki! Düşünce tarzı, özellikler, alışkanlıklar ve yemeklerde bile benzerlikler var. İnternet’te birbirlerine dillerini öğreten Türkler ve Yunanlılar gördüm.
Özgür: Nehir’le hemfikirim. Yüreklerimizin çarpması bile benziyor.
Angela Dimitriu birkaç yıl önce Yunanistan’da Türk bayrağını kaldırdığında, aleyhinde büyük bir tepki fırtınası patlamıştı. Sizler ülkenizdeki katı tutum yanlısı olanların tepkilerine rağmen, Yunan bayrağını kaldırmaya cesaret eder miydiniz?
Nehir (elini masaya vurarak kararlı ve canlı bir şekilde adeta bağırarak): Tabii! Evet! Şimdi bir Yunan bayrağı getirin hemen burada kaldırayım! Bunda küçük düşürücü ve kötü bir şey yok. (Gerçekten bu dediklerini daha sonra kameraların önünde uyguluyor. Partneri de aynı şeyi yapıyor. Bunu yapmaları bizleri gerçekten de duygulandırdı.)
Aileleriniz yanınızda, Yunanlı bir damadı veya gelini kolayca kabul eder miydi?
Nehir: Ailem tepki göstermezdi. Zaten modern görüşlü, tahsilli kişilerdir. Yunanlı bir eşimle mutlu olsaydım, mutluluğum onları da mutlu edecekti
Özgür: Benim ailem de öyle. Önemli olan milliyet değil, sevgidir.
Gelecek bölümlerde neler olacak?
Nehir: Henüz fikrimiz yok. Yeni bölümlerin senaryolarını vermediler. “Espresso”nun kitapçıklarına göre sizler, bizden daha fazla şeyler biliyorsunuz. Muçaçu’nun cast’a gireceğini şimdi sizden öğrendim.
Özgür: Doğru söylüyor, fikrimiz yok. Bize bir şey söylemiyorlar.
Sohbetimizi nasıl kapamak isterdiniz? Hissettiğiniz bir şey söylemek ister miydiniz?
Nehir: Yunanistan’daki bize karşı olan sevgiyi bugün öğrendiğimizde çok mutlu olduk
Özgür: Çok mutluyuz! Daima hatırlayacağımız bir gündü…
Tam o anda çevremizde, yanımızdaki deniz kıyısında bulunan camiden imamın duası duyuldu. Muhakkak o da çocuklarla hemfikirdi. Bereketli çocuklar, bereketli gençlik…Sevgilerini aldık, bizimkini verdik. Yunanistan’a dönmek için sınırları geçme vakti geldi. Yavaş, yavaş….
“Siyasetçiler artık bizleri ayıramaz!”
Çocuklar bütün bunlar güzel duyuluyor. İnsan açısından, duygusallık açısından görürsek hepimiz hemfikiriz. Ancak tahrikler, hava sahamızın ihlali, Kıbrıs..var. Bu problemler böyle kolayca kenara bırakılabilir mi?
Nehir: Bütün bunları halk değil siyasiler yapıyor. Siyasetçiler beni ilgilendirmiyor. Hiç, hiç, hiç bir zaman! Beni halk, insanlar ilgilendiriyor. Geçerli olan budur ve siyasiler artık ne yaparsa yapsın bizleri ayıramazlar. Zaten duruşlarını değiştirerek daha ılımlı olmaları için kamuoyu baskısı var. İki ülke arasındaki havayı düzeltmek için ellerinden geleni yapacaklar. İnsanların dizimize gösterdikleri sevgi, her iki halkın birbirlerine hissettiklerini gösteriyor. Sana bir şey daha söyleyeyim. Bu konu beni artık ilgilendirmiyor. Parolam halk, sevgi ve büyük yürektir. Yalnız hasta olanlar bu düşmanlığı besler. Fakat bir gün, göreceksin, her şey değişecek. Müşterek şeylerimiz, farklarımızdan daha fazladır.
Özgür: Bir kişinin siyasetçiler ve siyasi oyunlarından bahsetmesi için özel yorumcu olması lazım. Bunlar beni ilgilendirmiyor. Halk ilgilendiriyor. Benimle sokakta konuşan, dizideki Türk-Yunan ilişkilerine olumlu tepki gösteren insanlar ilgilendiriyor. Bu diziyle bir görevimizi de yerine getiriyoruz. Dizi, iki halkın yüreklerini yaklaştırma vazifesini görüyor. Ben olaylara bu açıdan bakıyorum. Gerisini dışarıda bırakın.
Buna rağmen bugün/şimdi birbirimizin gözlerine bakan, birbirimize sempati duyan bizler, yarın bir savaşta karşı karşıya gelebiliriz. (Her ikimiz de aynı anda tahtaya vuruyoruz)O zaman ne yapacaksın? Ülkenin vereceği emre mi, yoksa yüreğinin emrine mi itaat edeceksin?
Özgür: Bunu düşünmek bile istemiyorum. Hayal bile edemiyorum. Bu ihtimalden bahsetmek bile istemiyorum. Zaten ileride böyle bir şeyin olacağını görmüyorum. Bir daha savaş olmayacak. Bu mantığa girmeyi reddediyorum.
Eskiler giriyor ama. Sizler de dizide, yaşlı aile fertlerinizin Niko ile Nazlı’nın düğününe her ne şekilde olursa olsun, engel olmak için gayret ettiklerini gösteriyorsunuz.
Nehir: Tamam, bunlar da var fakat sayıları gittikçe azalıyor. Bunlar toplumun eskileri, fanatiklerdir. Biz bunlara değer vermiyoruz. Sadık olduğumuz görevimiz ayırmak değil, birleştirmektir. Dizinin mesajı budur.
“Birbirimizi bir dost gibi seviyoruz”
“Benimle Nehir arasında aşk kimyası yoktur.”
Peki konuyu değiştirelim. Gerçek hayatta aranızda bir aşkın doğma ihtimali var mı?
Nehir: Katiyen! (Gülmeler) Hiçbir şekilde! Böyle bir ihtimal yok! Yalnız dostuz ve dost olarak da birbirimizi seviyoruz.
Özgür: Evet yalnız dost. Her şey için konuşuyoruz, fikir alış verişinde bulunuyoruz, tartışıyoruz bile. Dostlar arasında olması gerekenler gibi.
Nasıl olur? Birbirinize çok uyacaktınız/uyum sağlayacaktınız. Tabii bu insanların da çok hoşuna gidecekti…
Özgür: Çok basit. Aramızda aşk kimyası yoktur.
Nehir: (Gülerek) Şimdilik tabii! İleride ne olacağını bilemezsin. Gerçek hayatta da bizi evli bir çift olarak görmek isteyen insanları hüsrana uğrattığımıza üzülüyorum ama, değiliz.
Aşık mısınız? Başkalarıyla…kastediyorum.
Nehir: Yorum yok. (Gülmeler) Bu konu üzerine ağzımdan laf alamazsın.
Özgür: ….!
Özgür, Nehir’i taklit etmeyi bırak, şahsın/kendin için konuş. (Gülmeler)!
Özgür: Tamam. Cevap vereceğim. Serbestim, ilişkim yok.
O zaman eş bulmak için Yunanistan’a gelin. Şöyle veya böyle, orada çok tercih hakkınız olacak. Bütün gençler (erkekler, kızlar) peşinizden koşacaklar.
Özgür: (Gülerek) Neden olmasın! Yunanlı kızlar beni istiyorsa……
dolunay:)- Moderatör
-
Mesaj Sayısı : 1652
Yaş : 34
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz