Basında ÖZGÜR!!!
+9
TOLGA
sezi
özgür_cansu
cerenimo!!
cemmre
ÖzGüR _ BuSe
gizems
dolunay:)
Admin
13 posters
1 sayfadaki 5 sayfası
1 sayfadaki 5 sayfası • 1, 2, 3, 4, 5
Basında ÖZGÜR!!!
YÜKSEL AYTUĞ'UN YAZISI
Popstar Bayhan'ın, polisle silahlı çatışmaya giren bir araçtaki kişiler arasında yer alması aynı tartışmayı bir kez daha gündeme getirdi: "Televizyon yarışmaları zavallı gençlere umut aşılıyor, reyting için kullanıyor, sonra da fırlatıp bir köşeye atıyor mu?" Olabilir. Reytingin anayasa olduğu televizyon sektöründe bu son derece doğaldır. Peki etik midir? Asla!.. Ama yarışmalarda kazandığı şöhreti taşıyamamak ya da şöhreti başarıya dönüştürememek tamamen bu gençlerin "kişisel" sorunudur. Hiçbir televizyon kanalı, yarışmaya soktuğu gençleri ömür boyu koruyup, kollamayı taahhüt edemez. En fazla, yarışmadan sonraki bir kaç ay, şöhret zirvesinden aşağıya yuvarlanacaklarını hesaba katıp, onlara profesyonel psikolojik danışmanlık hizmeti verilmesi için ekonomik katkı sağlayabilir, hepsi o kadar... Eğer içlerinde "yıldız ışığı" olan varsa zaten yapımcılar, yönetmenler tarafından havada kapılırlar. Yarışmada elde edilen uçucu şöhreti, bir "tüpün" içine hapsetmek, tamamen o gençlerin inisiyatifindedir. Herkes yarışmalarda üne kavuştuktan sonra adı polisiye olaylara karışan gençlerden söz ediyor. Peki ya başarılı olanlar?
Akademi Türkiye'nin Barış'ı albüm üzerine albüm yapıyor, klipleri televizyonlarda fır fır dönüyor, konserlerinde izdiham yaşanıyor. ÖZGÜRRYABANCI DAMATTA HARİKALAR YARATIYOR;MÜZİKALDE OYNUYOR ;MERAKLA BEKLENEN ALBÜMÜ PİYASAYA ÇIKMAK ÜZERE.....Pınar, Arka Sokaklar'da başarıyla oyunculuk yapıyor, şarkılarını seslendiriyor. Jale, Işın Karaca ile beraber tecrübe kazanıyor. Deha, Esra Ceyhan'ın gündüz kuşağı programının vazgeçilmezi oldu. Ayrıca İstanbul'un en gözde gece kulüplerinde program yapıyor. Türkiye'nin Yıldızları'ndan çıkan Beren Saat, dizi yapımcıları tarafından paylaşılamıyor. Bugün hepimizin hayranlıkla izlediği Şafak Sezer yıllar önce İner misin, Çıkar mısın tezgahında ilmek ilmek dokunmadı mı? Televizyon yarışmaları sayesinde başarıyı yakalayan daha pek çok örnek sıralayabilirim. atv'de 4 yıl önce ekrana gelen Akademi Türkiye yarışmasını izleyenler hatırlayacaklardır. Anneler Günü'nde jüri, Timuçin'in annesini eleştirileriyle ağlatmıştı. Timuçin sahneyi terk edip, kendisini tuvalete kilitledi. Reklam arasında beş dakika boyunca tuvalet kapısına dayanıp, onu yarışmaya dönmesi için ikna etmeye çalıştım. Şoktaydı. Kendisine gelmesi için tokat bile attım. Nihayet gerçeğe uyandı ve geri döndü. Timuçin şimdilerde CINE 5'in sabah programı "Pür Neşe"de Melike Öcalan ile beraber muhteşem bir sunuculuk performansı ortaya koyuyor. Eğer o gün tuvaletten çıkmasaydı, belki onu da bugün İstanbul'un karanlık girdaplarında yitirmiş olacaktık. Ama o tercihini "kazanmaktan" yana kullandı. Kriz, Çince'de aynı zamanda "fırsat" anlamına da gelmektedir. Televizyonun "kriz" olarak önüne koyduklarını "fırsata" çevirenler kazanır. Önemli olan; hayatın elimize tutuşturduğu limonlara yüzümüzü ekşiteceğimize, onlardan limonata yapmasını bilmektir. Kötü yola düşen gençlerin tek sorumlusu olarak sadece "televizyonu" göstermek ise büyük haksızlıktır
YAZAN:DOLUNAY
Popstar Bayhan'ın, polisle silahlı çatışmaya giren bir araçtaki kişiler arasında yer alması aynı tartışmayı bir kez daha gündeme getirdi: "Televizyon yarışmaları zavallı gençlere umut aşılıyor, reyting için kullanıyor, sonra da fırlatıp bir köşeye atıyor mu?" Olabilir. Reytingin anayasa olduğu televizyon sektöründe bu son derece doğaldır. Peki etik midir? Asla!.. Ama yarışmalarda kazandığı şöhreti taşıyamamak ya da şöhreti başarıya dönüştürememek tamamen bu gençlerin "kişisel" sorunudur. Hiçbir televizyon kanalı, yarışmaya soktuğu gençleri ömür boyu koruyup, kollamayı taahhüt edemez. En fazla, yarışmadan sonraki bir kaç ay, şöhret zirvesinden aşağıya yuvarlanacaklarını hesaba katıp, onlara profesyonel psikolojik danışmanlık hizmeti verilmesi için ekonomik katkı sağlayabilir, hepsi o kadar... Eğer içlerinde "yıldız ışığı" olan varsa zaten yapımcılar, yönetmenler tarafından havada kapılırlar. Yarışmada elde edilen uçucu şöhreti, bir "tüpün" içine hapsetmek, tamamen o gençlerin inisiyatifindedir. Herkes yarışmalarda üne kavuştuktan sonra adı polisiye olaylara karışan gençlerden söz ediyor. Peki ya başarılı olanlar?
Akademi Türkiye'nin Barış'ı albüm üzerine albüm yapıyor, klipleri televizyonlarda fır fır dönüyor, konserlerinde izdiham yaşanıyor. ÖZGÜRRYABANCI DAMATTA HARİKALAR YARATIYOR;MÜZİKALDE OYNUYOR ;MERAKLA BEKLENEN ALBÜMÜ PİYASAYA ÇIKMAK ÜZERE.....Pınar, Arka Sokaklar'da başarıyla oyunculuk yapıyor, şarkılarını seslendiriyor. Jale, Işın Karaca ile beraber tecrübe kazanıyor. Deha, Esra Ceyhan'ın gündüz kuşağı programının vazgeçilmezi oldu. Ayrıca İstanbul'un en gözde gece kulüplerinde program yapıyor. Türkiye'nin Yıldızları'ndan çıkan Beren Saat, dizi yapımcıları tarafından paylaşılamıyor. Bugün hepimizin hayranlıkla izlediği Şafak Sezer yıllar önce İner misin, Çıkar mısın tezgahında ilmek ilmek dokunmadı mı? Televizyon yarışmaları sayesinde başarıyı yakalayan daha pek çok örnek sıralayabilirim. atv'de 4 yıl önce ekrana gelen Akademi Türkiye yarışmasını izleyenler hatırlayacaklardır. Anneler Günü'nde jüri, Timuçin'in annesini eleştirileriyle ağlatmıştı. Timuçin sahneyi terk edip, kendisini tuvalete kilitledi. Reklam arasında beş dakika boyunca tuvalet kapısına dayanıp, onu yarışmaya dönmesi için ikna etmeye çalıştım. Şoktaydı. Kendisine gelmesi için tokat bile attım. Nihayet gerçeğe uyandı ve geri döndü. Timuçin şimdilerde CINE 5'in sabah programı "Pür Neşe"de Melike Öcalan ile beraber muhteşem bir sunuculuk performansı ortaya koyuyor. Eğer o gün tuvaletten çıkmasaydı, belki onu da bugün İstanbul'un karanlık girdaplarında yitirmiş olacaktık. Ama o tercihini "kazanmaktan" yana kullandı. Kriz, Çince'de aynı zamanda "fırsat" anlamına da gelmektedir. Televizyonun "kriz" olarak önüne koyduklarını "fırsata" çevirenler kazanır. Önemli olan; hayatın elimize tutuşturduğu limonlara yüzümüzü ekşiteceğimize, onlardan limonata yapmasını bilmektir. Kötü yola düşen gençlerin tek sorumlusu olarak sadece "televizyonu" göstermek ise büyük haksızlıktır
YAZAN:DOLUNAY
En son Admin tarafından 17/4/2008, 14:33 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Geri: Basında ÖZGÜR!!!
28 Şubat 2007’deki Kısa Söyleşi
27 Mayıs 1981'de Ankara'da dünyaya gelen Özgür Çevik, Akademi Türkiye'nin ortaya çıkardığı genç yeteneklerden. Albüm yapması beklenirken o dizi oyuncusu olarak karşımıza çıktı. Yabancı Damat'ta Yunanlı damat Niko'yu canlandırıyor ve hem rolüyle hem de yakışıklılığıyla genç kızların kalbini kazanıyor.
Albümü ne zaman çıkacak?
Özgür Çevik albümü ile ilgili olarak bakın neler diyor:
"Ben bu işi sindirerek yapacağım ve istediğim şey çıkacak ortaya. 3 sene bile sürse bile -ki kalmaz bu sene çıkar bence- içime sinen, benden bir şeyler taşıyan bir albüm olacak. Ticari düşünülen, gelip geçici bir albüm değil. Bülent Ortaçgil, Doğan Canku gibi kalıcı olsun isterim. Bu nedenle zaman vermiyorum. Birçok insan çıkıyor ve "Akıntıyla birlikte bir albüm yapayım" diye düşünüyorlar. Sonuçta ortaya kötü şeyler çıkıyor."
Felsefe, müzik ve dizi
Özgür Çevik'in aynı zamanda İstanbul Üniversitesi'nde Felsefe eğitimine devam ettiğini biliyor muydunuz? Kendisi çok yönlü olmayı şu şekilde açıklıyor:
"Aslında çok yönlü olmak bir yanda iyi. Ama hiçbirinde ciddi anlamda hakimiyeti sağlayamadığın için de kötü. Kafamda kurduğum bir ifade tarzım var. Ne anlatmak istediğimi biliyorum ve hangi yolla anlattığım çok da önemli değil. Benim önüme hepsi bir anda sunuldu. Şu an üçünü de yuvarlıyorum ve birleştirmeye çalışıyorum. Bugün zorluk çekiyorum belki ama bundan sonra daha da kolaylaştıracağım bu işi."
alıntıdırrr...
27 Mayıs 1981'de Ankara'da dünyaya gelen Özgür Çevik, Akademi Türkiye'nin ortaya çıkardığı genç yeteneklerden. Albüm yapması beklenirken o dizi oyuncusu olarak karşımıza çıktı. Yabancı Damat'ta Yunanlı damat Niko'yu canlandırıyor ve hem rolüyle hem de yakışıklılığıyla genç kızların kalbini kazanıyor.
Albümü ne zaman çıkacak?
Özgür Çevik albümü ile ilgili olarak bakın neler diyor:
"Ben bu işi sindirerek yapacağım ve istediğim şey çıkacak ortaya. 3 sene bile sürse bile -ki kalmaz bu sene çıkar bence- içime sinen, benden bir şeyler taşıyan bir albüm olacak. Ticari düşünülen, gelip geçici bir albüm değil. Bülent Ortaçgil, Doğan Canku gibi kalıcı olsun isterim. Bu nedenle zaman vermiyorum. Birçok insan çıkıyor ve "Akıntıyla birlikte bir albüm yapayım" diye düşünüyorlar. Sonuçta ortaya kötü şeyler çıkıyor."
Felsefe, müzik ve dizi
Özgür Çevik'in aynı zamanda İstanbul Üniversitesi'nde Felsefe eğitimine devam ettiğini biliyor muydunuz? Kendisi çok yönlü olmayı şu şekilde açıklıyor:
"Aslında çok yönlü olmak bir yanda iyi. Ama hiçbirinde ciddi anlamda hakimiyeti sağlayamadığın için de kötü. Kafamda kurduğum bir ifade tarzım var. Ne anlatmak istediğimi biliyorum ve hangi yolla anlattığım çok da önemli değil. Benim önüme hepsi bir anda sunuldu. Şu an üçünü de yuvarlıyorum ve birleştirmeye çalışıyorum. Bugün zorluk çekiyorum belki ama bundan sonra daha da kolaylaştıracağım bu işi."
alıntıdırrr...
dolunay:)- Moderatör
-
Mesaj Sayısı : 1652
Yaş : 34
Geri: Basında ÖZGÜR!!!
ZEKİ ALASYA, TÜRK SİNEMASINI DEĞERLENDİRDİ
Yılların sinema - tiyatro sanatçısı ve film yönetmeni Zeki Alasya, BUSINESS CHANNEL’da yayınlanan “Seans Arası” programında Nezahat Doğan’ın konuğu oldu ve Türk Sineması, TV dizileri ve son dönemde rol aldığı yapımlar hakkında konuştu. Alasya, eskiden olduğu gibi duygusal yapımlar yerine şiddetin ön planda olduğu ve komedinin eksik kaldığı yapımlardan yakınarak; “Seyirci artık eski filmlerin tadını yakalayamadığından şikayet ediyor..” dedi.
Özel hayatındaki yatırımları için sorulan soruya ise Alasya şu yanıtı verdi: “ Bana yatırımlarımı sorarsanız izlenme oranınız düşer. Bu konunun uzmanı eski ortağım Metin Akpınar’dır. Ben yatırım konusunda hiç başarılı olamadım. Hatta hayatta en başarısız olduğum konudur…”
“Türkiye’de çok garip değişiklikler oluyor” diyerek söze başlayan Zeki Alasya, Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili olarak sözlerine şu yaklaşımı da ekledi: “Zeki-Metin ikilisinin ayrılması hâlâ konuşuluyor. Türkiye’nin, eşi başörtülü olan bir cumhurbaşkanı adayı var artık. Bu olmuşken Zeki-Metin’in ayrılmasına da çok şaşırmamak lazım…”
Zeki Alasya’nın BUSINESS CHANNEL’da Nezahat Doğan ile yaptığı röportajın tam metni aşağıdaki gibidir:
N. DOĞAN: Çocukluğumuzda komedi dendiğinde o ikili vardı ve her filmde siz ikiniz birlikte oynardınız. Bugün Yeşilçem ayrı bir yerde, Türk Sineması ayrı bir yerde duruyor. Artık tiyatrocular, sinema oyuncuları dizilerde de yer alıyorlar. Bu konuyla ilgili değerlendirmenizi alabilir miyiz?
Z. ALASYA: - Türkiye’de çok garip değişiklikler oluyor. Ayrılmasını hiç düşünmediğiniz Zeki-Metin ayrıldı. Eşi başörtülü olan bir cumhurbaşkanı adayımız var artık. Türkiye’de böyle bir şey olmuşken, Zeki-Metin’e de şaşmamak lazım. Sinema sektöründe olumlu - olumsuz değişiklikler var. Teknik anlamda Avrupa’yı yakaladık, bir kaç sene içinde Amerika’yı da yakalayacağız. çünkü icat etmiyoruz, satın alıyoruz. Aynı şeyleri senaryolar için oyuncular için yapılan işler için söylemek mümkün mü bilmiyorum ama fena değil. Yapılan güzel işler var. Eskiden gençler Türk filmlerini pek beğenmezlerdi, seyretmezlerdi özellikle teknik koşullar nedeniyle. Ama şimdi de konular olsun, yaklaşımlar olsun çok sıcak değil galiba. Konuştuğum insanlar o eski filmlerin tadını yakalayamadıklarını söylüyorlar.
N. DOĞAN: - Yeşilçem döneminde evlerde TV yokken açıkhava sinemaları vardı. Yapılan filmler daha rağbet görüyor önemseniyordu, şimdi daha fazla seçenek var.
Z. ALASYA: - 70’li yılların başında Hindistan’dan sonra en fazla film yapan ülkeydik biz. Bazı şeyleri kaybettik, sevgi hoşgörü gibi.. şimdi dizilerde de, filmlerde de, seçilen konularında da o güzellikler azaldı, daha vahşi, dövüşe, kavgaya yer veren yapımlar var. Bunların sonucu da ne olacak diye düşünüyorum ben.
N.DOĞAN: - 70’lerden bahsettiniz ama 80 dönemleri konuşulmazdı bile. Şimdi 80 dönemini anlatan, siyaseti yansıtan filmler de yapılır hale geldi.
Z. ALASYA: - Bizde herhangi bir konuda bir film iş yaptığı zaman o konuda bir kaç tane daha yapılıverir. Bakın şimdi “Hatırla Sevgili” var, çok güzel. Bunun üstüne benzerleri de yapılacak. Aslında normaldir bu ama daha da açılım arttıkça yakın tarihimize daha açık bakıldıkça bu tip konulara daha fazla olacaktır. Çekincem o değil; “Kurtlar Vadisi türünde yapımların artacak olmasından kaygı duyuyorum. Eski filmlerde iyiler iyiydi kötüler kötüydü ama iyiliği, güzellikleri vurgulayan masalsı filmlerdi. Cüneyt Arkın filmlerinde de kavga vardı ama masalsıydı. Kimse masanın üstüne adam yatırıp ağzına silah sokup beş el ateş etmeye kalkmıyordu. Masalsı yönü ön plandaydı. Lütfen biraz daha ölçülü olunsun.
N.DOĞAN: - Türkiye’de sinemada komediden konuşalım biraz... Türk Siineması’nda yeteri kadar kahkaha, komedi görebiliyor muyuz?
Z. ALASYA: - Hayır göremiyoruz. Bunun sebepleri var, sağlam bir kültür eğitim politikanız yoksa beğeni düzeyi çok aşağı çekiliyor. Seyirciyi belli bir yere çekmek yerine onların seviyesine inmek gibi bir kolay yol seçiliyor. Komedinin ana bir yapısı vardı. Ayhan Işık, Türkan Şoray, Tarık Akan başroldeydi ama yan rollerle komedi belli bir yere kadar itiliyordu. Baktılar komedi bölümleri tutuyor o zaman doğrudan komedinin ön planda olduğu filmler çekilmeye başlandı. Bugün o tip komedilere pek rastlanmıyor. Yapılabilir mi? Tabii ki yapılabilir. Mesela benim oynadığım iki dizide de, “Yabancı Damat”, “Cennet Mahallesi” olsun komediden yeterince tat alabiliyoruz.
N. DOĞAN: - “Yabancı Damat” neden bu kadar tuttu?
Z. ALASYA: - Türkiye-Yunanistan çekişmesi sürdü gitti yıllardır, politika haline getirildi. Ama Yunanlılarla biz çok iyiyiz aslında. Oradakiler bizden daha fazla tuttu diziyi, reytingler çok daha yüksek. Umarım onlar da benzeri başarılı bir yapım gerçekleştirirler.
N.DOĞAN: - Dizilerde reyting çok önemli hale gelebiliyor ama “Yabancı Damat” dizisi bir çok kesime ulaşmasının yanısıra çok önemli de bir kadroya sahip.
Z. ALASYA: - Bir şanssızlık yaşadık, senaristimiz çok genç yaşta vefat etti. Sulhi Dölek’i kaybettik. Onun yerine gelenler de başarıyla devam ettiler, bence bir yıl daha uzatılabilir. Mesela aynı şekilde “Cennet Mahallesi”de başarıyla sürüyor. Tiyatrosunu yapıyoruz. Uyarlama değil belki, kadro da tam olarak bir arada değil ama Romantika’da zengin bir çevreyle ve kadroyla roman mahallesi içindeki ilişkilerde olduğu gibi bir yapı var. Bu tip öyküler her zaman seviliyor.
Yıllar önce Astronot Niyazi diye bir oyun oynamıştık. Çok ilgi görmüştü. İnsanlar gerçekten bir Türk’ün uzaya gidebileceğini düşünmüşlerdi... Özdeşleşmede bu vardır.
N.DOĞAN: - Bugün Cennet Mahallesi, Romantika müzikali ve Yabancı Damat’ta yer alıyorsunuz. bu kadar uzun yıl sinemada olduktan sonra halen devam ediyorsunuz. Projeleri seçmede kriteriniz nedir?
Z. ALASYA: - Hesap vermek zorunda olduğunuz bir seyirci var. Eleştiri gözlüğünü çok ciddi kullanan genç kuşaklar var. Bu hesabı doğru vermek isteriz. O yüzden belli kriterlerim var. Herşeyin komedi olduğunu düşünmemek gibi, kara ile beyazın iç içe geçtiği bir komedi anlayışı içindeyim. 90’lı yılların başında çektiğimiz Güle Güle filminde böyle bir yaklaşım vardı. Bundan sonra da eğer film olacaksa öyle olsun istiyorum. Dizilerde böyle bir şansınız yok çünkü seçimden çok başlangıcı önemli, devamında pek çok olayın senaryoya dahil olması gerekiyor, seyircinin ilgisini açık tutmak lazım. Yabancı Damat’ın baştan büyük ilgi göreceğini biliyordum. Sulhi Dölek’in ölümüyle ne olacak şimdi diye yaşadığımız bir dönemden geçtik, sanırım bu dönemi atlattık. Uzayan yapımlarda riskler vardır, yazar kadrosu değişir, oyuncu kadrosunda değişiklikler olabilir. Çünkü bir yerde tükeniyor insan.
N. DOĞAN: - O değişim neler getirir?
Z: ALASYA: - Farklılık getirir, motivasyon getirir. Tekrarlaya tekrarlaya artık enerjinizi kaybetmeye başlarsınız. Diyaloglarda çok büyük değişiklik olmaması kaydıyla yeni bir hava gelmesi açısında ara sıra değişiklik yapılmasında fayda var.
NOĞAN: - YABANCI DAMAT’da hoşunuza giden karakter diye sorsam?
Z. ALSYA: - Sumru kardeşimin oynadığı çok sıcak bir tip. Onun dışında o aileden Ruşen, Yılmaz Gruda sonradan girmesine rağmen çok sıcak bir kötü adam tipi çizdi. Çok iyi oyuncuların bir arada olması çok büyük avantaj. Durul-Yağmur kardeşler çok iyiler, kendilerini giderek aşan yönetmenler.
N.DOĞAN: - Romantika müzikalinden konuşacak olursak… Aslında müzik var ama yeteri kadar yok mu acaba?
Z. ALASYA: - Bence Romantika bir müzikal değil, bir müzikli oyun. Keşanlı Ali, Hair vs değil. isterseniz bir panayır diyelim. Bol dansı var, şarkısı var ama bir müzikal değil. Romantika bir şamata, müzikli bir cümbüş.
N. DOĞAN: - İzleyicinin performansı nasıl, yeteri kadar güldürücü görülüyor mu Romantika?
Z. ALASYA:- Yaşanan bazı şansızlıklar var. Türkiye’nin ve Avrupa’nın belki de en iyi salonunda oynuyoruz. Yalnız ulaşım sorunu var oraya. Şimdi metro yapılıyor o zaman daha kolay olacak. Orta tabaka yoğunlukla gelmek istiyor. İnşallah Açık Hava’da oynayacağız. Anadolu, Almanya turneleriyle biz seyirciye gideceğiz.
Seyirciye ulaşmak için de çaba harcamalısınız. Devekuşu Kabare’nin TV’ye taşınması böyle oldu. O zamanlar büyük şehirlerde 100 kişiden 1 kişi tiyatroya gidiyordu, o yüzden bazı insanlar bizi hiç seyredemeyecekti. Nasıl gidelim diye düşününce TV’yi bulduk en doğru yol olarak.
N.DOĞAN:- Daha iyi şeyler yapılsın ve seyirciyle buluşsun diye umit edelim biz. Hem Yabancı Damat hem Cennet Mahallesi hem de Romantika için ... teşekkürler. Biz bir ekonomi kanalıyız biliyorsunuz. Yatırımlarınızı sorsam size?
Z. ALASYA: - Onu sorarsanız belki de kanalınızın izlenmesi düşer. Hayatta en başarısız olduğum konudur. Eski ortağım Metin bu konuda oldukça başarılıdır, kendisini davet ederseniz çok katkısı olacağını düşünüyorum.
http://www.yapsana.net/ozgur-cevik/index.php alıntııdır
Yılların sinema - tiyatro sanatçısı ve film yönetmeni Zeki Alasya, BUSINESS CHANNEL’da yayınlanan “Seans Arası” programında Nezahat Doğan’ın konuğu oldu ve Türk Sineması, TV dizileri ve son dönemde rol aldığı yapımlar hakkında konuştu. Alasya, eskiden olduğu gibi duygusal yapımlar yerine şiddetin ön planda olduğu ve komedinin eksik kaldığı yapımlardan yakınarak; “Seyirci artık eski filmlerin tadını yakalayamadığından şikayet ediyor..” dedi.
Özel hayatındaki yatırımları için sorulan soruya ise Alasya şu yanıtı verdi: “ Bana yatırımlarımı sorarsanız izlenme oranınız düşer. Bu konunun uzmanı eski ortağım Metin Akpınar’dır. Ben yatırım konusunda hiç başarılı olamadım. Hatta hayatta en başarısız olduğum konudur…”
“Türkiye’de çok garip değişiklikler oluyor” diyerek söze başlayan Zeki Alasya, Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili olarak sözlerine şu yaklaşımı da ekledi: “Zeki-Metin ikilisinin ayrılması hâlâ konuşuluyor. Türkiye’nin, eşi başörtülü olan bir cumhurbaşkanı adayı var artık. Bu olmuşken Zeki-Metin’in ayrılmasına da çok şaşırmamak lazım…”
Zeki Alasya’nın BUSINESS CHANNEL’da Nezahat Doğan ile yaptığı röportajın tam metni aşağıdaki gibidir:
N. DOĞAN: Çocukluğumuzda komedi dendiğinde o ikili vardı ve her filmde siz ikiniz birlikte oynardınız. Bugün Yeşilçem ayrı bir yerde, Türk Sineması ayrı bir yerde duruyor. Artık tiyatrocular, sinema oyuncuları dizilerde de yer alıyorlar. Bu konuyla ilgili değerlendirmenizi alabilir miyiz?
Z. ALASYA: - Türkiye’de çok garip değişiklikler oluyor. Ayrılmasını hiç düşünmediğiniz Zeki-Metin ayrıldı. Eşi başörtülü olan bir cumhurbaşkanı adayımız var artık. Türkiye’de böyle bir şey olmuşken, Zeki-Metin’e de şaşmamak lazım. Sinema sektöründe olumlu - olumsuz değişiklikler var. Teknik anlamda Avrupa’yı yakaladık, bir kaç sene içinde Amerika’yı da yakalayacağız. çünkü icat etmiyoruz, satın alıyoruz. Aynı şeyleri senaryolar için oyuncular için yapılan işler için söylemek mümkün mü bilmiyorum ama fena değil. Yapılan güzel işler var. Eskiden gençler Türk filmlerini pek beğenmezlerdi, seyretmezlerdi özellikle teknik koşullar nedeniyle. Ama şimdi de konular olsun, yaklaşımlar olsun çok sıcak değil galiba. Konuştuğum insanlar o eski filmlerin tadını yakalayamadıklarını söylüyorlar.
N. DOĞAN: - Yeşilçem döneminde evlerde TV yokken açıkhava sinemaları vardı. Yapılan filmler daha rağbet görüyor önemseniyordu, şimdi daha fazla seçenek var.
Z. ALASYA: - 70’li yılların başında Hindistan’dan sonra en fazla film yapan ülkeydik biz. Bazı şeyleri kaybettik, sevgi hoşgörü gibi.. şimdi dizilerde de, filmlerde de, seçilen konularında da o güzellikler azaldı, daha vahşi, dövüşe, kavgaya yer veren yapımlar var. Bunların sonucu da ne olacak diye düşünüyorum ben.
N.DOĞAN: - 70’lerden bahsettiniz ama 80 dönemleri konuşulmazdı bile. Şimdi 80 dönemini anlatan, siyaseti yansıtan filmler de yapılır hale geldi.
Z. ALASYA: - Bizde herhangi bir konuda bir film iş yaptığı zaman o konuda bir kaç tane daha yapılıverir. Bakın şimdi “Hatırla Sevgili” var, çok güzel. Bunun üstüne benzerleri de yapılacak. Aslında normaldir bu ama daha da açılım arttıkça yakın tarihimize daha açık bakıldıkça bu tip konulara daha fazla olacaktır. Çekincem o değil; “Kurtlar Vadisi türünde yapımların artacak olmasından kaygı duyuyorum. Eski filmlerde iyiler iyiydi kötüler kötüydü ama iyiliği, güzellikleri vurgulayan masalsı filmlerdi. Cüneyt Arkın filmlerinde de kavga vardı ama masalsıydı. Kimse masanın üstüne adam yatırıp ağzına silah sokup beş el ateş etmeye kalkmıyordu. Masalsı yönü ön plandaydı. Lütfen biraz daha ölçülü olunsun.
N.DOĞAN: - Türkiye’de sinemada komediden konuşalım biraz... Türk Siineması’nda yeteri kadar kahkaha, komedi görebiliyor muyuz?
Z. ALASYA: - Hayır göremiyoruz. Bunun sebepleri var, sağlam bir kültür eğitim politikanız yoksa beğeni düzeyi çok aşağı çekiliyor. Seyirciyi belli bir yere çekmek yerine onların seviyesine inmek gibi bir kolay yol seçiliyor. Komedinin ana bir yapısı vardı. Ayhan Işık, Türkan Şoray, Tarık Akan başroldeydi ama yan rollerle komedi belli bir yere kadar itiliyordu. Baktılar komedi bölümleri tutuyor o zaman doğrudan komedinin ön planda olduğu filmler çekilmeye başlandı. Bugün o tip komedilere pek rastlanmıyor. Yapılabilir mi? Tabii ki yapılabilir. Mesela benim oynadığım iki dizide de, “Yabancı Damat”, “Cennet Mahallesi” olsun komediden yeterince tat alabiliyoruz.
N. DOĞAN: - “Yabancı Damat” neden bu kadar tuttu?
Z. ALASYA: - Türkiye-Yunanistan çekişmesi sürdü gitti yıllardır, politika haline getirildi. Ama Yunanlılarla biz çok iyiyiz aslında. Oradakiler bizden daha fazla tuttu diziyi, reytingler çok daha yüksek. Umarım onlar da benzeri başarılı bir yapım gerçekleştirirler.
N.DOĞAN: - Dizilerde reyting çok önemli hale gelebiliyor ama “Yabancı Damat” dizisi bir çok kesime ulaşmasının yanısıra çok önemli de bir kadroya sahip.
Z. ALASYA: - Bir şanssızlık yaşadık, senaristimiz çok genç yaşta vefat etti. Sulhi Dölek’i kaybettik. Onun yerine gelenler de başarıyla devam ettiler, bence bir yıl daha uzatılabilir. Mesela aynı şekilde “Cennet Mahallesi”de başarıyla sürüyor. Tiyatrosunu yapıyoruz. Uyarlama değil belki, kadro da tam olarak bir arada değil ama Romantika’da zengin bir çevreyle ve kadroyla roman mahallesi içindeki ilişkilerde olduğu gibi bir yapı var. Bu tip öyküler her zaman seviliyor.
Yıllar önce Astronot Niyazi diye bir oyun oynamıştık. Çok ilgi görmüştü. İnsanlar gerçekten bir Türk’ün uzaya gidebileceğini düşünmüşlerdi... Özdeşleşmede bu vardır.
N.DOĞAN: - Bugün Cennet Mahallesi, Romantika müzikali ve Yabancı Damat’ta yer alıyorsunuz. bu kadar uzun yıl sinemada olduktan sonra halen devam ediyorsunuz. Projeleri seçmede kriteriniz nedir?
Z. ALASYA: - Hesap vermek zorunda olduğunuz bir seyirci var. Eleştiri gözlüğünü çok ciddi kullanan genç kuşaklar var. Bu hesabı doğru vermek isteriz. O yüzden belli kriterlerim var. Herşeyin komedi olduğunu düşünmemek gibi, kara ile beyazın iç içe geçtiği bir komedi anlayışı içindeyim. 90’lı yılların başında çektiğimiz Güle Güle filminde böyle bir yaklaşım vardı. Bundan sonra da eğer film olacaksa öyle olsun istiyorum. Dizilerde böyle bir şansınız yok çünkü seçimden çok başlangıcı önemli, devamında pek çok olayın senaryoya dahil olması gerekiyor, seyircinin ilgisini açık tutmak lazım. Yabancı Damat’ın baştan büyük ilgi göreceğini biliyordum. Sulhi Dölek’in ölümüyle ne olacak şimdi diye yaşadığımız bir dönemden geçtik, sanırım bu dönemi atlattık. Uzayan yapımlarda riskler vardır, yazar kadrosu değişir, oyuncu kadrosunda değişiklikler olabilir. Çünkü bir yerde tükeniyor insan.
N. DOĞAN: - O değişim neler getirir?
Z: ALASYA: - Farklılık getirir, motivasyon getirir. Tekrarlaya tekrarlaya artık enerjinizi kaybetmeye başlarsınız. Diyaloglarda çok büyük değişiklik olmaması kaydıyla yeni bir hava gelmesi açısında ara sıra değişiklik yapılmasında fayda var.
NOĞAN: - YABANCI DAMAT’da hoşunuza giden karakter diye sorsam?
Z. ALSYA: - Sumru kardeşimin oynadığı çok sıcak bir tip. Onun dışında o aileden Ruşen, Yılmaz Gruda sonradan girmesine rağmen çok sıcak bir kötü adam tipi çizdi. Çok iyi oyuncuların bir arada olması çok büyük avantaj. Durul-Yağmur kardeşler çok iyiler, kendilerini giderek aşan yönetmenler.
N.DOĞAN: - Romantika müzikalinden konuşacak olursak… Aslında müzik var ama yeteri kadar yok mu acaba?
Z. ALASYA: - Bence Romantika bir müzikal değil, bir müzikli oyun. Keşanlı Ali, Hair vs değil. isterseniz bir panayır diyelim. Bol dansı var, şarkısı var ama bir müzikal değil. Romantika bir şamata, müzikli bir cümbüş.
N. DOĞAN: - İzleyicinin performansı nasıl, yeteri kadar güldürücü görülüyor mu Romantika?
Z. ALASYA:- Yaşanan bazı şansızlıklar var. Türkiye’nin ve Avrupa’nın belki de en iyi salonunda oynuyoruz. Yalnız ulaşım sorunu var oraya. Şimdi metro yapılıyor o zaman daha kolay olacak. Orta tabaka yoğunlukla gelmek istiyor. İnşallah Açık Hava’da oynayacağız. Anadolu, Almanya turneleriyle biz seyirciye gideceğiz.
Seyirciye ulaşmak için de çaba harcamalısınız. Devekuşu Kabare’nin TV’ye taşınması böyle oldu. O zamanlar büyük şehirlerde 100 kişiden 1 kişi tiyatroya gidiyordu, o yüzden bazı insanlar bizi hiç seyredemeyecekti. Nasıl gidelim diye düşününce TV’yi bulduk en doğru yol olarak.
N.DOĞAN:- Daha iyi şeyler yapılsın ve seyirciyle buluşsun diye umit edelim biz. Hem Yabancı Damat hem Cennet Mahallesi hem de Romantika için ... teşekkürler. Biz bir ekonomi kanalıyız biliyorsunuz. Yatırımlarınızı sorsam size?
Z. ALASYA: - Onu sorarsanız belki de kanalınızın izlenmesi düşer. Hayatta en başarısız olduğum konudur. Eski ortağım Metin bu konuda oldukça başarılıdır, kendisini davet ederseniz çok katkısı olacağını düşünüyorum.
http://www.yapsana.net/ozgur-cevik/index.php alıntııdır
dolunay:)- Moderatör
-
Mesaj Sayısı : 1652
Yaş : 34
Geri: Basında ÖZGÜR!!!
ÖZGÜR ÇEVİK
Kısmetli bir adamım..
Yabancı Damat dizisinin yakışıklı Niko'su olarak karşıma çıkan Özgür Çevik,polis memuru bir anne ve asker emeklisi bir babanın oğlu.Hayatın kendisine fırsat tanıma konusunda eli açık davrandığını söyleyen,hatta şanslı olduğunu açık açık dile getiren genç oyuncu,aşktan yana biraz dertli.
Bir yarışmaya girdiniz ve çıktıktan sonra Yabancı Damat adlı dizide başrol oynamaya başladınız.Şanslı olduğunuzu düşünüyormusunuz?
Kısmetli bir adamım.Gerçekten çok şanslıyım.
Oyunculuk eğitiminiz var mıydı?
Yoktu.Türker İnanoğlu'nun sahibi olduğu TÜRVAK'ın müdürü Meliha Varol aradı.''Bir proje var.Türker Bey,sizinle görüşmek istiyor istiyor.Müsaitseniz hemen bugün gelin''dedi.Ben de atlayıp gittim.Türker Bey ve yönetmenlerle bir araya geldik.Ertesi gün de deneme çekimine girdim.İki gün sonra,askerlik ve pasaportla ilgili bir sorunum olup olmadığı soruldu.Olmadığını söyleyince çekimlere başladık.
Hiç tecrübeniz yok.Nasıl cesaret ettiniz?
Aslında bildiğim konularda bile kendime tam güvenemem.Ama tecrübesiz olduğum işlere deli gibi atlayabiliyorum.
Hazırlanmanız için önünüzde ne kadar bir süre vardı?
Sadece iki gün.Yönetmenler uzaydan gelen bir yaratıkmışım gibi bakmıştı bana.''Özgür,işin zor değil; çok zor''demişlerdi.Çok umutsuzlardı.Çünkü ne beni taniyorlardı ne de yeteneğimi biliyorlardı.
Askerlik sorunu yaşamasaydı Koray Candemir,Niko rolünü oynayacaktıı.İkinci tercih olmak sizi olumsuz etkiledi mi?
Asla.Koray'ı müzisyen olarak çok beğenirim.Bu proje için iki ay çalışmış,onun adına üzüldüm.
Dizide birçok usta oyuncu var.Onların yaklaşımı nasıl oldu?
Hepsi tebrik etti beni.Erdal Özyağcılar ve Zeki Alasya ''Bu işe yeni başladın,iyi gidiyorsun.Devam et''dediler.Hiçbiri bu kadarını beklemiyormuş.
Yunancayı öğrendiniz mi?
Aksanlı konuşmakta çok zorlanıyorum.Ama annemin Selanik göçmeni,babamında Aydınlı olması bana kolaylık sağladı.Fakat bir yunan gibi davranmak çok güç.Rum arkadaşlar edindim,onların hangi durumda nasıl reaksiyonlar verdiklerini gözlemliyor,oynarken öyle davranmaya çalışıyorum.
Yunan halkın sizlere bakışı nasıl?
Bize çok benziyorlar,sadece dinlerimiz farklı.Politik amaçlar yüzünden halka yanlış şeyler empoze edildiğini düşünüyorum.
Dizide bir Türk kızı Yunan gence aşık oluyor.Ama iki ülke arasındaki sorunlar yüzünden bir araya gelemiyorlar.Sizce aşk engel tanırmı?
Tanır.Sanatla uğraşan kişilerde bir ego oluşur.Egosu yüksek insanlar da aşkta kendini tam olarak karşısındakine açamaz.O güveni verebilecek bir kıza rastlar mıyım,bilemiyorum.
Yani ilk adımı karşı taraftan bekliyorsunuz...
Çok fazla sinyal gönderirim,anlamak isterse anlar.
Engelleri aşmak için uğraşır mısınız?
Tünel kazarım ya da üstünden atlarım.Duvarı yıkmama gerek yok.O sağlam kalır.Ben karşıya geçerim.
Siz Yunan bir kıza aşık olursanız aileniz ne tepki verir?
Bana çok güvenirler.O konuda geniştirler.Birlikte olacağım insan için ister istemez bir şey söylerler.Fakat son sözü bana bırakırlar.
Sokağa çıktığınızda tanınmaktan memnun musunuz?
Tepkiler çok güzel.Oyunculuk için verdiğim çabaların amacına ulaştığını görüyorum.Genç kızlar fotograf çektirmek istiyor,çığlık atıyor.Telefonda evlenme teklifi eden bile var.Bunlar çok enteresan.Ama Akademi Türkiye evinde ünlü olduğunuzu bilmiyorsunuz,dışarıda insanlar beni tanıyınca çok şaşırmıştım.Ama önümde daha çok yol var.
Şöhretin en kötü yanı nedir size göre?
Kız arkadaşın olduğu zaman rahat olamıyorsun,gönlünce gezemiyorsun.İlişkin yüzünden,emek verdiğin iş ikinci plana atılıyor.Altı gün deli gibi çalışıyor,sevgilinle bir gece dışarı çıkıyorsun.Gazeteciler kız arkadaşınla fotoğraflarını çekiyor ve sadece birliktelikle ilgili soru soruyor.Bu çok acı.
Akademi Türkiye'ye girmeye nasıl karar vermiştiniz?
Benim fikrim değildi.Annem formu doldurmuş ve göndermiş.''Yarışmaya katılacaksın''dedi.Bana seçenek sunarsanız,seçmekte çok zorlanırım.Kararsız bir yapım var.
Tercih şansınız pek yokmuş.''Keşke yarışmaya girmeseydim''diyor musunuz?
Yok.Ama çıktıktan sonra annem''Keşke seni sokmsaydım''dedi.Çünkü üç buçuk ay bir evde kapali kaldim.Dışarı çıktığımda insanlara alışamadım,kalabalık içine giremedim.Psikolojim bozulmuştu.İnsanlardan kaçıyordum.Hani hapiste kimseyi görmeye görmeye vahşileşirler ya,öyle olmuştum.
Psikolojik yardım aldınız mı?
Almadım.Alsaydım belki daha hızlı toparladırdım.Kendime gelmem iki ay sürdü.
Yarışmalarda yetenekten çok kavgalar konuşulur oldu.Bilinçli mi yapılıyor bu,yoksa sinirler hakikaten geriliyor mu?
İster istemez sinirleniyorsun.Birbirini tanımayan 16 insan,üç ay aynı evin içinde.Bir tane tuvalet.Üç dakikada bir ''çık'' diye kapı çalıyor...Kavga olmaması imkansız.
Reklam kavgaları yaşanıyor mu?
Tabii.Ani çıkışlar yapıyorlar.Ama o baskı altında herşey makbul.
Üst sıralarda yer almak için aşkı kullandığınız iddia edilmişti...
Asla unutamayacağım bir aşktı.Kapalı bir evde,bir sürü kameranın önünde bir kıza aşık oldum.Böyle bir durumda herşeyi unutuyorsun.Diğer yarışmacılar sıkılıyor ve elenmek istiyordu.Ama benim orada bulunmak için bir tek nedenim vardı.Bu duygu beni motive ediyordu.
Gerçekten aşk mıydı?
Şimdiye kadar hiçbir ilişkinin adını koymadım.Ama güçlü bir şeydi.
Okul konusuna gelelim.İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde okuyorsunuz.
Felsefe bölümünü seçmem ve orada okumam tesadüf değil.Ciddi bir altyapı ve birikimim var.Okulda öğrendiklerimi müzik ve oyunculukla birleştirerek anlatmak istiyorum aslında.
Kaçıncı sınıftasınız?
Altıncı yılım.Ama bilerek uzattım.Dördüncü sınıftayken,öğretmenlik yapmayacağım diye formasyon dersleri almamıştım.Beşinci sınıfta bu kararımı değiştirdim ama Akademi Türkiye yarışmasına katılınca derslere giremedim.
Artık tanınan bir yüz olmanız hocalarınız üzerinde bir sempati belki...
Antipati evet.Ama sempati asla.
Yarışma okuldan daha mı önemliydi?
Son dönemlerde okulu çok ihmal etmiştim.Çünkü haftanın beş günü Taksim'de program yapıyordum.Üç sene boyunca Taksim,Beyazıt,Merter,Bahçelievler gibi yerlerde,kafe ve bar tarzı mekanlarda şarkı söylüyordum.Sahneden çok geç iniyordum.Taksiye verecek param yoktu.Saatlerce yürüdüğümü bilirim.O yüzden sabahları uyanıp okula gidemiyordum.Çok ağır bir dönem geçirmiştim.Ailem de bu durumdan hoşnut değildi.En sonunda annem''Madem seni şarkı söylemekten caydıramıyoruz,hiç olmazsa şu yarışmaya gir de işi ciddi ciddi yap''dedi.
Babanız ne dedi annenizin bu kararına?
Babam beni herzaman destekler.Bu konuda da öyle davrandı.Her işime koştu.Çok farklı bir insandır.
Ne iş yapıyor babanız?
Asker emeklisi.Annem de polis emeklisi.
Disiplinli bir çocukluk yaşadınız galiba...
Hem de nasıl.O disiplini kırmak için her şeyi yaptımGece dışarı çıkmamam gerekiyordu,çıktım.Favori uzatmamaliydim,uzattım.Saçlarımı kısa kestirmeliydim,kestirmedim.Küpe takmamalıydıım,taktım.
Peki trafik cezası falan aldığınızda anneniz size yardımcı oluyor muydu?
Nerede!Mesela geçen gün trafik cezası aldım.Takır takır ödedim 41 milyonu.
Çocukluk anılarını konuşuyorduk,var mı o yıllara ait sizi çok etkileyen hikayeler?
Asker çocuğu olduğum için Türkiye'nin her yerini dolaştık.İlkokulu Amasya'da,ortaokulu Lüleburgaz ve Bingöl'de,liseyi ise İzmit Değirmendere'de okudum.
Deprem olduğunda Değirmendere'de miydiniz?
Evet.Üniversiteyi kazandığım yıl.Garip bir dönemdi.Hemen İstanbul'a taşındık.
Peki müzik ne zaman eklendi hayatınıza?
Bingöl'de yaşarken babam klavye getirmişti.Onu çalarak başladım.Sonra dayım İstanbul'dan gitar gönderdi.Çalmayı kendi kendime öğrendim.İzmit'te işi iyice geliştirdim.İstanbul'a geldiğimde baktım piyasada böyle bir müzik işi var.Bir gireyim dedim ve Taksim'de işe başladım.
Oyunculuğu ve müziği birlikte mi yürüteceksiniz?
Öyle olsun istiyorum.Oyunculuk beni çok zorladı.Ama zorlandığım işlerden büyük haz alıyorum.Kaliteli imza atacağıma inanıyorum.
Peki ya evlilik?
Çok uzak görünüyor.İlişkilerimde tek eşliyimdir.Sevdiğime sadık kalırım.Hiçbir zaman birini bırakıp diğerine geçmedim.Zaman zaman karmaşık duygular yaşadım.''Acaba''dedim,ama o kadar.Buna karşın çok aldatıldım.Direkt yakalamadım ama önce hissettim,sonra da öğrendim.Zaten aldatılmayan insan yoktur.Aldatılmadım diyorsa da gururundan öyle söylüyordur.
Kısmetli bir adamım..
Yabancı Damat dizisinin yakışıklı Niko'su olarak karşıma çıkan Özgür Çevik,polis memuru bir anne ve asker emeklisi bir babanın oğlu.Hayatın kendisine fırsat tanıma konusunda eli açık davrandığını söyleyen,hatta şanslı olduğunu açık açık dile getiren genç oyuncu,aşktan yana biraz dertli.
Bir yarışmaya girdiniz ve çıktıktan sonra Yabancı Damat adlı dizide başrol oynamaya başladınız.Şanslı olduğunuzu düşünüyormusunuz?
Kısmetli bir adamım.Gerçekten çok şanslıyım.
Oyunculuk eğitiminiz var mıydı?
Yoktu.Türker İnanoğlu'nun sahibi olduğu TÜRVAK'ın müdürü Meliha Varol aradı.''Bir proje var.Türker Bey,sizinle görüşmek istiyor istiyor.Müsaitseniz hemen bugün gelin''dedi.Ben de atlayıp gittim.Türker Bey ve yönetmenlerle bir araya geldik.Ertesi gün de deneme çekimine girdim.İki gün sonra,askerlik ve pasaportla ilgili bir sorunum olup olmadığı soruldu.Olmadığını söyleyince çekimlere başladık.
Hiç tecrübeniz yok.Nasıl cesaret ettiniz?
Aslında bildiğim konularda bile kendime tam güvenemem.Ama tecrübesiz olduğum işlere deli gibi atlayabiliyorum.
Hazırlanmanız için önünüzde ne kadar bir süre vardı?
Sadece iki gün.Yönetmenler uzaydan gelen bir yaratıkmışım gibi bakmıştı bana.''Özgür,işin zor değil; çok zor''demişlerdi.Çok umutsuzlardı.Çünkü ne beni taniyorlardı ne de yeteneğimi biliyorlardı.
Askerlik sorunu yaşamasaydı Koray Candemir,Niko rolünü oynayacaktıı.İkinci tercih olmak sizi olumsuz etkiledi mi?
Asla.Koray'ı müzisyen olarak çok beğenirim.Bu proje için iki ay çalışmış,onun adına üzüldüm.
Dizide birçok usta oyuncu var.Onların yaklaşımı nasıl oldu?
Hepsi tebrik etti beni.Erdal Özyağcılar ve Zeki Alasya ''Bu işe yeni başladın,iyi gidiyorsun.Devam et''dediler.Hiçbiri bu kadarını beklemiyormuş.
Yunancayı öğrendiniz mi?
Aksanlı konuşmakta çok zorlanıyorum.Ama annemin Selanik göçmeni,babamında Aydınlı olması bana kolaylık sağladı.Fakat bir yunan gibi davranmak çok güç.Rum arkadaşlar edindim,onların hangi durumda nasıl reaksiyonlar verdiklerini gözlemliyor,oynarken öyle davranmaya çalışıyorum.
Yunan halkın sizlere bakışı nasıl?
Bize çok benziyorlar,sadece dinlerimiz farklı.Politik amaçlar yüzünden halka yanlış şeyler empoze edildiğini düşünüyorum.
Dizide bir Türk kızı Yunan gence aşık oluyor.Ama iki ülke arasındaki sorunlar yüzünden bir araya gelemiyorlar.Sizce aşk engel tanırmı?
Tanır.Sanatla uğraşan kişilerde bir ego oluşur.Egosu yüksek insanlar da aşkta kendini tam olarak karşısındakine açamaz.O güveni verebilecek bir kıza rastlar mıyım,bilemiyorum.
Yani ilk adımı karşı taraftan bekliyorsunuz...
Çok fazla sinyal gönderirim,anlamak isterse anlar.
Engelleri aşmak için uğraşır mısınız?
Tünel kazarım ya da üstünden atlarım.Duvarı yıkmama gerek yok.O sağlam kalır.Ben karşıya geçerim.
Siz Yunan bir kıza aşık olursanız aileniz ne tepki verir?
Bana çok güvenirler.O konuda geniştirler.Birlikte olacağım insan için ister istemez bir şey söylerler.Fakat son sözü bana bırakırlar.
Sokağa çıktığınızda tanınmaktan memnun musunuz?
Tepkiler çok güzel.Oyunculuk için verdiğim çabaların amacına ulaştığını görüyorum.Genç kızlar fotograf çektirmek istiyor,çığlık atıyor.Telefonda evlenme teklifi eden bile var.Bunlar çok enteresan.Ama Akademi Türkiye evinde ünlü olduğunuzu bilmiyorsunuz,dışarıda insanlar beni tanıyınca çok şaşırmıştım.Ama önümde daha çok yol var.
Şöhretin en kötü yanı nedir size göre?
Kız arkadaşın olduğu zaman rahat olamıyorsun,gönlünce gezemiyorsun.İlişkin yüzünden,emek verdiğin iş ikinci plana atılıyor.Altı gün deli gibi çalışıyor,sevgilinle bir gece dışarı çıkıyorsun.Gazeteciler kız arkadaşınla fotoğraflarını çekiyor ve sadece birliktelikle ilgili soru soruyor.Bu çok acı.
Akademi Türkiye'ye girmeye nasıl karar vermiştiniz?
Benim fikrim değildi.Annem formu doldurmuş ve göndermiş.''Yarışmaya katılacaksın''dedi.Bana seçenek sunarsanız,seçmekte çok zorlanırım.Kararsız bir yapım var.
Tercih şansınız pek yokmuş.''Keşke yarışmaya girmeseydim''diyor musunuz?
Yok.Ama çıktıktan sonra annem''Keşke seni sokmsaydım''dedi.Çünkü üç buçuk ay bir evde kapali kaldim.Dışarı çıktığımda insanlara alışamadım,kalabalık içine giremedim.Psikolojim bozulmuştu.İnsanlardan kaçıyordum.Hani hapiste kimseyi görmeye görmeye vahşileşirler ya,öyle olmuştum.
Psikolojik yardım aldınız mı?
Almadım.Alsaydım belki daha hızlı toparladırdım.Kendime gelmem iki ay sürdü.
Yarışmalarda yetenekten çok kavgalar konuşulur oldu.Bilinçli mi yapılıyor bu,yoksa sinirler hakikaten geriliyor mu?
İster istemez sinirleniyorsun.Birbirini tanımayan 16 insan,üç ay aynı evin içinde.Bir tane tuvalet.Üç dakikada bir ''çık'' diye kapı çalıyor...Kavga olmaması imkansız.
Reklam kavgaları yaşanıyor mu?
Tabii.Ani çıkışlar yapıyorlar.Ama o baskı altında herşey makbul.
Üst sıralarda yer almak için aşkı kullandığınız iddia edilmişti...
Asla unutamayacağım bir aşktı.Kapalı bir evde,bir sürü kameranın önünde bir kıza aşık oldum.Böyle bir durumda herşeyi unutuyorsun.Diğer yarışmacılar sıkılıyor ve elenmek istiyordu.Ama benim orada bulunmak için bir tek nedenim vardı.Bu duygu beni motive ediyordu.
Gerçekten aşk mıydı?
Şimdiye kadar hiçbir ilişkinin adını koymadım.Ama güçlü bir şeydi.
Okul konusuna gelelim.İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde okuyorsunuz.
Felsefe bölümünü seçmem ve orada okumam tesadüf değil.Ciddi bir altyapı ve birikimim var.Okulda öğrendiklerimi müzik ve oyunculukla birleştirerek anlatmak istiyorum aslında.
Kaçıncı sınıftasınız?
Altıncı yılım.Ama bilerek uzattım.Dördüncü sınıftayken,öğretmenlik yapmayacağım diye formasyon dersleri almamıştım.Beşinci sınıfta bu kararımı değiştirdim ama Akademi Türkiye yarışmasına katılınca derslere giremedim.
Artık tanınan bir yüz olmanız hocalarınız üzerinde bir sempati belki...
Antipati evet.Ama sempati asla.
Yarışma okuldan daha mı önemliydi?
Son dönemlerde okulu çok ihmal etmiştim.Çünkü haftanın beş günü Taksim'de program yapıyordum.Üç sene boyunca Taksim,Beyazıt,Merter,Bahçelievler gibi yerlerde,kafe ve bar tarzı mekanlarda şarkı söylüyordum.Sahneden çok geç iniyordum.Taksiye verecek param yoktu.Saatlerce yürüdüğümü bilirim.O yüzden sabahları uyanıp okula gidemiyordum.Çok ağır bir dönem geçirmiştim.Ailem de bu durumdan hoşnut değildi.En sonunda annem''Madem seni şarkı söylemekten caydıramıyoruz,hiç olmazsa şu yarışmaya gir de işi ciddi ciddi yap''dedi.
Babanız ne dedi annenizin bu kararına?
Babam beni herzaman destekler.Bu konuda da öyle davrandı.Her işime koştu.Çok farklı bir insandır.
Ne iş yapıyor babanız?
Asker emeklisi.Annem de polis emeklisi.
Disiplinli bir çocukluk yaşadınız galiba...
Hem de nasıl.O disiplini kırmak için her şeyi yaptımGece dışarı çıkmamam gerekiyordu,çıktım.Favori uzatmamaliydim,uzattım.Saçlarımı kısa kestirmeliydim,kestirmedim.Küpe takmamalıydıım,taktım.
Peki trafik cezası falan aldığınızda anneniz size yardımcı oluyor muydu?
Nerede!Mesela geçen gün trafik cezası aldım.Takır takır ödedim 41 milyonu.
Çocukluk anılarını konuşuyorduk,var mı o yıllara ait sizi çok etkileyen hikayeler?
Asker çocuğu olduğum için Türkiye'nin her yerini dolaştık.İlkokulu Amasya'da,ortaokulu Lüleburgaz ve Bingöl'de,liseyi ise İzmit Değirmendere'de okudum.
Deprem olduğunda Değirmendere'de miydiniz?
Evet.Üniversiteyi kazandığım yıl.Garip bir dönemdi.Hemen İstanbul'a taşındık.
Peki müzik ne zaman eklendi hayatınıza?
Bingöl'de yaşarken babam klavye getirmişti.Onu çalarak başladım.Sonra dayım İstanbul'dan gitar gönderdi.Çalmayı kendi kendime öğrendim.İzmit'te işi iyice geliştirdim.İstanbul'a geldiğimde baktım piyasada böyle bir müzik işi var.Bir gireyim dedim ve Taksim'de işe başladım.
Oyunculuğu ve müziği birlikte mi yürüteceksiniz?
Öyle olsun istiyorum.Oyunculuk beni çok zorladı.Ama zorlandığım işlerden büyük haz alıyorum.Kaliteli imza atacağıma inanıyorum.
Peki ya evlilik?
Çok uzak görünüyor.İlişkilerimde tek eşliyimdir.Sevdiğime sadık kalırım.Hiçbir zaman birini bırakıp diğerine geçmedim.Zaman zaman karmaşık duygular yaşadım.''Acaba''dedim,ama o kadar.Buna karşın çok aldatıldım.Direkt yakalamadım ama önce hissettim,sonra da öğrendim.Zaten aldatılmayan insan yoktur.Aldatılmadım diyorsa da gururundan öyle söylüyordur.
dolunay:)- Moderatör
-
Mesaj Sayısı : 1652
Yaş : 34
Geri: Basında ÖZGÜR!!!
Türk Yunan ilişkilerini ele alan “yabancı damat” dizinin oyuncularıyla dizinin konusuyla ve canlandırdıkları karakterlerle ilgili güzel bir söyleşi yaptık.
Yabancı Damat dizisinin oyuncuları
Yabancı Damat dizisinin iki ülkenin yakınlaşması adına sağladığı büyük başarıyı profesör Herkül Milas da “ Ben, Türk - Yunan ilişkileri için 15 senedir çaba sarf ediyorum. Bu dizi benim 15 yıldır yapamadığımı 10 bölümde halletti” sözleriyle destekledi.
Müge Serçek
KOCAELİ (KOÜHA) -
Arif Erkin Güzelbeyoğlu (Memik Dede) : Canlandırdığım karakter benim gerçek düşüncemin tamamen zıttı. Ama böyle bir çatışmayı ortaya koyup bu düşüncenin ne kadar saçma olduğunu gösterebilmek için böyle bir Memik dede karakteri ortaya çıkıyor. Aslında sadece Türkiye ve Yunanistan arasıda değil hiçbir ülke arasında sorunlar yaşanmamalı. Çünkü teknoloji geliştikçe dünyanın o kadar küçük olduğunu anlıyoruz ki. Artık insanlar uzayla, bilimle uğraşıyorlar. Uzaktan bakıldığı zaman dünya bir ülke kadar küçük aslında. Bütün bunların yanında ülkeler arasındaki savaşlar yapay, kişisel, günlük çıkarlar uğruna yapıldığı izlenimine kapılıyorsunuz. Ailede ki iki kardeşi kavgası gibi aslında iki ülkenin kavgası; biri diğerinin ekmeğini almış, biri görüyoruz diğerinden daha çok yemiş bundan farklı değil. Yunanistan’la sınır komşusu olduğumuz için daha çok çatışma çıkabiliyor. Çünkü daha sıkı ilişkiler içindeyiz. Ama sorunlar daha çok politikacılar tarafından ortaya konan, yapa geçici şeyler. İki ülke insanı o kadar birbirine benziyor ki kavga etmeleri çok saçma. Bu kadar birbiriyle iç içe olmuş bir ülkenin birbiriyle bir şeyler paylaşamıyor olmaları mümkün değil. Dizi nedeniyle 2-3 kere Yunanistan’a gittik ve orda gördük ki 4 kişiden en az 1 tanesi Türkçe biliyor ve yine 4 kişiden en az biri Anadolu kökenli.
Dizide yaratmış olduğumuz çatışma olmak zorunda çünkü ne kadar saçma olduğunu göstermek için. Yapılan kavgaların çocuk kavgası gibi.
Dizi Yunanistan da gösterilmeye başladığı günden beri çok ilgiyle izleniyor. Yunanlılar bizden çok daha fanatik milliyet duyguları içinde, bizden çok daha tutucular. İstiklal savaşından sonra biz Türkleri canavar gibi görmüş ve tanımışlar ve dizide ki Türkleri görünce çok şaşırıyorlar “Aaa Türkler de bizim gibiymiş” diyorlar.
Sumru Yavrucuk (Feride): dizinin bakış açıkı hoşgörü üstüne kurulu. İnsanları ve halkları daha çok birbirine kaynaştırmayı ve tanıtmayı ilke edinmiş. Aslında dizide bakıldığında kültürler arasında pek de bir fark görmüyoruz. Kültürümüzle, müziğimizle duygumuzla bir bütünüz. Zaten aynı topraklardan çıkmış insanlarız biz. Fonetiğimiz bile birbirine çok yakın.
Ben dizide tam bir Anadolu kadınıyım. Çevremde gördüğüm Anadolu kadınlardan öykündüm bu rolü. Bizin analarımız bizim kadınızız gerçekten çok duygusal çok fedakar. Kendini çocuklarına adamış ve hayatlarını çocuklarının mutluluğu üstüne kurmuş kadınlar. Bu nedenle bu rolü çıkarmam çok zor olmadı benim için annemi, anneannemi düşündüm. Feride karakteri annemin okumamışı. Bir de Gaziantep yöresinden bir takım davranış ve hareketleri çalmaya çalıştım. Hepsi karışınca insanların sevdiği sıcak, anlayışlı Feride çıktı ortaya.
Dizi Yunanistan da Türkiye’dekinden çok daha fazla ilgiyle karşılaştı. Bunun nedenlerinden bir tanesi de dizinin kalitesi, oyuncuların karakterleri çok iyi yorumlayarak oynaması. Bir film yada dizi yaparken hiçbir zaman çıta ulusal düzeyde kalmamalı daha evrensel düşünmeli. Hiçbir zaman ucuza kaçmadık. Dizimizde hiçbir zaman “seyirci bu kelimeyi anlamaz” diye düşünmedik ve çıtayı hep yüksek tuttuk. Bu da bize başarıyı getirdi.
Bu dizi sayesinde turizmde patlama oldu. Yunanistan’da çektiğimiz bölümlerde çok büyük bir ilgiyle karşılaştık. Bizi izlemek için uzak yerlerden kalkıp gelmiş insanlarla karşılaştık. Aynı şekilde Gaziantep de turist akınına uğradı. Yunanistan’da baklavacı dükkanları açıldı. İki ülke insanı birbirini daha merak eder oldu. Zaten dünyada politikacıların yapamadığı şeyleri sanatçılar beceriyor bence.
Nilgün Belgün(Katina): Oynadığım karakteri çok seviyorum. İki aile arasındaki ilişkileri yumuşatmaya çalışan, dengeyi kurmaya çalışan hoş bir karakter. Öncelikle aşkın gücüne, sevgiye inanıyor. Yıllar öncede Türk sevgilisi olmuş ve yine Türk sevgilisi olacak gibi gözüküyor, senaryo bu şekilde gelişiyor. Yunanistan’da yaptığımız çekimler de çok güzel reaksiyonlarla karşılaştık. Orada da çok seviliyoruz. Bu dizinin Türk yunan dostluğunu pekiştirdiğini düşünüyorum. Sevgi ve aşk her zaman her yerde çok büyük bir ilgiyle karşılaşır. Bu dizide de yabancı bir erkekle bir Türk kızının aşkı var. Yabancı erkek de yunan olduğu için Yunanistan’da çok büyük ilgi görüyor. Çünkü ortak bir geçmişimiz var. Belki daha önce Türk- Yunan aşkı aynı şekilde yaşanmıştır. Belki de hala yaşanmaktadır.
Özgür Çevik(Niko): Bence dizimiz Türk Yunan ilişkilerini olumlu etkiliyor, ortak manevi değerleri tekrardan her iki ülkeye de hatırlattığını düşünüyorum. İki ülke insanının içinde potansiyel olarak vardı zaten, özellikle dedelerimizin, ninelerimizin ortak yaşanmışlıkları var. Türkiye’de çok fazla yaşayan yunan var. Aynı şekilde Yunanistan da yaşayan çok sayıda Türk var. Birbirimize karşı olan dostluk duygusunu tekrardan hatırlatıyor. Orada yaptığımız çekimler de yunanlılardan çok büyük saygı ve sevgi gördük.
İnsanların dile getiremediklerini bu dizi söylüyor. Çünkü politik anlamda bazı sorunlar yaşanıyor olabilir ama halk arasında sorun yaşanmıyor. Bu yüzden dizimiz ilgiyle izleniyor. Dizide Memik dede ve Eftalya arsında ki çekişme bile çok tatlı geçiyor. Çatışmada negatif enerji yok. Ama bundan olumsuzluk çıkarılamaz çünkü çok sevimlililer.
Nehir Erdoğan(Nazlı): Geçmişten günümüze kadar Türk yunan ilişkilerinde toplumlar arasında bir olumsuzluk geçmedi aslında uyumsuzluk politikacılar arsında oldu, birebir toplum arasında olmadı. Ben Amerika’dayken kendi ülkesinden uzakta olan komşu ülkelerin insanlarının birbirine çok destek olduğunu gördüm. Türkler Yunanlıları Türk’müş gibi yunanlılarda Türkleri Yunan’mış gibi sevdiklerini, birbirlerine destek odlularını gördüm. Yunanistan ile o kadar aynıyız ki... Bu dizinin olumlu etkisi olduysa ne mutlu bize. Bir profesörün yazısı çıktı, Türk yunan ilişkileriyle 40 senedir ilgilendiğini ve 40 senedir kimsenin yapamadığını bu dizinin yaptığını yazmıştı. Aslında altı çizili cümleler kurmak yerine yumuşak bir şekilde insanların hoşgörüsüne sığınarak bir şeyleri verdiğiniz zaman sanat yardımıyla her şey daha olumlu oluyor. bizde işimizi en iyi şekilde yapmaya çalışıyoruz. Biz Türk havaalanında pasaport kontrolünden geçerken son derece suratsız Türk görevlilerle karşılaşmamıza rağmen Yunanistan’a gittiğimizde diplomatlar bölümünden pasaport bile sorulmadan geçiyoruz. Türkiye de biz bir karakolun içince doğru düzgün bir çekim yapamadık oysa yabancı damadın ilk bölümünün bir sahnesi Yunanistan’da Simi karakolunun içinde çekildi. Onlar bize ön yargıyla yaklaşmıyorlar “Aman Türkler geldi düşmanımız” geldi biçiminde bir tutum içinde değiller. Yaşanan sorunlar politikacılar arasında kalıyor. Toplumlara hiç yansımamış. Orada da reytinglerimiz çok yüksek hatta Türkiye’dekinden daha da iyi buda şunu gösteriyor; aslında her iki ülke de birbirini çok iyi tanıdığını zannettiği halde çok da iyi bilmiyormuş demek ki, çünkü merak ediyorlar. Aynı apartmanda insan karşı komşusunu tanımak istemez mi. Bu yüzden bu dizi ilgilerini çekti. Belki de “ne yapmış bakalım bu Türkler” diye baktılar önce ama görüler ki çok iyi ve temiz bir işle karşılaşınca hoşlarına gitti.
Mazlum Kiper (Stavro): Dizide annesine çok bağlı bir karakteri oynuyorum. Stavro annesini, karısını, çocuğunu çok seven, hayatı çok rahat geçmiş biri. İşleri iyi gidiyor. Türk yunan ilişkileri açısından çok yararlı bir dizi oldu, epey yol kat ettik. Yunanistan’a gittiğimizde çok büyük ilgiyle karşılaştık insanlar bizi görmekten ve bizimle tanışmaktan çok büyük mutluluk duydular. İki halkın karşılıklı ön yargıları vardı. Bu dizide gayet esprili bir dille anlatılıyor. İzlenmesi hoş bir dizi. Bu dizi sayesinde izimizi kaybettiğimiz yunanlı bir arkadaşım beni buldu ve bana çok büyük bir ilgiyle izlendiğimizi söyledi. Dizi de karşılıklı denge kurulmuş. Dizinin ilk sezonunda beni yolda gören Türk vatandaşlarımız “Stavro bey sevenlerin arasına girme” diyorlardı. Benim en başta üstlendiğim yıkıcı rol şuanda dizide benim annem üstlendi. Eftalya ve Memik dedeyi birleştiren bir konu var, düşmanlıkları. Bu konuda birbirlerini destekliyorlar.
http://www.kerimkaragoz.com/?page=haber&id=746
Yabancı Damat dizisinin oyuncuları
Yabancı Damat dizisinin iki ülkenin yakınlaşması adına sağladığı büyük başarıyı profesör Herkül Milas da “ Ben, Türk - Yunan ilişkileri için 15 senedir çaba sarf ediyorum. Bu dizi benim 15 yıldır yapamadığımı 10 bölümde halletti” sözleriyle destekledi.
Müge Serçek
KOCAELİ (KOÜHA) -
Arif Erkin Güzelbeyoğlu (Memik Dede) : Canlandırdığım karakter benim gerçek düşüncemin tamamen zıttı. Ama böyle bir çatışmayı ortaya koyup bu düşüncenin ne kadar saçma olduğunu gösterebilmek için böyle bir Memik dede karakteri ortaya çıkıyor. Aslında sadece Türkiye ve Yunanistan arasıda değil hiçbir ülke arasında sorunlar yaşanmamalı. Çünkü teknoloji geliştikçe dünyanın o kadar küçük olduğunu anlıyoruz ki. Artık insanlar uzayla, bilimle uğraşıyorlar. Uzaktan bakıldığı zaman dünya bir ülke kadar küçük aslında. Bütün bunların yanında ülkeler arasındaki savaşlar yapay, kişisel, günlük çıkarlar uğruna yapıldığı izlenimine kapılıyorsunuz. Ailede ki iki kardeşi kavgası gibi aslında iki ülkenin kavgası; biri diğerinin ekmeğini almış, biri görüyoruz diğerinden daha çok yemiş bundan farklı değil. Yunanistan’la sınır komşusu olduğumuz için daha çok çatışma çıkabiliyor. Çünkü daha sıkı ilişkiler içindeyiz. Ama sorunlar daha çok politikacılar tarafından ortaya konan, yapa geçici şeyler. İki ülke insanı o kadar birbirine benziyor ki kavga etmeleri çok saçma. Bu kadar birbiriyle iç içe olmuş bir ülkenin birbiriyle bir şeyler paylaşamıyor olmaları mümkün değil. Dizi nedeniyle 2-3 kere Yunanistan’a gittik ve orda gördük ki 4 kişiden en az 1 tanesi Türkçe biliyor ve yine 4 kişiden en az biri Anadolu kökenli.
Dizide yaratmış olduğumuz çatışma olmak zorunda çünkü ne kadar saçma olduğunu göstermek için. Yapılan kavgaların çocuk kavgası gibi.
Dizi Yunanistan da gösterilmeye başladığı günden beri çok ilgiyle izleniyor. Yunanlılar bizden çok daha fanatik milliyet duyguları içinde, bizden çok daha tutucular. İstiklal savaşından sonra biz Türkleri canavar gibi görmüş ve tanımışlar ve dizide ki Türkleri görünce çok şaşırıyorlar “Aaa Türkler de bizim gibiymiş” diyorlar.
Sumru Yavrucuk (Feride): dizinin bakış açıkı hoşgörü üstüne kurulu. İnsanları ve halkları daha çok birbirine kaynaştırmayı ve tanıtmayı ilke edinmiş. Aslında dizide bakıldığında kültürler arasında pek de bir fark görmüyoruz. Kültürümüzle, müziğimizle duygumuzla bir bütünüz. Zaten aynı topraklardan çıkmış insanlarız biz. Fonetiğimiz bile birbirine çok yakın.
Ben dizide tam bir Anadolu kadınıyım. Çevremde gördüğüm Anadolu kadınlardan öykündüm bu rolü. Bizin analarımız bizim kadınızız gerçekten çok duygusal çok fedakar. Kendini çocuklarına adamış ve hayatlarını çocuklarının mutluluğu üstüne kurmuş kadınlar. Bu nedenle bu rolü çıkarmam çok zor olmadı benim için annemi, anneannemi düşündüm. Feride karakteri annemin okumamışı. Bir de Gaziantep yöresinden bir takım davranış ve hareketleri çalmaya çalıştım. Hepsi karışınca insanların sevdiği sıcak, anlayışlı Feride çıktı ortaya.
Dizi Yunanistan da Türkiye’dekinden çok daha fazla ilgiyle karşılaştı. Bunun nedenlerinden bir tanesi de dizinin kalitesi, oyuncuların karakterleri çok iyi yorumlayarak oynaması. Bir film yada dizi yaparken hiçbir zaman çıta ulusal düzeyde kalmamalı daha evrensel düşünmeli. Hiçbir zaman ucuza kaçmadık. Dizimizde hiçbir zaman “seyirci bu kelimeyi anlamaz” diye düşünmedik ve çıtayı hep yüksek tuttuk. Bu da bize başarıyı getirdi.
Bu dizi sayesinde turizmde patlama oldu. Yunanistan’da çektiğimiz bölümlerde çok büyük bir ilgiyle karşılaştık. Bizi izlemek için uzak yerlerden kalkıp gelmiş insanlarla karşılaştık. Aynı şekilde Gaziantep de turist akınına uğradı. Yunanistan’da baklavacı dükkanları açıldı. İki ülke insanı birbirini daha merak eder oldu. Zaten dünyada politikacıların yapamadığı şeyleri sanatçılar beceriyor bence.
Nilgün Belgün(Katina): Oynadığım karakteri çok seviyorum. İki aile arasındaki ilişkileri yumuşatmaya çalışan, dengeyi kurmaya çalışan hoş bir karakter. Öncelikle aşkın gücüne, sevgiye inanıyor. Yıllar öncede Türk sevgilisi olmuş ve yine Türk sevgilisi olacak gibi gözüküyor, senaryo bu şekilde gelişiyor. Yunanistan’da yaptığımız çekimler de çok güzel reaksiyonlarla karşılaştık. Orada da çok seviliyoruz. Bu dizinin Türk yunan dostluğunu pekiştirdiğini düşünüyorum. Sevgi ve aşk her zaman her yerde çok büyük bir ilgiyle karşılaşır. Bu dizide de yabancı bir erkekle bir Türk kızının aşkı var. Yabancı erkek de yunan olduğu için Yunanistan’da çok büyük ilgi görüyor. Çünkü ortak bir geçmişimiz var. Belki daha önce Türk- Yunan aşkı aynı şekilde yaşanmıştır. Belki de hala yaşanmaktadır.
Özgür Çevik(Niko): Bence dizimiz Türk Yunan ilişkilerini olumlu etkiliyor, ortak manevi değerleri tekrardan her iki ülkeye de hatırlattığını düşünüyorum. İki ülke insanının içinde potansiyel olarak vardı zaten, özellikle dedelerimizin, ninelerimizin ortak yaşanmışlıkları var. Türkiye’de çok fazla yaşayan yunan var. Aynı şekilde Yunanistan da yaşayan çok sayıda Türk var. Birbirimize karşı olan dostluk duygusunu tekrardan hatırlatıyor. Orada yaptığımız çekimler de yunanlılardan çok büyük saygı ve sevgi gördük.
İnsanların dile getiremediklerini bu dizi söylüyor. Çünkü politik anlamda bazı sorunlar yaşanıyor olabilir ama halk arasında sorun yaşanmıyor. Bu yüzden dizimiz ilgiyle izleniyor. Dizide Memik dede ve Eftalya arsında ki çekişme bile çok tatlı geçiyor. Çatışmada negatif enerji yok. Ama bundan olumsuzluk çıkarılamaz çünkü çok sevimlililer.
Nehir Erdoğan(Nazlı): Geçmişten günümüze kadar Türk yunan ilişkilerinde toplumlar arasında bir olumsuzluk geçmedi aslında uyumsuzluk politikacılar arsında oldu, birebir toplum arasında olmadı. Ben Amerika’dayken kendi ülkesinden uzakta olan komşu ülkelerin insanlarının birbirine çok destek olduğunu gördüm. Türkler Yunanlıları Türk’müş gibi yunanlılarda Türkleri Yunan’mış gibi sevdiklerini, birbirlerine destek odlularını gördüm. Yunanistan ile o kadar aynıyız ki... Bu dizinin olumlu etkisi olduysa ne mutlu bize. Bir profesörün yazısı çıktı, Türk yunan ilişkileriyle 40 senedir ilgilendiğini ve 40 senedir kimsenin yapamadığını bu dizinin yaptığını yazmıştı. Aslında altı çizili cümleler kurmak yerine yumuşak bir şekilde insanların hoşgörüsüne sığınarak bir şeyleri verdiğiniz zaman sanat yardımıyla her şey daha olumlu oluyor. bizde işimizi en iyi şekilde yapmaya çalışıyoruz. Biz Türk havaalanında pasaport kontrolünden geçerken son derece suratsız Türk görevlilerle karşılaşmamıza rağmen Yunanistan’a gittiğimizde diplomatlar bölümünden pasaport bile sorulmadan geçiyoruz. Türkiye de biz bir karakolun içince doğru düzgün bir çekim yapamadık oysa yabancı damadın ilk bölümünün bir sahnesi Yunanistan’da Simi karakolunun içinde çekildi. Onlar bize ön yargıyla yaklaşmıyorlar “Aman Türkler geldi düşmanımız” geldi biçiminde bir tutum içinde değiller. Yaşanan sorunlar politikacılar arasında kalıyor. Toplumlara hiç yansımamış. Orada da reytinglerimiz çok yüksek hatta Türkiye’dekinden daha da iyi buda şunu gösteriyor; aslında her iki ülke de birbirini çok iyi tanıdığını zannettiği halde çok da iyi bilmiyormuş demek ki, çünkü merak ediyorlar. Aynı apartmanda insan karşı komşusunu tanımak istemez mi. Bu yüzden bu dizi ilgilerini çekti. Belki de “ne yapmış bakalım bu Türkler” diye baktılar önce ama görüler ki çok iyi ve temiz bir işle karşılaşınca hoşlarına gitti.
Mazlum Kiper (Stavro): Dizide annesine çok bağlı bir karakteri oynuyorum. Stavro annesini, karısını, çocuğunu çok seven, hayatı çok rahat geçmiş biri. İşleri iyi gidiyor. Türk yunan ilişkileri açısından çok yararlı bir dizi oldu, epey yol kat ettik. Yunanistan’a gittiğimizde çok büyük ilgiyle karşılaştık insanlar bizi görmekten ve bizimle tanışmaktan çok büyük mutluluk duydular. İki halkın karşılıklı ön yargıları vardı. Bu dizide gayet esprili bir dille anlatılıyor. İzlenmesi hoş bir dizi. Bu dizi sayesinde izimizi kaybettiğimiz yunanlı bir arkadaşım beni buldu ve bana çok büyük bir ilgiyle izlendiğimizi söyledi. Dizi de karşılıklı denge kurulmuş. Dizinin ilk sezonunda beni yolda gören Türk vatandaşlarımız “Stavro bey sevenlerin arasına girme” diyorlardı. Benim en başta üstlendiğim yıkıcı rol şuanda dizide benim annem üstlendi. Eftalya ve Memik dedeyi birleştiren bir konu var, düşmanlıkları. Bu konuda birbirlerini destekliyorlar.
http://www.kerimkaragoz.com/?page=haber&id=746
dolunay:)- Moderatör
-
Mesaj Sayısı : 1652
Yaş : 34
Geri: Basında ÖZGÜR!!!
ÖZGÜR ÇEVİK ROCK ALBÜMÜ YAPIYOR
Akademi İstanbul yarışmasıyla dikkatleri çeken, yarışma sonrası Yabancı Damat’ta başrol oynamaya başlayan Özgür Çevik, dizi sebebiyle müziği geri plana atmak zorunda kalmıştı. Dizideki rolünü başarıyla sürdüren Çevik, nihayet albüm çalışmalarına hız verdi. Mayıs gibi stüdyoya girecek
olan özgür çevik eylül ekim gibi albümünü piyasya sürecek
Özgür Çevik, rock tarzında bir albüm yapmak istiyor.
Akademi İstanbul yarışmasıyla dikkatleri çeken, yarışma sonrası Yabancı Damat’ta başrol oynamaya başlayan Özgür Çevik, dizi sebebiyle müziği geri plana atmak zorunda kalmıştı. Dizideki rolünü başarıyla sürdüren Çevik, nihayet albüm çalışmalarına hız verdi. Mayıs gibi stüdyoya girecek
olan özgür çevik eylül ekim gibi albümünü piyasya sürecek
Özgür Çevik, rock tarzında bir albüm yapmak istiyor.
dolunay:)- Moderatör
-
Mesaj Sayısı : 1652
Yaş : 34
Geri: Basında ÖZGÜR!!!
Romantica yeni bir ikili yaratacak
CENNET Mahallesi'nde 'Sultan' karakterini canlandıran Çağla Şikel ve 'Yabancı Damat'ın 'Niko'su Özgür Çevik 'Romantica' müzikalinde beraber başrol oynayacak. İlk kez bir araya gelecek olan iki oyuncunun planları müzikalle sınırlı kalmayacak.
ŞİKEL ve Çevik'in sahnedeki uyumu, ekranlara da taşınacak ve ikili yeni bir dizide rol alacak. Bunun için kolları sıvayan Türker İnanoğlu, elindeki senaryolardan birini Şikel ve Çevik'e uyarlamaya karar verdi. Henüz proje aşamasında olan dizi Eylül'de yayına girecek
CENNET Mahallesi'nde 'Sultan' karakterini canlandıran Çağla Şikel ve 'Yabancı Damat'ın 'Niko'su Özgür Çevik 'Romantica' müzikalinde beraber başrol oynayacak. İlk kez bir araya gelecek olan iki oyuncunun planları müzikalle sınırlı kalmayacak.
ŞİKEL ve Çevik'in sahnedeki uyumu, ekranlara da taşınacak ve ikili yeni bir dizide rol alacak. Bunun için kolları sıvayan Türker İnanoğlu, elindeki senaryolardan birini Şikel ve Çevik'e uyarlamaya karar verdi. Henüz proje aşamasında olan dizi Eylül'de yayına girecek
dolunay:)- Moderatör
-
Mesaj Sayısı : 1652
Yaş : 34
Geri: Basında ÖZGÜR!!!
'Bir anadolu köyünde öğretmenlik yapabilirim'
Yabancı Damat'ın Niko'su Özgür Çevik'i Akedemi Türkiye ile tanıdık. Yarışmada temiz yüzlü iyi aile çocuğuydu; hala da öyle. Şöhret onu değiştirmedi, değiştirmeyecek de
Yabancı Damat dizisi hiç tartışmasız ekrandaki en başarılı ve kaliteli yapımlardan biri. Oyunculardan senaryosuna, yönetmeninden yapımcısına özenle kotarılmış bir iş. Onu diğerlerinden ayrı kılan en büyük özelliği ise; uluslararası arenaya çıkabilmiş ilk dizimiz olması. Geçen yıl Yunanistan'da yayınlanan bölümleri reyting rekorları kırınca, dizinin oyuncuları Yunanlıların da 'yıldız'ları oldu. Bu arada Yabancı Damat kendi içinde bir ekran yıldızı da yarattı; özgür Çevik'i.
'Olur mu canım, onu zaten Akademi Türkiye yarışmasından tanıyoruz' diyebilirsiniz. Ben de size şunu hatırlatırım; "O yarışmalardan kimler geldi, kimler geçti. Ancak adam gibi dikiş tutturan bence tek isim özgür Çevik oldu. Bunda da doğru bir projede, Yabancı Damat'ta yer almasının katkısı büyüktür." Özgür Çevikle tekrar popülerleşen 'şöhret olma yarışmalan'nı konuşmak için bir araya geldik. 'Nasıl bu kadar sağlam durabildin, diğerleri gibi kaybolup gitmedin' diye sorduk. Ve bu arada ona dair başka ayrıntılara da ulaştık. İşte söyleşimizden size kalanlar...
Yabancı Damat dizisi bittikten sonra yapmak istediğiniz bir proje var mı?
Yazın dizinin çekimlerine ara verir vermez müziğe ağırlık vereceğim. Şu an görüştüğüm birkaç müzik şirketi var. Eğer parçaları hazırlayabilirsem, yazın hemen stüdyoya gireceğim. Sonbaharda albüm çıkar ve seneye sanırım artık hep müzikle ilgilenirim.
Seni müzisyen kimliğinle tanıdık. Ancak artık Yabancı Damat'ın Niko'su olarak tanınıyorsun. Albümün çıktığında da 'oyuncu albüm çıkardı' gibi başlıklarla karşılacaksın mutlaka...
Akademi Türkiye'de beni küçük bir kitle biliyordu. Ancak dizi ile daha da tanındım, hatta ülke sınırlarını bile aştı tanınmışlığım. Bundan memnunum. 'Yabancı Damat'ın Niko'su albüm çıkardı' başlıkları açıkçası beni rahatsız etmez. Zaten benim asıl işimin müzisyenlik olduğunu herkes biliyor. Eğer albümden sonra oyunculuğa soyunsaydım daha kötü olurdu sanırım.
Yabancı Damat, Yunanistan'da da yayınlandı. Çekimler için de sık sık bu ülkeye gittiniz. Yunanlılar seni sokakta görünce nasıl tepkiler veriyordu?Beni 'Niko' diye gösteriyorlar. Benim Yunanca bildiğimi düşünüyorlar ve Yunanca konuşmaya çalışıyorlar. Türk olduğumu sonradan öğrendiler.
Senin müzisyen yönünü biliyorlar mı?
Evet, orada katıldığım bir programda şarkı söyledim. Hatta 'Gesi Bağları'nı seslendirdim. Çok sevdiler bu türküyü. Her gittiğimde benden bir şarkı söylememi mutlaka istiyorlar.
O zaman albümüne Yunanlılar da ilgi gösterecek?
Zaten albümüm iki tarafta da aynı anda çıkacak.
Yabancı Damat ikinci sezonunda. Bu dönem içinde senin hayatında neler değişti?
Ben yine aynı Özgür'üm. Ama artık ailemle yaşamıyorum, kendi evime çıktım. Ekonomik özgürlüğümü elde ettim. Olanaklarım arttı. Bir de sosyal ortam içinde tanınmışlığın başka bir tarafı var. Bir mekanda otururken, sokakta yürürken ne yapmam gerektiğine dair alışmam gereken bazı durumlar oldu. Ama onların da üstesinden geldim.
İstanbul Üniversitesi'nde felsefe okuyordun. Bu yoğunluk içinde okulu bitirebildin mi?
Hayır, okul devam ediyor. Bugün mesela sınavım vardı, kaçırdım. Son sınıftayım, üç dersim kaldı. Bu bölüme çok severek girdim. Enformasyon derslerim kaldı yalnızca, öğretmenlik hakkı için alıyorum. Anadolu'da öğretmenlik yaparım belki...
Yabancı Damat'ın Niko'su Özgür Çevik'i Akedemi Türkiye ile tanıdık. Yarışmada temiz yüzlü iyi aile çocuğuydu; hala da öyle. Şöhret onu değiştirmedi, değiştirmeyecek de
Yabancı Damat dizisi hiç tartışmasız ekrandaki en başarılı ve kaliteli yapımlardan biri. Oyunculardan senaryosuna, yönetmeninden yapımcısına özenle kotarılmış bir iş. Onu diğerlerinden ayrı kılan en büyük özelliği ise; uluslararası arenaya çıkabilmiş ilk dizimiz olması. Geçen yıl Yunanistan'da yayınlanan bölümleri reyting rekorları kırınca, dizinin oyuncuları Yunanlıların da 'yıldız'ları oldu. Bu arada Yabancı Damat kendi içinde bir ekran yıldızı da yarattı; özgür Çevik'i.
'Olur mu canım, onu zaten Akademi Türkiye yarışmasından tanıyoruz' diyebilirsiniz. Ben de size şunu hatırlatırım; "O yarışmalardan kimler geldi, kimler geçti. Ancak adam gibi dikiş tutturan bence tek isim özgür Çevik oldu. Bunda da doğru bir projede, Yabancı Damat'ta yer almasının katkısı büyüktür." Özgür Çevikle tekrar popülerleşen 'şöhret olma yarışmalan'nı konuşmak için bir araya geldik. 'Nasıl bu kadar sağlam durabildin, diğerleri gibi kaybolup gitmedin' diye sorduk. Ve bu arada ona dair başka ayrıntılara da ulaştık. İşte söyleşimizden size kalanlar...
Yabancı Damat dizisi bittikten sonra yapmak istediğiniz bir proje var mı?
Yazın dizinin çekimlerine ara verir vermez müziğe ağırlık vereceğim. Şu an görüştüğüm birkaç müzik şirketi var. Eğer parçaları hazırlayabilirsem, yazın hemen stüdyoya gireceğim. Sonbaharda albüm çıkar ve seneye sanırım artık hep müzikle ilgilenirim.
Seni müzisyen kimliğinle tanıdık. Ancak artık Yabancı Damat'ın Niko'su olarak tanınıyorsun. Albümün çıktığında da 'oyuncu albüm çıkardı' gibi başlıklarla karşılacaksın mutlaka...
Akademi Türkiye'de beni küçük bir kitle biliyordu. Ancak dizi ile daha da tanındım, hatta ülke sınırlarını bile aştı tanınmışlığım. Bundan memnunum. 'Yabancı Damat'ın Niko'su albüm çıkardı' başlıkları açıkçası beni rahatsız etmez. Zaten benim asıl işimin müzisyenlik olduğunu herkes biliyor. Eğer albümden sonra oyunculuğa soyunsaydım daha kötü olurdu sanırım.
Yabancı Damat, Yunanistan'da da yayınlandı. Çekimler için de sık sık bu ülkeye gittiniz. Yunanlılar seni sokakta görünce nasıl tepkiler veriyordu?Beni 'Niko' diye gösteriyorlar. Benim Yunanca bildiğimi düşünüyorlar ve Yunanca konuşmaya çalışıyorlar. Türk olduğumu sonradan öğrendiler.
Senin müzisyen yönünü biliyorlar mı?
Evet, orada katıldığım bir programda şarkı söyledim. Hatta 'Gesi Bağları'nı seslendirdim. Çok sevdiler bu türküyü. Her gittiğimde benden bir şarkı söylememi mutlaka istiyorlar.
O zaman albümüne Yunanlılar da ilgi gösterecek?
Zaten albümüm iki tarafta da aynı anda çıkacak.
Yabancı Damat ikinci sezonunda. Bu dönem içinde senin hayatında neler değişti?
Ben yine aynı Özgür'üm. Ama artık ailemle yaşamıyorum, kendi evime çıktım. Ekonomik özgürlüğümü elde ettim. Olanaklarım arttı. Bir de sosyal ortam içinde tanınmışlığın başka bir tarafı var. Bir mekanda otururken, sokakta yürürken ne yapmam gerektiğine dair alışmam gereken bazı durumlar oldu. Ama onların da üstesinden geldim.
İstanbul Üniversitesi'nde felsefe okuyordun. Bu yoğunluk içinde okulu bitirebildin mi?
Hayır, okul devam ediyor. Bugün mesela sınavım vardı, kaçırdım. Son sınıftayım, üç dersim kaldı. Bu bölüme çok severek girdim. Enformasyon derslerim kaldı yalnızca, öğretmenlik hakkı için alıyorum. Anadolu'da öğretmenlik yaparım belki...
dolunay:)- Moderatör
-
Mesaj Sayısı : 1652
Yaş : 34
Geri: Basında ÖZGÜR!!!
Özgür'ün En'leri
(25-31 Mayıs 2006/Aktüel -18 Kapak konusu)
- Yarışmadan önceki hayatına dair en çok neyi özlüyorsun?Üniversite hayatımı özlüyorum, öğrencilik hayatımı yani.
- Seni en çok ne korkutur?
Yalnızlık korkutur.
Yaptığın en romantik şey?
Aklıma gelmiyor.
-Peki şöyle sorayım o zaman bir ilişkide sana en çok ne romantik gelir?
Ben böyle şeyleri düşünüp kafamda karar verdiğim zaman artık romantik gelmiyor.
- O zaman süprizler senin için daha romantik...
Tabii süpriz olması önemli beklediğim bişeyin yapılması romantik olmuyor.
- Seni en çok ne sinirlendirir?
Aslında ben en çok yakın olduklarıma sinirlenirim. Az tanıdığım ya da hiç tanımadığım birine kolay kolay sinirlenmem. Daha doğrusu sinirimi göstermem. Çünkü öfkem benim için özeldir. O benim için mahrem bir şey. Sadece çok özel bulduğum insanlara gösteriyorum.
-Peki, en çok ne üzer?
Ayrılrklar beni üzer. Aslında gezmeyi dolaşmayı, farklı yerleri görmeyi ve farklı insanlar tanımayı seven biri olmama rağmen yine de bağlandığım kişilerden ve yerlerden ayrılmak beni üzüyor.
-En sevdiğin yemek?
Şu an o kadar açım ki her şeyi yiyebilirim, hiç farketmez.
-Şu sıralar en çok dinlediğin albüm?
Radiohead'in son albümü.
- En beğendiğin yabancı aktör?
Johnny Depp ve Brad Pitt.
- Albüm çıkarmayı düşünüyor musun?
Eylül, ekim gibi çıkaracağı sanırım.
- Rock ağırlıklı mı olacak?
Soft rock.
- Akademi Türkiye'den sonra, birinci olan Barış olmak üzere kimsenin adı senin kadar duyulmadı. Ama işin ilginci seni de oyunculukla tanıdık. Bunu neye bağlıyorsun?
Bence diğerleri de bir şey yapacak. Sadece benimki biraz hızlı oldu. Onların arasındanda birçoğu sevilecek. Biraz da kısmet işi bu. Ama albüm çıkarmaya hazırlananlar var biliyorum.
-Kimler mesela?
Pınar kasımda çıkaracak. Tolga'yı duydum hazırlanıyormuş. Barış ikinciyi çıkaracakmış. Duyduklarım bunlar.
-Lise zamanlarında haşarı bir çocuk muydun?
Yoo sakindim. Aslında biraz serseriydim. Ama edepliydim, saygısız değildim yani.
-O zamanlar kimleri dinlerdin?
Metalica dinlerdim. Babam asker olduğu için hep farklı yerlerde okudum Bingöl'de otururken albüm bulmakta zorlanmıştım. Askerlerin İstanbul'dan getirdiği albümleri dinlerdim. Scorpions, Metellica falan getirilerdi.
- Türk popu ne alemdeydi?
O zaman Burak Kut, Tarkan, Yıldız Tilbe, Çelik yeni çıkmıştı sanırım. Ama ben oldum olası İlhan İrem dinlerdim. Sözleri beni çok etkiler. Mistik bir durumu var bence.
- Yeni çıkan gruplar için ne düşünüyorsun?
Bence güzel gruplar var piyasada. Bu çok büyük bir gelişme. Çünkü o grupların hemen hepsi yıllardır var. Mor ve Ötesi örneğin kaç yıldır bu piyasada ama daha yeni hak ettikleri yere geliyorlar.
- Yeni dönem popunun, rock olduğunu düşünüyor musun?
Kesinlikle. Aslında şöyle bir tehlike de var bugünün pop yıldızları yarın rock'a dönebilir belki.
- Fimde oynamayı düşünüyor musun?
İstiyorum. Düşünüyorum daha doğrusu, hatta hayal ediyorum. Zor birşey yeni bir karakter yaratmak.
- Kendi karakterinin dışıda seni zorlayacak bir rolde oynamayı tercih eder misin?
Evet. Ama karakter oturtmak gerçekten zor bir konu.
- Teşekkür ederim. Eklemek istediğin bir şey var mı?
Hala çok açım!
(.... Ve tam bu lafın üzerine kapı çalar, pizzalar gelir!)
(25-31 Mayıs 2006/Aktüel -18 Kapak konusu)
- Yarışmadan önceki hayatına dair en çok neyi özlüyorsun?Üniversite hayatımı özlüyorum, öğrencilik hayatımı yani.
- Seni en çok ne korkutur?
Yalnızlık korkutur.
Yaptığın en romantik şey?
Aklıma gelmiyor.
-Peki şöyle sorayım o zaman bir ilişkide sana en çok ne romantik gelir?
Ben böyle şeyleri düşünüp kafamda karar verdiğim zaman artık romantik gelmiyor.
- O zaman süprizler senin için daha romantik...
Tabii süpriz olması önemli beklediğim bişeyin yapılması romantik olmuyor.
- Seni en çok ne sinirlendirir?
Aslında ben en çok yakın olduklarıma sinirlenirim. Az tanıdığım ya da hiç tanımadığım birine kolay kolay sinirlenmem. Daha doğrusu sinirimi göstermem. Çünkü öfkem benim için özeldir. O benim için mahrem bir şey. Sadece çok özel bulduğum insanlara gösteriyorum.
-Peki, en çok ne üzer?
Ayrılrklar beni üzer. Aslında gezmeyi dolaşmayı, farklı yerleri görmeyi ve farklı insanlar tanımayı seven biri olmama rağmen yine de bağlandığım kişilerden ve yerlerden ayrılmak beni üzüyor.
-En sevdiğin yemek?
Şu an o kadar açım ki her şeyi yiyebilirim, hiç farketmez.
-Şu sıralar en çok dinlediğin albüm?
Radiohead'in son albümü.
- En beğendiğin yabancı aktör?
Johnny Depp ve Brad Pitt.
- Albüm çıkarmayı düşünüyor musun?
Eylül, ekim gibi çıkaracağı sanırım.
- Rock ağırlıklı mı olacak?
Soft rock.
- Akademi Türkiye'den sonra, birinci olan Barış olmak üzere kimsenin adı senin kadar duyulmadı. Ama işin ilginci seni de oyunculukla tanıdık. Bunu neye bağlıyorsun?
Bence diğerleri de bir şey yapacak. Sadece benimki biraz hızlı oldu. Onların arasındanda birçoğu sevilecek. Biraz da kısmet işi bu. Ama albüm çıkarmaya hazırlananlar var biliyorum.
-Kimler mesela?
Pınar kasımda çıkaracak. Tolga'yı duydum hazırlanıyormuş. Barış ikinciyi çıkaracakmış. Duyduklarım bunlar.
-Lise zamanlarında haşarı bir çocuk muydun?
Yoo sakindim. Aslında biraz serseriydim. Ama edepliydim, saygısız değildim yani.
-O zamanlar kimleri dinlerdin?
Metalica dinlerdim. Babam asker olduğu için hep farklı yerlerde okudum Bingöl'de otururken albüm bulmakta zorlanmıştım. Askerlerin İstanbul'dan getirdiği albümleri dinlerdim. Scorpions, Metellica falan getirilerdi.
- Türk popu ne alemdeydi?
O zaman Burak Kut, Tarkan, Yıldız Tilbe, Çelik yeni çıkmıştı sanırım. Ama ben oldum olası İlhan İrem dinlerdim. Sözleri beni çok etkiler. Mistik bir durumu var bence.
- Yeni çıkan gruplar için ne düşünüyorsun?
Bence güzel gruplar var piyasada. Bu çok büyük bir gelişme. Çünkü o grupların hemen hepsi yıllardır var. Mor ve Ötesi örneğin kaç yıldır bu piyasada ama daha yeni hak ettikleri yere geliyorlar.
- Yeni dönem popunun, rock olduğunu düşünüyor musun?
Kesinlikle. Aslında şöyle bir tehlike de var bugünün pop yıldızları yarın rock'a dönebilir belki.
- Fimde oynamayı düşünüyor musun?
İstiyorum. Düşünüyorum daha doğrusu, hatta hayal ediyorum. Zor birşey yeni bir karakter yaratmak.
- Kendi karakterinin dışıda seni zorlayacak bir rolde oynamayı tercih eder misin?
Evet. Ama karakter oturtmak gerçekten zor bir konu.
- Teşekkür ederim. Eklemek istediğin bir şey var mı?
Hala çok açım!
(.... Ve tam bu lafın üzerine kapı çalar, pizzalar gelir!)
dolunay:)- Moderatör
-
Mesaj Sayısı : 1652
Yaş : 34
Geri: Basında ÖZGÜR!!!
'SEVDIGIMI KISKANIRIM'
Roportaj:Yasar CAKMAK
Yabanci damat dizisí,ozenli seneryosu,basarili oyunculari,yoresel konusmalari ve Nazli ile Niko'nun zorlu asklariyla Turk seyircisinin gonlunde taht kurdu. 'yabanci damat',Niko'yu canlandiran tecrubesiz oyuncu Ozgur Cevik'i de sohret yapti. 'Akademi Turkiye' adli yarismada muzisyen kimligiyle tanidigimiz Ozgur, yakaladigi sansi iyi kullanmak niyetinde. Hem oyunculukta hem muzikte temkinli davranmayi secen sanatci, sorularimizi ictenlikle yanitladi.
Seni 'Akademi Turkiye' yarismasinda muzisyen olarak tanidik. Ama simdi muzik ikinci planda kaldi. Neden ?
O.Cevik: Cunku dizi cok fazla zamanimi aldi. Insanlarin karsisina iyi bir albumle cikmak istiyorum. Bunun icin de cok emek harcamam gerek. En azindan ben boyle dusunuyorum. Dizi, ilk defa yaptigim bir is, ilk oyunculuk deneyimim oldugu icin biraz zorlandim. Bayagi bir mesai yapiyorum. Albumu biraz beklemeye aldim, ama en kisa zamanda bombayi patlatacagim.
Bir roportajinda, 'Sohret ugruna prensiplerimden taviz vermem' demissin. Bu sozun amaci nedir?
O.Cevik: Bu piyasada sevmedigim isleri yapmak istemiyorum. Sonucta okulum var hala, okuluma devam ediyorum.
Nerede okuyorsun?
O.Cevik: Istanbul Universitesi felsefe bolumu son sinif ogrencisiyim. Yani ogrenciyken katildim ben bu yarismaya, ama cok huzurluyum,cunku sevdigim isi yapiyorum. Yabanci damat'da buyuk sans benim icin. Cok iyi oldugunu dusundugum bir projede yer almak benim icin cok guzel bir duygu. Su saatten sonra da kotu bir proje de yer almak istemem dogrusu. Aslinda bahsettigim taviz meselesi de bununla alakali bir sey.
Peki, bu yarismadan sonra muzikle ilgili birsey yaptin mi? veya yapmayi dusunuyormusun?
O.Cevik: Kendi bestelerimi tamamlamayi dusunuyorum.
Kac besten var su anda?
O.Cevik: Saymadim ama birseyler var. Daha dogrusu olanlari yenilemeye ve kendi icime sinene kadar uzerlerinde biraz oynamaya devam ediyorum.
Peki, en cok begendigin muzisyenler kimler?
O.Cevik: Oyle belli bir isim yok. Ben cok cesitli muzik dinlemeye calisiyorum. Ozellikle rock muzigi severim. Bunun yani sira Turku, Sanat muzigi, Herseyi dinlerim. Bunun yaptigim muzige de faydasi oluyor, hepsinden birseyler kapiyorum. O zaman cikan urun de tek tarafli olmuyor. Yani bir isi yarim yapmak istemiyorum.
Yabanci damat'tan baska dizi yada sinema projesi varmi?
O.Cevik:Elimden geldigi kadar oyunculugumu gelistirmeye calisiyorum. Eger altindan kalkabilecegim bir teklif gelirse,devam etmeyi dusunuyorum.
Bir roportajinda 'Ilhan Irem'i' cok begeniyorum demissin. Onu ornek aldigin oluyormu hic?
O.Cevik:Tabii ki sevdigim ve severek dinledigim bir sanatci ama, dedigim gibi,cok cesitli muzik dinlemeyi seviyorum. Bunun icin isteklerim devamli degisiyor. Mesela simdi de Feridun Duzagac'i dinliyorum.
Dizinin Yunanistan'da ki cekimlerinde basiniza tatsiz bir olay geldimi? Bir grup sizi protesto etmisti...
O.Cevik: Yok, kotu birsey yasamadik. O grup da bildigim kadariyla, cok kucuk bir topluluktu. Boyle olaylarin her ulkede yasandigini dusunurum.
'Akademi Turkiye'de' Yarismacilardan Pinar'la bir ask yasadin, ama disari cikinca iliskiniz bitti. Sebebi neydi?
O.Cevik:Bana gore bir iliskinin kesin bir bitis nedeni olmaz. Hisler tukendikten sonra...
Pinar'da senin gibi yarismadan sonra bir diziye basladi,ama sonra ortadan kayboldu. Sence neden?
O.Cevik:Bunun nedeni Pinar degil bence. O da iyi projelerle karsimiza cikacaktir. Kendisiyle gorusuyorum. Basaracagina inaniyorum, cunku o da cok iyi.
'Yabanci Damat' basladiktan sonra Nehir Erdogan sevgilisinden ayrildi, hatta bir bayram tatilini birlikte gecirdiniz. Aranizda bir seyler gectimi.?
O.Cevik: Hayir,uc kisiydik o tatilde. Nehir'le cok iyi arkadasiz,aramizda baska bir sey yok.
Herkes sizi birbirinize cok yakistiriyor. Siz ne dusunuyorsunuz?
O.Cevik: E hep boyle olur.Sonucta biz onunla iki asigi oynuyoruz. Hatta karim su anda. Sizce de normal degilmi.
Peki, sen nasil goruyorsun?
O.Cevik:Aramizda boyle bir sey olmadi. Ama cok iyi arkadasiz.
Dizide kari koca birbirinizi kiskaniyorsunuz. Ozellikle de Nazli cok kiskanc. Ya sen, gercek hayatta sevdigini cok kiskanirmisin?
O.Cevik:Zaman zaman kiskancimdir. Tabi kiskanmam icin gercekten nedenlerim varsa...
Dizideki diger oyuncularla aran nasil, tecrubesizligin sorun yaratti mi?
O.Cevik:Cok unlu ve usta oyuncularla dizide oynamam bana buyuk avantaj sagladi. Kimse deneyimsizligimi sorun etmedi,bana yardimci oldu. Memik dede (Arif Erkin Guzelbeyoglu) bile beni cok seviyor.(Guluyor).
Televizyon izlemeye vaktin oluyor mu? Yabanci Damat'in disinda hangi yapimlar takip ediyorsun?
O.Cevik: Hirsiz-Polis'i takip etmeye calisiyorum.Bizim diziden sonra isim yoksa 'Ihlamurlar Altindä'ya bakiyorum. Onun disinda pek zamanim olmuyor. Bunlarin disinda birde rastgelirse 'Avrupa Yakasi'ni izliyorum.
Roportaj:Yasar CAKMAK
Yabanci damat dizisí,ozenli seneryosu,basarili oyunculari,yoresel konusmalari ve Nazli ile Niko'nun zorlu asklariyla Turk seyircisinin gonlunde taht kurdu. 'yabanci damat',Niko'yu canlandiran tecrubesiz oyuncu Ozgur Cevik'i de sohret yapti. 'Akademi Turkiye' adli yarismada muzisyen kimligiyle tanidigimiz Ozgur, yakaladigi sansi iyi kullanmak niyetinde. Hem oyunculukta hem muzikte temkinli davranmayi secen sanatci, sorularimizi ictenlikle yanitladi.
Seni 'Akademi Turkiye' yarismasinda muzisyen olarak tanidik. Ama simdi muzik ikinci planda kaldi. Neden ?
O.Cevik: Cunku dizi cok fazla zamanimi aldi. Insanlarin karsisina iyi bir albumle cikmak istiyorum. Bunun icin de cok emek harcamam gerek. En azindan ben boyle dusunuyorum. Dizi, ilk defa yaptigim bir is, ilk oyunculuk deneyimim oldugu icin biraz zorlandim. Bayagi bir mesai yapiyorum. Albumu biraz beklemeye aldim, ama en kisa zamanda bombayi patlatacagim.
Bir roportajinda, 'Sohret ugruna prensiplerimden taviz vermem' demissin. Bu sozun amaci nedir?
O.Cevik: Bu piyasada sevmedigim isleri yapmak istemiyorum. Sonucta okulum var hala, okuluma devam ediyorum.
Nerede okuyorsun?
O.Cevik: Istanbul Universitesi felsefe bolumu son sinif ogrencisiyim. Yani ogrenciyken katildim ben bu yarismaya, ama cok huzurluyum,cunku sevdigim isi yapiyorum. Yabanci damat'da buyuk sans benim icin. Cok iyi oldugunu dusundugum bir projede yer almak benim icin cok guzel bir duygu. Su saatten sonra da kotu bir proje de yer almak istemem dogrusu. Aslinda bahsettigim taviz meselesi de bununla alakali bir sey.
Peki, bu yarismadan sonra muzikle ilgili birsey yaptin mi? veya yapmayi dusunuyormusun?
O.Cevik: Kendi bestelerimi tamamlamayi dusunuyorum.
Kac besten var su anda?
O.Cevik: Saymadim ama birseyler var. Daha dogrusu olanlari yenilemeye ve kendi icime sinene kadar uzerlerinde biraz oynamaya devam ediyorum.
Peki, en cok begendigin muzisyenler kimler?
O.Cevik: Oyle belli bir isim yok. Ben cok cesitli muzik dinlemeye calisiyorum. Ozellikle rock muzigi severim. Bunun yani sira Turku, Sanat muzigi, Herseyi dinlerim. Bunun yaptigim muzige de faydasi oluyor, hepsinden birseyler kapiyorum. O zaman cikan urun de tek tarafli olmuyor. Yani bir isi yarim yapmak istemiyorum.
Yabanci damat'tan baska dizi yada sinema projesi varmi?
O.Cevik:Elimden geldigi kadar oyunculugumu gelistirmeye calisiyorum. Eger altindan kalkabilecegim bir teklif gelirse,devam etmeyi dusunuyorum.
Bir roportajinda 'Ilhan Irem'i' cok begeniyorum demissin. Onu ornek aldigin oluyormu hic?
O.Cevik:Tabii ki sevdigim ve severek dinledigim bir sanatci ama, dedigim gibi,cok cesitli muzik dinlemeyi seviyorum. Bunun icin isteklerim devamli degisiyor. Mesela simdi de Feridun Duzagac'i dinliyorum.
Dizinin Yunanistan'da ki cekimlerinde basiniza tatsiz bir olay geldimi? Bir grup sizi protesto etmisti...
O.Cevik: Yok, kotu birsey yasamadik. O grup da bildigim kadariyla, cok kucuk bir topluluktu. Boyle olaylarin her ulkede yasandigini dusunurum.
'Akademi Turkiye'de' Yarismacilardan Pinar'la bir ask yasadin, ama disari cikinca iliskiniz bitti. Sebebi neydi?
O.Cevik:Bana gore bir iliskinin kesin bir bitis nedeni olmaz. Hisler tukendikten sonra...
Pinar'da senin gibi yarismadan sonra bir diziye basladi,ama sonra ortadan kayboldu. Sence neden?
O.Cevik:Bunun nedeni Pinar degil bence. O da iyi projelerle karsimiza cikacaktir. Kendisiyle gorusuyorum. Basaracagina inaniyorum, cunku o da cok iyi.
'Yabanci Damat' basladiktan sonra Nehir Erdogan sevgilisinden ayrildi, hatta bir bayram tatilini birlikte gecirdiniz. Aranizda bir seyler gectimi.?
O.Cevik: Hayir,uc kisiydik o tatilde. Nehir'le cok iyi arkadasiz,aramizda baska bir sey yok.
Herkes sizi birbirinize cok yakistiriyor. Siz ne dusunuyorsunuz?
O.Cevik: E hep boyle olur.Sonucta biz onunla iki asigi oynuyoruz. Hatta karim su anda. Sizce de normal degilmi.
Peki, sen nasil goruyorsun?
O.Cevik:Aramizda boyle bir sey olmadi. Ama cok iyi arkadasiz.
Dizide kari koca birbirinizi kiskaniyorsunuz. Ozellikle de Nazli cok kiskanc. Ya sen, gercek hayatta sevdigini cok kiskanirmisin?
O.Cevik:Zaman zaman kiskancimdir. Tabi kiskanmam icin gercekten nedenlerim varsa...
Dizideki diger oyuncularla aran nasil, tecrubesizligin sorun yaratti mi?
O.Cevik:Cok unlu ve usta oyuncularla dizide oynamam bana buyuk avantaj sagladi. Kimse deneyimsizligimi sorun etmedi,bana yardimci oldu. Memik dede (Arif Erkin Guzelbeyoglu) bile beni cok seviyor.(Guluyor).
Televizyon izlemeye vaktin oluyor mu? Yabanci Damat'in disinda hangi yapimlar takip ediyorsun?
O.Cevik: Hirsiz-Polis'i takip etmeye calisiyorum.Bizim diziden sonra isim yoksa 'Ihlamurlar Altindä'ya bakiyorum. Onun disinda pek zamanim olmuyor. Bunlarin disinda birde rastgelirse 'Avrupa Yakasi'ni izliyorum.
dolunay:)- Moderatör
-
Mesaj Sayısı : 1652
Yaş : 34
Geri: Basında ÖZGÜR!!!
" Güzel Saçlı Kadınları Seviyorum"
Herkes Onu Akademi Türkiye yarışması ve yarışmacılardan Pınar ile yaşadığı aşkla tanıdı.Yarışma sonrası tam albümü bekleniyordu ki,dizi oyuncusu olarak karşımıza çıktı ve bizi bir kez daha şaşırttı.Şimdilerde oyunculuk dersi alan,genç kızlrın yeni gözdesi Özgür Çevik ile müzikten Pınar ile yaşadığı
aşka,oyunculuktan yeni dizisi "Yabancı Damat'a kadar herşeyi konuştuk.
-Herkes seni Akademi Türkiye ile tanıdı.Yarışma öncesi neler yapıyordun?
İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü öğrencisiyim.İstanbul'a okumaya geldim.Taksim'de bar ve ve öğrenci kafelerinde gitar ile program yapıyordum.Katılım formunuda annem göndermiş.Hiçbir fikrim yoktu konuyla ilgili.
-Yarışmadan sonra bu kadar popüler olacağını biliyor mudun?
İnanın hiç düşünmemiştim.Herşey kendiliğinden gelişti ve arkası da geldi.
-Akademi Türkiye'de iyi bir derece ve hayran kitlesi elde ettin.Herkes senin
albümünü bekliyordu ki,sen dizi oyunculuğu ile herkesi şaşırttın.Neden albüm
değil de oyunculuk?
Akademi Türkiye dalgasıyla bir albüm yapmak istemedim.Mesela Tarık'ın
albümü...Bence Tarık çok iyi bir müzisyen,yarışma sonrası yaptığı albüm çok
başarılı oldu fakat 2.albümde aynı başarıyı yakalayamadı.Ben de piyasa
şarkılarından oluşan 1 albüm yapabilirdim.Fakat bende şarkılarımı yapmak
istiyorum.Albümüm çıktığı zaman satmasa bile "Bu benim albümüm"diyebilmeliyim.Satsın diye de ekstradan bir şey yapmak,albümün
benliğini yok eder diye düşünüyorum.Zaten sözleşme ile ilgili problemler de
vardı.Tam bu sırada İlker İnanoğlu'undan "Yabancı Damat" için çok iyi bir
teklif geldi.Yapabileceğimi düşündüğüm,inandım ve girdim.
-Oyunculuk teklifi nasıl geldi?Seni Akademi Türkiye'de izleyip,"Bu çocuktan
iş çıkar" mı demişler?
Bilmem.Türvak'ın müdürü Meliha Varol aradı beni ve Türkey bey ile görüşmeye
çağrıldım.Deneme çekiminin ardından 1-2 gün içinde karar verdiler ve kabul
edildim.
-Peki sen hiçbir eğitim almadan pat diye oyuncu olmayı doğru buluyor musun?
Akademi Türkiye'de kameraların bizi çektiğinin sürekli farkında olmamızı
istiyorlardı.Biz de ona göre hareket ediyorduk.Dizide ise kameraların çekim
yaptığının farkında olmadan rol yapmak gerekiyor.Hem önceki deneyimimi
üstümden atmak,hem de gerçekten başarılı olmak için oyuncu Levent Can'dan
oyunculuk dersleri alıyorum.Levent Bey,sete gidip gelen birisi değil.Senaryo
üzerinde tartışıyoruz,bilgi alıiverişinde bulunuyoruz,bana ne yapmam
gerektiğini söylemiyor.Aydınlanmak ve bilgilenmek için ders alıyorum o
kadar.
-Eğitimi almadan oyunculuk yapan manken,şarkıcı gibi birçok kişinin
koçu var.Sen neden bir koçla çalışmıyorsun?
Koçluğa karşıyım.Yapım gereği direkt kontrol edilmektense,bireysel olarak
yönlendirilmeyi tercih ederim. "Şunu yaparsan daha iyi olur"gibi sözler bana
çok abes geliyor.Yapacaklarım kötü de olsa altında kendi imzamın olmasını
isterim.
-Bu kadar kolay kabul edildiğine göre içinde gizli bir yetenek varmış demek
ki...
Gizli yetenek demiyelim de samimiyet desek daha doğru olur.Türker İnanoğlu
gibi büyük bir ismin karşısında gerilmediğim,samimi ve kendim olduğum için
bu iş oldu.
-Şanslı olduğunu inkar etmemek gerek.
Hem de çok....Şansın yanında çok da kısmetliyim.Umarım hep böyle gider.
-İlk oyunculuk deneyiminde bir Yunanı canlandırmak zor olmadı mı?"Bu işi
kıvırabilirmiyim" diye düşünmedin mi?
Eğer çok fazla düşünseydim,irdeleseydim bu rolün üstesinden
gelemezdim.Önceleri epey tedirgin oldum.Koray Candemir'in askerlikle ilgili
problemleri çıkınca bana teklif geldi ve dizinin başlamasına da çok az bir
zaman kalmıştı.Yunanca konuşacağım söylendiğinde,"başarabilir miyim?" diye
endişelendim açıkcası.Çekimler,iki gün boyunca Rumca dersi aldıktan sonra
başladı.
-Tüm bunları göğüslemeyi göze aldığına göre mücadelicisin.
Gizli mücadeleyicimdir.Asla iddialı konuşmalar ve tavırlarda bulunmam.Ama
kendi içimde yaşadığım gizli bir mücadele vardır hayata karşı.
-Peki hırslı mısın?
Çok büyük hırslarım yoktur.Hatta bazen hırslanmam gerektiği durumlarda
hırslanmadığım için kendime kızdığım çok olur.
-Dizinin fragmanında seni sirtaki yaparken izledik.Nasıl öğrendin bu
dansı,ders mi aldın?
Sirtaki dersleri aldım,hatta bazen dans hocam da diziye dahil edildi.Zaten
Akademi Türkiye'de de dans dersleri almıştık.Sirtaki bizim harmandalına çok
benziyor.Yalnızca biraz daha hareketli bir dans.Babam Aydınlı,annem
Nazillili.Sirtaki öğretmenim de bana dans kalıpları öğretmedi,içimden
gelenleri yapmamı söyledi.Ben de öyle yaptım.
-Erdal Özyağcılar,Zeki Alasya ve Sumru Yavrucuk gibi isimlerle
çalışıyorsun.Ustaların gen oyunculara bakışları nasıl?
Zeki Alasya ve Erdal Özyağcılar gibi 2 usta oyuncu ile çalışmak benim için
gerçekten büyük şans.Setim olmadığı zamanlarda bile gidip çekimleri
izliyorum.Onların söylediği her söz benim için altın değerinde.Daha yolun
çok başındayım ve onlardan öğreneceğim çok şey var.
-Gelelim aşk hayatına...Akademi Türkiye evinde Pınar ile yaşadığın aşkın
ikinizin de popularitesini arttırdığı bir gerçek.Bu kadar göz önündeyken bir
ilişki yaşamak sence doğru mu?
Akıl karı değildi.İlişkiye başlamadan çok fazla düşünmedim.Asla pişman
değilim ama çok irdeleseydim olmazdı.
-Hatta Pınar'ın senin oylarınla eve geri döndüğü söylendi.Bu gerçek mi?
Eğer popüler olmak veya reyting almak gibi bir amacımız olsaydı,yarışma
sonrasında hemen ayrılırdık.Fakat yarışmadan 6 ay sonra ayrıldık.Eğer orada
da bu ilişkiyle ilgili hesaplar yapsaydım zaten olmazdı.Ben ona karşı neler
hissettiysem,onun da bana karşı aynı yoğunlukta duygular yaşadığına eminim.Ama bitti.Kariyer döneminde aşk yaşamak çok zor.Nedenini sorgulamamak lazım.
-Pınar çok güzel ve alımlı bir kız.Güzellik senin için bir kriter mi?
Güzellikten çok,gözlerden aldığım elektrik benim için çok önemli.Dünya
güzeli olmuş,gözlerinin ışığı olmamış neye yarar? Bir de galiba ben güzel
saçlı kadınları seviyorum.Size 1 tarif veremem,çünkü o anda beni etkiler.
-Kıskanç mısındır?Yarışmacı kızların söyledikleri şarkılar kadar giydikleri
kıyafetler de çok konuşuldu.Hiç kıskanmadın mı Pınar'ı?
Çok kıskancımdır.Biz orada bir şov yapıyorduk.Giyilen kostümler de bu şovun
bir parçasıydı.O yüzden rahatsızlık duymadım.Ama dışarıda giyilseydi,o zaman
tabi rahatsız olurdum.
-O da yeni bir diziye başlamış.Akademi Türkiye Yarışmacılarının kaderi mi
dizi oyuncusu olmak,yoksa albüm öncesi izlenen bir strateji mi gündemde
olmak adına?
Diziler renkli yüzleri arıyorlar.Akademi Türkiye benzer yarışmalar arasında
en kalitelisi olanıydı.Oradaki yüzler de ekrana yakışan,renkli yüzlerdi.Dizi
piyasası da oldukça geniş ve çok fazla dizi çekiliyor.Benim işim promosyon
değil.Asla bir promosyon kaygısı gütmedim.
[b]"Müzik benim en büyük tutkum.Ama bundan sonra "Müzisyen ve oyuncu Özgür
Çevik "olarak anılmak istiyorum.
-Bu dizi olmasaydı ,muhtemelen albüm çalışmasında olacaktın ve bu dönemde de ortalarda görünmeyecektin.Belki de unutulucaktın...
Promosyon olmuyor demiyorum.Bir şekilde tabii ki promosyonumuz oluyor.Ama bu promosyon için yapılmış bir şey değil.Müziğin yanında oyunculuk da yapsam
düşüncesi.Bu iş ciddi bir vaktimi ve emeğimi alıyor.Promosyon olsa ben niçin oyunculuk derslerine başlayayım ki?Bu işi başarmak ve ilerlemek için
oyunculuğa başladım.
Herkes Onu Akademi Türkiye yarışması ve yarışmacılardan Pınar ile yaşadığı aşkla tanıdı.Yarışma sonrası tam albümü bekleniyordu ki,dizi oyuncusu olarak karşımıza çıktı ve bizi bir kez daha şaşırttı.Şimdilerde oyunculuk dersi alan,genç kızlrın yeni gözdesi Özgür Çevik ile müzikten Pınar ile yaşadığı
aşka,oyunculuktan yeni dizisi "Yabancı Damat'a kadar herşeyi konuştuk.
-Herkes seni Akademi Türkiye ile tanıdı.Yarışma öncesi neler yapıyordun?
İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü öğrencisiyim.İstanbul'a okumaya geldim.Taksim'de bar ve ve öğrenci kafelerinde gitar ile program yapıyordum.Katılım formunuda annem göndermiş.Hiçbir fikrim yoktu konuyla ilgili.
-Yarışmadan sonra bu kadar popüler olacağını biliyor mudun?
İnanın hiç düşünmemiştim.Herşey kendiliğinden gelişti ve arkası da geldi.
-Akademi Türkiye'de iyi bir derece ve hayran kitlesi elde ettin.Herkes senin
albümünü bekliyordu ki,sen dizi oyunculuğu ile herkesi şaşırttın.Neden albüm
değil de oyunculuk?
Akademi Türkiye dalgasıyla bir albüm yapmak istemedim.Mesela Tarık'ın
albümü...Bence Tarık çok iyi bir müzisyen,yarışma sonrası yaptığı albüm çok
başarılı oldu fakat 2.albümde aynı başarıyı yakalayamadı.Ben de piyasa
şarkılarından oluşan 1 albüm yapabilirdim.Fakat bende şarkılarımı yapmak
istiyorum.Albümüm çıktığı zaman satmasa bile "Bu benim albümüm"diyebilmeliyim.Satsın diye de ekstradan bir şey yapmak,albümün
benliğini yok eder diye düşünüyorum.Zaten sözleşme ile ilgili problemler de
vardı.Tam bu sırada İlker İnanoğlu'undan "Yabancı Damat" için çok iyi bir
teklif geldi.Yapabileceğimi düşündüğüm,inandım ve girdim.
-Oyunculuk teklifi nasıl geldi?Seni Akademi Türkiye'de izleyip,"Bu çocuktan
iş çıkar" mı demişler?
Bilmem.Türvak'ın müdürü Meliha Varol aradı beni ve Türkey bey ile görüşmeye
çağrıldım.Deneme çekiminin ardından 1-2 gün içinde karar verdiler ve kabul
edildim.
-Peki sen hiçbir eğitim almadan pat diye oyuncu olmayı doğru buluyor musun?
Akademi Türkiye'de kameraların bizi çektiğinin sürekli farkında olmamızı
istiyorlardı.Biz de ona göre hareket ediyorduk.Dizide ise kameraların çekim
yaptığının farkında olmadan rol yapmak gerekiyor.Hem önceki deneyimimi
üstümden atmak,hem de gerçekten başarılı olmak için oyuncu Levent Can'dan
oyunculuk dersleri alıyorum.Levent Bey,sete gidip gelen birisi değil.Senaryo
üzerinde tartışıyoruz,bilgi alıiverişinde bulunuyoruz,bana ne yapmam
gerektiğini söylemiyor.Aydınlanmak ve bilgilenmek için ders alıyorum o
kadar.
-Eğitimi almadan oyunculuk yapan manken,şarkıcı gibi birçok kişinin
koçu var.Sen neden bir koçla çalışmıyorsun?
Koçluğa karşıyım.Yapım gereği direkt kontrol edilmektense,bireysel olarak
yönlendirilmeyi tercih ederim. "Şunu yaparsan daha iyi olur"gibi sözler bana
çok abes geliyor.Yapacaklarım kötü de olsa altında kendi imzamın olmasını
isterim.
-Bu kadar kolay kabul edildiğine göre içinde gizli bir yetenek varmış demek
ki...
Gizli yetenek demiyelim de samimiyet desek daha doğru olur.Türker İnanoğlu
gibi büyük bir ismin karşısında gerilmediğim,samimi ve kendim olduğum için
bu iş oldu.
-Şanslı olduğunu inkar etmemek gerek.
Hem de çok....Şansın yanında çok da kısmetliyim.Umarım hep böyle gider.
-İlk oyunculuk deneyiminde bir Yunanı canlandırmak zor olmadı mı?"Bu işi
kıvırabilirmiyim" diye düşünmedin mi?
Eğer çok fazla düşünseydim,irdeleseydim bu rolün üstesinden
gelemezdim.Önceleri epey tedirgin oldum.Koray Candemir'in askerlikle ilgili
problemleri çıkınca bana teklif geldi ve dizinin başlamasına da çok az bir
zaman kalmıştı.Yunanca konuşacağım söylendiğinde,"başarabilir miyim?" diye
endişelendim açıkcası.Çekimler,iki gün boyunca Rumca dersi aldıktan sonra
başladı.
-Tüm bunları göğüslemeyi göze aldığına göre mücadelicisin.
Gizli mücadeleyicimdir.Asla iddialı konuşmalar ve tavırlarda bulunmam.Ama
kendi içimde yaşadığım gizli bir mücadele vardır hayata karşı.
-Peki hırslı mısın?
Çok büyük hırslarım yoktur.Hatta bazen hırslanmam gerektiği durumlarda
hırslanmadığım için kendime kızdığım çok olur.
-Dizinin fragmanında seni sirtaki yaparken izledik.Nasıl öğrendin bu
dansı,ders mi aldın?
Sirtaki dersleri aldım,hatta bazen dans hocam da diziye dahil edildi.Zaten
Akademi Türkiye'de de dans dersleri almıştık.Sirtaki bizim harmandalına çok
benziyor.Yalnızca biraz daha hareketli bir dans.Babam Aydınlı,annem
Nazillili.Sirtaki öğretmenim de bana dans kalıpları öğretmedi,içimden
gelenleri yapmamı söyledi.Ben de öyle yaptım.
-Erdal Özyağcılar,Zeki Alasya ve Sumru Yavrucuk gibi isimlerle
çalışıyorsun.Ustaların gen oyunculara bakışları nasıl?
Zeki Alasya ve Erdal Özyağcılar gibi 2 usta oyuncu ile çalışmak benim için
gerçekten büyük şans.Setim olmadığı zamanlarda bile gidip çekimleri
izliyorum.Onların söylediği her söz benim için altın değerinde.Daha yolun
çok başındayım ve onlardan öğreneceğim çok şey var.
-Gelelim aşk hayatına...Akademi Türkiye evinde Pınar ile yaşadığın aşkın
ikinizin de popularitesini arttırdığı bir gerçek.Bu kadar göz önündeyken bir
ilişki yaşamak sence doğru mu?
Akıl karı değildi.İlişkiye başlamadan çok fazla düşünmedim.Asla pişman
değilim ama çok irdeleseydim olmazdı.
-Hatta Pınar'ın senin oylarınla eve geri döndüğü söylendi.Bu gerçek mi?
Eğer popüler olmak veya reyting almak gibi bir amacımız olsaydı,yarışma
sonrasında hemen ayrılırdık.Fakat yarışmadan 6 ay sonra ayrıldık.Eğer orada
da bu ilişkiyle ilgili hesaplar yapsaydım zaten olmazdı.Ben ona karşı neler
hissettiysem,onun da bana karşı aynı yoğunlukta duygular yaşadığına eminim.Ama bitti.Kariyer döneminde aşk yaşamak çok zor.Nedenini sorgulamamak lazım.
-Pınar çok güzel ve alımlı bir kız.Güzellik senin için bir kriter mi?
Güzellikten çok,gözlerden aldığım elektrik benim için çok önemli.Dünya
güzeli olmuş,gözlerinin ışığı olmamış neye yarar? Bir de galiba ben güzel
saçlı kadınları seviyorum.Size 1 tarif veremem,çünkü o anda beni etkiler.
-Kıskanç mısındır?Yarışmacı kızların söyledikleri şarkılar kadar giydikleri
kıyafetler de çok konuşuldu.Hiç kıskanmadın mı Pınar'ı?
Çok kıskancımdır.Biz orada bir şov yapıyorduk.Giyilen kostümler de bu şovun
bir parçasıydı.O yüzden rahatsızlık duymadım.Ama dışarıda giyilseydi,o zaman
tabi rahatsız olurdum.
-O da yeni bir diziye başlamış.Akademi Türkiye Yarışmacılarının kaderi mi
dizi oyuncusu olmak,yoksa albüm öncesi izlenen bir strateji mi gündemde
olmak adına?
Diziler renkli yüzleri arıyorlar.Akademi Türkiye benzer yarışmalar arasında
en kalitelisi olanıydı.Oradaki yüzler de ekrana yakışan,renkli yüzlerdi.Dizi
piyasası da oldukça geniş ve çok fazla dizi çekiliyor.Benim işim promosyon
değil.Asla bir promosyon kaygısı gütmedim.
[b]"Müzik benim en büyük tutkum.Ama bundan sonra "Müzisyen ve oyuncu Özgür
Çevik "olarak anılmak istiyorum.
-Bu dizi olmasaydı ,muhtemelen albüm çalışmasında olacaktın ve bu dönemde de ortalarda görünmeyecektin.Belki de unutulucaktın...
Promosyon olmuyor demiyorum.Bir şekilde tabii ki promosyonumuz oluyor.Ama bu promosyon için yapılmış bir şey değil.Müziğin yanında oyunculuk da yapsam
düşüncesi.Bu iş ciddi bir vaktimi ve emeğimi alıyor.Promosyon olsa ben niçin oyunculuk derslerine başlayayım ki?Bu işi başarmak ve ilerlemek için
oyunculuğa başladım.
dolunay:)- Moderatör
-
Mesaj Sayısı : 1652
Yaş : 34
Geri: Basında ÖZGÜR!!!
Rock'çı ünlüler
1 Eylül gecesi başlayan ve 48 saat boyunca on binlerce genci müzik dünyasının yıldızlarıyla buluşturan Rock’n Coke İstanbul 2006'ya ünlüler de büyük ilgi gösterdi.
Levent Yüksel festivalin headliner'ları Muse ve Placebo'yu sahne önünden izledi. Okan Bayülgen, Tarkan'ın sevgilisi Bilge Öztürk, Yalın, sevgilisi Tuba Ünsal, Korgo grubu, Mor ve Ötesi grubunun solisti Harun Tekin, Pelin Batu ve "Yabancı Damat" dizisinin yıldızı Özgür Çevik de festival coşkusunu binlerce kişiyle birlikte yaşayan ünlüler arasındaydı.
1 Eylül gecesi başlayan ve 48 saat boyunca on binlerce genci müzik dünyasının yıldızlarıyla buluşturan Rock’n Coke İstanbul 2006'ya ünlüler de büyük ilgi gösterdi.
Levent Yüksel festivalin headliner'ları Muse ve Placebo'yu sahne önünden izledi. Okan Bayülgen, Tarkan'ın sevgilisi Bilge Öztürk, Yalın, sevgilisi Tuba Ünsal, Korgo grubu, Mor ve Ötesi grubunun solisti Harun Tekin, Pelin Batu ve "Yabancı Damat" dizisinin yıldızı Özgür Çevik de festival coşkusunu binlerce kişiyle birlikte yaşayan ünlüler arasındaydı.
dolunay:)- Moderatör
-
Mesaj Sayısı : 1652
Yaş : 34
Geri: Basında ÖZGÜR!!!
Ekranlarla yaşamaya başladığımızdan bu yana hayatımızda çok şey değişti,bizleri belkide bizleri insan olma erdemi ekseninde tutan çoğu değerlerimiz unutuldu,bir paçavra gibi atıldı gitti bir kenara.
Hele helede kültür adına ne ne yok bu büyüylü camın içinde eridi gitti bizden uzaklara.Bizden olan adeta eşikten dışarı atılıp,bizim olmayanlar hanelerimizde baş tacı edildi.
Bu anlamda insanların örnek aldığı simalarda realitede değişti.Bir kaç saatte sözüm ona sanatçı adı ile tipler türedi.Ama neyi temsil ederler,ne eyler ne işlerler,bu ne idüğü belirsiz yozlaşmayıda atamadık yaşsamımızdan.Oysa sanatçı halk için çok şeydir.halkın penceresidir.
Özgür Çevik bir yarışma ile ekranlarda görünmüş daha sonra ilgi ile izlenen,izlenebilir bir TV dizisinde de oyunculuk yapmaya başlamış.Ekranda oldukça başarılı ve sempatik görünüyordu.Belki kendi ifadesi ile birlikte çalıştığı isimler O'nun için çok önemli idi ve önemli kavramları empoze etmişlerdi O'na..
Bu camiada çaba gösteren insanlar için birbiri ile karşılaşmak pekte sürpriz değildir.Bir tesadüf sonucu "Yabancı Damat " ekibi ile tanıştık.Ustaların tadı çok başka elbette.Ama bu gencecik kardeşimizin hayata ve sanata bakışı oldukça etkiledi bizi.
Büyük ve riyasız bir tevazu ile daha hiç bir şey olmadığını söyleyecek kadar mütavazı ve yanına yaklaşan insanların alakası karşısında utanacak,kızaracak kadar da halktan ve alçak gönüllü.
Belki o ortam bu şekilde davranmasını gerektirdi diye düşünesi geliyor insanın.Ancak hiçte öyle değil ve Özgür kokuşmuşluğu inkar eden düzgün bir sanatçı adayı.Çünkü kamerların vb olmadığı oratamlarda da hep aynı çizgide gördük O'nu,o çoşkuda yudumladık çaylarımızı,öyle demledik sohbetlerimizi yaşından büyük olgunluğu ile ve halka inanılmaz saygılı.
Her karşılaştığımızda aynı şeyleri söylerim O'na:
"Aman Niko değişme,hep böyle kal...
Uğur Bilgi
Hele helede kültür adına ne ne yok bu büyüylü camın içinde eridi gitti bizden uzaklara.Bizden olan adeta eşikten dışarı atılıp,bizim olmayanlar hanelerimizde baş tacı edildi.
Bu anlamda insanların örnek aldığı simalarda realitede değişti.Bir kaç saatte sözüm ona sanatçı adı ile tipler türedi.Ama neyi temsil ederler,ne eyler ne işlerler,bu ne idüğü belirsiz yozlaşmayıda atamadık yaşsamımızdan.Oysa sanatçı halk için çok şeydir.halkın penceresidir.
Özgür Çevik bir yarışma ile ekranlarda görünmüş daha sonra ilgi ile izlenen,izlenebilir bir TV dizisinde de oyunculuk yapmaya başlamış.Ekranda oldukça başarılı ve sempatik görünüyordu.Belki kendi ifadesi ile birlikte çalıştığı isimler O'nun için çok önemli idi ve önemli kavramları empoze etmişlerdi O'na..
Bu camiada çaba gösteren insanlar için birbiri ile karşılaşmak pekte sürpriz değildir.Bir tesadüf sonucu "Yabancı Damat " ekibi ile tanıştık.Ustaların tadı çok başka elbette.Ama bu gencecik kardeşimizin hayata ve sanata bakışı oldukça etkiledi bizi.
Büyük ve riyasız bir tevazu ile daha hiç bir şey olmadığını söyleyecek kadar mütavazı ve yanına yaklaşan insanların alakası karşısında utanacak,kızaracak kadar da halktan ve alçak gönüllü.
Belki o ortam bu şekilde davranmasını gerektirdi diye düşünesi geliyor insanın.Ancak hiçte öyle değil ve Özgür kokuşmuşluğu inkar eden düzgün bir sanatçı adayı.Çünkü kamerların vb olmadığı oratamlarda da hep aynı çizgide gördük O'nu,o çoşkuda yudumladık çaylarımızı,öyle demledik sohbetlerimizi yaşından büyük olgunluğu ile ve halka inanılmaz saygılı.
Her karşılaştığımızda aynı şeyleri söylerim O'na:
"Aman Niko değişme,hep böyle kal...
Uğur Bilgi
dolunay:)- Moderatör
-
Mesaj Sayısı : 1652
Yaş : 34
Geri: Basında ÖZGÜR!!!
İŞTE YÖNETMENLER TARAFINDAN TESCİLLENEN VE ‘GELECEĞİN STARLARI’ DİYE ANILAN DOKUZ GENÇ OYUNCU… BAKALIM SİZ BU OYUNCULARI TANIYOR MUSUNUZ…
--------------------------------------------------------------------------------
Gün geçmiyor ki, yeni bir dizi, televizyon ekranlarındaki rating yarışına katılmasın. Şu an her kanalda onlarca dizi yayınlanıyor. Ancak, şöyle bir baktığımızda seyirciler genel olarak oyuncuların isimlerden ziyade, oynadıkları rolün isimlerini daha iyi biliyorlar. İnsanlar tam birini ezberlerken başka bir dizi başlıyor. Her dizide genç yeteneklere yer veriliyor. Gel gelelim bu gençlerin hangileri gelecek vaat ediyor, hangileri yok olup gidiyor?
Abdullah Oğuz, Ömer Faruk Sorak, Ezel Akay, Kudret Sabancı, Filiz Kaynak ve Ümmü Burhan’ın geleceğin starları diye adlandırdıkları 9 genç oyuncu.
Özgür Çevik: İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü mezunu. ‘Yabancı Damat’ dizisinde oynuyor.
Aslı Tandoğan: Hacettepe Ankara Devlet Konservatuarı Arp Bölümü mezunu. ‘Çınaraltı’, ‘Kurşun Yarası’, ‘Aşka Sürgün’ ve ‘29-30’ dizilerinde oynadı.
Alpay Atalay: Bilkent Üniversitesi Tiyatro Bölümü mezunu. ‘Ah Be İstanbul’, ‘Bütün Çocuklarım’, ‘Hasret’, ‘29-30’ dizilerinde ve çeşitli reklam filmlerinde oynadı.
Rojda Demirer: Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü mezunu. ‘Aşk Olsun’, ‘Canım Benim’, ‘Ağa Kızı’, ‘Tadımız Kaçmasın’ ve ‘Yaşanmış Şehir Hikayeleri’ dizilerinde oynadı.
Yağmur Atacan: İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü öğrencisi. ‘Bir Dilim Aşk’ , ‘El bebek Gül Bebek’ , ‘Nefes Nefese’ ve ‘İlk Aşkım’ dizilerinde ve reklam filmlerinde rol aldı.
Bartu Küçükçağlayan: İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı mezunu. ‘Haziran Gecesi’ ve ‘Çapkın’ dizilerinde rol aldı.
Feride Çetin: İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu. Kasım ayında vizyona girecek ‘Gomeda’ adlı filmde oynadı.
Ömer Erkan: Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Oyunculuk Bölümü mezunu. ‘Gelin’, ‘Canım Benim’ , ‘Aşk Her Yaşta’ , ‘İki Aile’ dizilerinde ve ‘Organize İşler’ filminde oynadı.
Nergis Öztürk: Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü mezunu. ‘Kızlar Yurdu’ dizisinde ve bu sezon vizyona girecek ‘Barda’ adlı sinema filminde rol aldı.
--------------------------------------------------------------------------------
Gün geçmiyor ki, yeni bir dizi, televizyon ekranlarındaki rating yarışına katılmasın. Şu an her kanalda onlarca dizi yayınlanıyor. Ancak, şöyle bir baktığımızda seyirciler genel olarak oyuncuların isimlerden ziyade, oynadıkları rolün isimlerini daha iyi biliyorlar. İnsanlar tam birini ezberlerken başka bir dizi başlıyor. Her dizide genç yeteneklere yer veriliyor. Gel gelelim bu gençlerin hangileri gelecek vaat ediyor, hangileri yok olup gidiyor?
Abdullah Oğuz, Ömer Faruk Sorak, Ezel Akay, Kudret Sabancı, Filiz Kaynak ve Ümmü Burhan’ın geleceğin starları diye adlandırdıkları 9 genç oyuncu.
Özgür Çevik: İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü mezunu. ‘Yabancı Damat’ dizisinde oynuyor.
Aslı Tandoğan: Hacettepe Ankara Devlet Konservatuarı Arp Bölümü mezunu. ‘Çınaraltı’, ‘Kurşun Yarası’, ‘Aşka Sürgün’ ve ‘29-30’ dizilerinde oynadı.
Alpay Atalay: Bilkent Üniversitesi Tiyatro Bölümü mezunu. ‘Ah Be İstanbul’, ‘Bütün Çocuklarım’, ‘Hasret’, ‘29-30’ dizilerinde ve çeşitli reklam filmlerinde oynadı.
Rojda Demirer: Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü mezunu. ‘Aşk Olsun’, ‘Canım Benim’, ‘Ağa Kızı’, ‘Tadımız Kaçmasın’ ve ‘Yaşanmış Şehir Hikayeleri’ dizilerinde oynadı.
Yağmur Atacan: İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü öğrencisi. ‘Bir Dilim Aşk’ , ‘El bebek Gül Bebek’ , ‘Nefes Nefese’ ve ‘İlk Aşkım’ dizilerinde ve reklam filmlerinde rol aldı.
Bartu Küçükçağlayan: İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı mezunu. ‘Haziran Gecesi’ ve ‘Çapkın’ dizilerinde rol aldı.
Feride Çetin: İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu. Kasım ayında vizyona girecek ‘Gomeda’ adlı filmde oynadı.
Ömer Erkan: Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Oyunculuk Bölümü mezunu. ‘Gelin’, ‘Canım Benim’ , ‘Aşk Her Yaşta’ , ‘İki Aile’ dizilerinde ve ‘Organize İşler’ filminde oynadı.
Nergis Öztürk: Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü mezunu. ‘Kızlar Yurdu’ dizisinde ve bu sezon vizyona girecek ‘Barda’ adlı sinema filminde rol aldı.
dolunay:)- Moderatör
-
Mesaj Sayısı : 1652
Yaş : 34
Geri: Basında ÖZGÜR!!!
ANTALIS DERGİSİ ROPORTAJI
Oyunculuk dünyasında telaşsız bir yol alış var. Kim mi? Akademi Türkiye’nin elinden gitarı düşmeyen, romantik Özgür’ü ya da “Yabancı Damat” dizisindeki Niko karakteriyle oyunculuğunu öne çıkaran Özgür Çevik. Aslında o kendi yolunda hep “önce müzik” derken, yollar onu oyunculuğa doğru götürmüş. Hani böyle deyip müziği hiç gücendirmeyelim, çünkü o konuda uzun bir iç savaş yaşanmış. Oyunculuk mu, müzisyenlik mi derken şimdilik, haksızlık yapmamak için ağırlık verdiği oyunculuk kariyerinde, müzik için bölünmüş bir enerji kullanmamaya karar vermiş genç oyuncu. E haklı da; ne de olsa onun ilk gözağrısı! “Ama müziğe de sıra gelecek...” diyor. O zamana kadar duygu biriktiriyormuş Çevik. Evet, gelecek için umut veren yeni dönem oyunculardan Özgür Çevik ile ara ara hızlı, ara ara derinlere inen bir sohbet gerçekleştirdik.
“HEP ŞUNU DÜŞÜNÜYORUM; ŞU ANDA MI UYUYORUM, YOKSA DAHA ÖNCE Mİ UYUYORDUM. YA UYUYORDUM UYANDIM YA DA UYANIKTIM UYUYORUM! BAZEN, BİRDEN UYANIRIM DİYE KORKUYORUM. HANİ RÜYADA ZAMAN MEFHUMU YOKTUR, NE KADAR ZAMAN GEÇİRDİĞİNİZİ BİLMEZSİNİZ, ONUN GİBİ...”
Akademi Türkiye’de sizi seyrederken “Galiba bir rock star doğuyor,” diye düşünmüştük, ama bir oyuncu doğdu! Bu duruma kendinizi hazırlamış mıydınız? Hazırlamamıştım. Aslında olayların başlangıcı için de bir hazırlık yoktu. Her şey çok hızlı gelişti.
Peki yarışmaya neden katılmak istediniz? Aslında annem yazdırmış. Ben haftanın beş günü Taksim’de gitar çalıyordum o dönemlerde...
Evet partnerleriniz de varmış... Evet. Bir dönem gitar-keman, bir dönem gitar-gitar, sonra üç gitar... Haftanın beş-altı günü çalıp, bir yandan da okula devam ediyordum. Eve gidecek zaman bulamıyordum. Annem de bu duruma üzülüyordu. “Bu çocuk bu işte madem bu kadar kararlı, o zaman iyi bir yerde bir şey yapsın,” fikriyle beni Akademi Türkiye’ye kayıt ettirmiş. Öğrendiğimde ben de hayır demedim.
Ama yarışmada müzik vardı ve oyunculukla ilgili bir eğitim içermiyordu değil mi? Oyunculukla ilgili ders vardı ama çok az tabii ki. Ama lisede bir oyun çıkarmıştık. Bundan daha önce hiçbir yerde bahsetmedim sanırım. Kocaeli Anadolu Lisesi’nde okurken oyunculukla ilgili bir şeyler yapmıştım. “Eski Çamlar Bardak Oldu” adlı oyunu oynamıştık. Hatta sonra Değirmendere’ye turneye gitmiştik. Orada da çok beğenilmişti.
Şu nedenle soruyorum; hayatınızda müthiş bir dönüm noktası yarışma ve sonrası... Düşünsenize bütün hayatınız değişti. Sanki ilahi bir dokunuş! Aslında hayatımdaki bir dönemden sonraki her şey müthiş. Tam da sizin “ilahi dokunuş” dediğiniz gibiydi. Sanırım 1999’daki deprem öncesi ve sonrası ile ilgili bir durum. Çünkü deprem sırasında İzmit Değirmendere’deydim. Sonrasında hayatımda büyük değişimler oldu. İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü’nü kazandım ve müzik yapmaya başladım. Sonra Akademi Türkiye… Yarışma boyunca tanıştığım insanlar… Bütün bu gelişmeler bana ilahi geliyor.
Peki oyunculuk teklifi nasıl geldi? Bir tek bana gelmedi galiba. Bu dizinin cast seçimine birçok insan girdi. Beni görüşmeye çağırdılar. İlker İnanoğlu ile görüştük. Pek konuşmadık, daha çok gülüştük. Onun cast seçiminde bir duayen olduğunu düşünüyorum. Birisine bakıp, bir şey olup olmayacağını anlayan bir adam. Herhalde o anda kararını verdi. Ertesi gün deneme çekimi vardı. Deneme çekimi de kötü geçti. Ama ona rağmen, oldu. O olacağına inandı, ben de çok çalıştım.
Peki “oldu” haberini alınca ne hissettiniz? Aslında Akademi Türkiye bile bana hayal gibi geliyordu. Sanki normal yaşantımdan çıktım, bir hayal dünyasına girdim. Hep şunu düşünüyorum; şu anda mı uyuyorum, yoksa daha önce mi uyuyordum. Ya uyuyordum uyandım ya da uyanıktım uyuyorum! Bazen, birden uyanırım diye korkuyorum. Hani rüyada zaman mefhumu yoktur, ne kadar zaman geçirdiğinizi bilmezsiniz, onun gibi... Birden uyanırım diye korkuyorum!
Yani bu rüyayı sevdiniz? Sevdim, bağlandım!
Aslında bir çember büyürken diğeri daralıyor değil mi? Evet, bütün her şey beklenti haline dönüyor.
Özel hayatınız kalmıyor... Evet...
Peki her şeye değer mi? Değer.
Gerçi henüz yolun çok başındasınız... En azından şu an için değer diyebilirim.
Peki sonra güçlü bir kadro içinde oyunculuğa ilk adımınızı attınız, korkuttu mu bu durum sizi? Çook! Gerçekten ilk başladığımda, karşılarında titriyordum.
Peki o kadronun içinde kimi kendinize model olarak aldınız? Çünkü oyunculuk altyapınız yok; tahmin ederim birini kendinize gözlemlemek için seçmişsinizdir. İlk sene yoğun bir gözlemle geçti. Yabancı Damat’ın ilk başladığı dönemler Erdal Özyağcılar ve Sumru Yavrucuk’la çok sahnemiz vardı. Onlar bana çok yardımcı oldular ve tabii ki yönetmenlerim. Çok naif ele aldılar ve benden fazla bir şey beklemediklerini, duyguyu vermemi istediler. Doğru yönlendirdiler beni...
Dizide bayağı bir zaman geçirdiniz. Doğal olarak da oyunculukla ilgili bir bakış açısı geliştirdiniz. Şimdi dışarıdan baktığınızda kendinizi nasıl görüyorsunuz? Korktuğum şey başıma geldi. En korktuğum şey bağlanmak, bunu da yeni fark ettim. Korkmamam gerektiğini bazı durumlarda kendime anlatmaya çalışıyorum, ama biraz bağlanmaktan korkan bir adamım. Adım gibi herhalde; ya da adıma çok takılmış olabilirim, psikolojik olarak beni etkilemiş olabilir (kahkahalar)… Bir şeye, birisine, herhangi bir duruma bağlanmak! Ama oyunculuğa bağlandığımı hissetmeye başladım. Bunu nasıl anladım?: Bir filmi, diziyi izlerken onların yerine kendimi koyup hayal etmeye başladım, “ben olsam nasıl oynardım”ı düşünmeye... Bu da bağlandığımı gösteriyor. Şu anda mutluyum. İlk sene direnmeyle; “müzisyenim, oyuncu değilim”le geçti. Bu ikilem içerisinde sıkıştım. İçimdeki bir yargı mekanizması sürekli yargılıyordu. “Sen oyuncu değilsin, müzisyensin, fazla bağlanma...!” Şimdi dengeler değişti. Ufak tefek de olsa bir şeyler yapabileceğimi gördüm. Evrim geçirdim. Çünkü metabolizma artık bu işe yönelik hazırlıklar yapmaya başladı...
Peki müzik ne diyor bu duruma? Haykırıyor! Biraz üzgün. Şu an enerjimi ikiye bölemiyorum. O yüzden kendimi şöyle telkin ediyorum: Acele etme.
Doğru zaman gelecektir… Evet.
Peki o zaman gelene kadar ne biriktiriyorsunuz? Duygu biriktiriyorum. Sadece kendi duygularımı değil. Başka insanlardan da çalıp, biriktiriyorum. Çünkü sadece kendi hayatınızda yaşadıklarınızla dolduramıyorsunuz sepetinizi. Çok seneler geçmesi gerekiyor. Tek bir yerdesin, tek bir andasın. Ama başkasının yaşantısına da ortak olduğunuz zaman, onları da içinizde yaşadığınız zaman, birikimleriniz artıyor.
Peki yeniden oyunculuğa dönersek... Oyunculukta neyi önemsiyorsunuz? İzleyici olarak doğallığı.
Oyuncu olarak? Yaptığım işi becerebilmeyi önemsiyorum (kahkahalar). Aslında en önemlisi doğallık. Fakat bu da kendi içinde yollara ayrılıyor. Fantastik bir karakteri canlandırırken abartmayı kaldırabiliyor ama hayatın içerisinden bir karakteri oynarken çok daha doğala yakın oynamak zorundasın. Ama bir gün mutlaka fantastik bir karakter oynamak istiyorum.
Peki hangisini oynamak daha zor? Karar veremiyorum bu konuda, ama sanırım hayatın içinden bir karakteri oynamak biraz daha zor. Çünkü o gözleme dayalı bir durum.
Siz iyi bir gözlemci misiniz? İyi bir gözlemci olduğuma inanıyorum ama gözlemlerimi değerlendirmekte ne kadar iyi olduğumu bilmiyorum. Birçok duyguyu yaşamanız ya da yaşayanları gözlemlemiş olmanız lazım ki, o karakterin o sahnesi geldiğinde bunu verebilesiniz.
Peki iyi oyuncu kavramınıza giren oyuncular kimler? Russel Crow var. Brad Pitt de iyi bir oyuncu. Bence zor bir olay hem yakışıklı olup hem de yeteneğini iyi kullanabilmek.
Neden? Çünkü insanın fiziği davranışına çok etki ediyor. Çok yakışıklı insanlar ya da güzel kadınlar fizikselliğe çok daha fazla sırtlarını dayıyorlar. Çünkü hayat onları oraya sürüklüyor. Çünkü bu bir güven kaynağı. İşte fizikselliğe daha yakın oluyor böyle insanlar genelde. O yüzden biraz ruhsal durum eksik kalıyor, onu besleyemiyorlar. Ama Brad Pitt’te böyle bir durum yok bence, iyi oynuyor.
Sizde de var mı bu güven? Ben öyle olduğumu düşünmediğim için...
Ama genç kızlar sizin için çıldırıyorlar! Benim kendimle sürekli sorunlarım var. Bir türlü bitirip rahatlayamadım (kahkahalar)... Çünkü biraz inatçı ve dik kafalı bir adamım ve başkasının “bu sorun değil” demesi benim için yetmiyor.
Peki nasıl bir oyunculuk kariyeri planlıyorsunuz? Plan yapmaktan çok korkuyorum, öyle bir fobim var. Çünkü plan yaptığımda bir şey eksik olursa benim enerjimi düşürüyor.
Mükemmeliyetçilikten kaynaklanan bir durum mu? Galiba ama bunu olumlu bir şey olarak kullanmıyorum. Çünkü mükemmeliyetçilik insanı geriye götüren bir şey. Ayrıntılarda takılıp kalabiliyorsunuz. Ama bunun farkında olmayı seviyorum.
Peki oyunculukla ilgili profesyonel bir eğitim alacak mısınız? İstiyorum. Hatta aslında istiyorum ki yurtdışında olsun. Okulum bitmedi ve yüksek lisans şansım var. Deneyebilirim.
Felsefe okuyorsunuz. Oyunculukla felsefe arasında bir bağ kursanız? Felsefe okumak insanı kendi içine döndürüyor, orada bir gezinmesini istiyor. Felsefeye sadece bilgi birikimi olarak bakan insanlar var. Benim ilgi alanım daha çok Antik Çağ Felsefesi. Platon’dan çok etkilenirim ve okurum. Çok ufuk açan sözler söylemiş. Daha içe dönük bir felsefe olan Antik Çağ’a ve biraz da Doğu felsefesini katarsan, içine döndürüyor.
Seviyorsunuz anladığım kadarıyla bu içe dönüklüğü… Bayılıyorum. Çünkü neyimiz var ki başka keşfedecek? Ne biliyoruz ki dış dünyayla ilgili. Ben hiçbir şey bilmiyorum ve bu beni bazen dara sokuyor.
Peki hayata dair bir sloganınız var mı? Öyle şeyleri hiç sevmiyorum. Çünkü bir şey söylüyorsunuz, sonra onu çürütebiliyorsunuz. Tek bildiğim hiçbir şey bilmediğimiz.
Aslında bu da bir slogan! Aslında bildiğim bize öğretilenler. Biz de öyle kabullenmişiz, ama bir şeye dayayamıyorum sırtımı. Hep tetikteyim (kahkahalar)…
Oyunculuk dünyasında telaşsız bir yol alış var. Kim mi? Akademi Türkiye’nin elinden gitarı düşmeyen, romantik Özgür’ü ya da “Yabancı Damat” dizisindeki Niko karakteriyle oyunculuğunu öne çıkaran Özgür Çevik. Aslında o kendi yolunda hep “önce müzik” derken, yollar onu oyunculuğa doğru götürmüş. Hani böyle deyip müziği hiç gücendirmeyelim, çünkü o konuda uzun bir iç savaş yaşanmış. Oyunculuk mu, müzisyenlik mi derken şimdilik, haksızlık yapmamak için ağırlık verdiği oyunculuk kariyerinde, müzik için bölünmüş bir enerji kullanmamaya karar vermiş genç oyuncu. E haklı da; ne de olsa onun ilk gözağrısı! “Ama müziğe de sıra gelecek...” diyor. O zamana kadar duygu biriktiriyormuş Çevik. Evet, gelecek için umut veren yeni dönem oyunculardan Özgür Çevik ile ara ara hızlı, ara ara derinlere inen bir sohbet gerçekleştirdik.
“HEP ŞUNU DÜŞÜNÜYORUM; ŞU ANDA MI UYUYORUM, YOKSA DAHA ÖNCE Mİ UYUYORDUM. YA UYUYORDUM UYANDIM YA DA UYANIKTIM UYUYORUM! BAZEN, BİRDEN UYANIRIM DİYE KORKUYORUM. HANİ RÜYADA ZAMAN MEFHUMU YOKTUR, NE KADAR ZAMAN GEÇİRDİĞİNİZİ BİLMEZSİNİZ, ONUN GİBİ...”
Akademi Türkiye’de sizi seyrederken “Galiba bir rock star doğuyor,” diye düşünmüştük, ama bir oyuncu doğdu! Bu duruma kendinizi hazırlamış mıydınız? Hazırlamamıştım. Aslında olayların başlangıcı için de bir hazırlık yoktu. Her şey çok hızlı gelişti.
Peki yarışmaya neden katılmak istediniz? Aslında annem yazdırmış. Ben haftanın beş günü Taksim’de gitar çalıyordum o dönemlerde...
Evet partnerleriniz de varmış... Evet. Bir dönem gitar-keman, bir dönem gitar-gitar, sonra üç gitar... Haftanın beş-altı günü çalıp, bir yandan da okula devam ediyordum. Eve gidecek zaman bulamıyordum. Annem de bu duruma üzülüyordu. “Bu çocuk bu işte madem bu kadar kararlı, o zaman iyi bir yerde bir şey yapsın,” fikriyle beni Akademi Türkiye’ye kayıt ettirmiş. Öğrendiğimde ben de hayır demedim.
Ama yarışmada müzik vardı ve oyunculukla ilgili bir eğitim içermiyordu değil mi? Oyunculukla ilgili ders vardı ama çok az tabii ki. Ama lisede bir oyun çıkarmıştık. Bundan daha önce hiçbir yerde bahsetmedim sanırım. Kocaeli Anadolu Lisesi’nde okurken oyunculukla ilgili bir şeyler yapmıştım. “Eski Çamlar Bardak Oldu” adlı oyunu oynamıştık. Hatta sonra Değirmendere’ye turneye gitmiştik. Orada da çok beğenilmişti.
Şu nedenle soruyorum; hayatınızda müthiş bir dönüm noktası yarışma ve sonrası... Düşünsenize bütün hayatınız değişti. Sanki ilahi bir dokunuş! Aslında hayatımdaki bir dönemden sonraki her şey müthiş. Tam da sizin “ilahi dokunuş” dediğiniz gibiydi. Sanırım 1999’daki deprem öncesi ve sonrası ile ilgili bir durum. Çünkü deprem sırasında İzmit Değirmendere’deydim. Sonrasında hayatımda büyük değişimler oldu. İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü’nü kazandım ve müzik yapmaya başladım. Sonra Akademi Türkiye… Yarışma boyunca tanıştığım insanlar… Bütün bu gelişmeler bana ilahi geliyor.
Peki oyunculuk teklifi nasıl geldi? Bir tek bana gelmedi galiba. Bu dizinin cast seçimine birçok insan girdi. Beni görüşmeye çağırdılar. İlker İnanoğlu ile görüştük. Pek konuşmadık, daha çok gülüştük. Onun cast seçiminde bir duayen olduğunu düşünüyorum. Birisine bakıp, bir şey olup olmayacağını anlayan bir adam. Herhalde o anda kararını verdi. Ertesi gün deneme çekimi vardı. Deneme çekimi de kötü geçti. Ama ona rağmen, oldu. O olacağına inandı, ben de çok çalıştım.
Peki “oldu” haberini alınca ne hissettiniz? Aslında Akademi Türkiye bile bana hayal gibi geliyordu. Sanki normal yaşantımdan çıktım, bir hayal dünyasına girdim. Hep şunu düşünüyorum; şu anda mı uyuyorum, yoksa daha önce mi uyuyordum. Ya uyuyordum uyandım ya da uyanıktım uyuyorum! Bazen, birden uyanırım diye korkuyorum. Hani rüyada zaman mefhumu yoktur, ne kadar zaman geçirdiğinizi bilmezsiniz, onun gibi... Birden uyanırım diye korkuyorum!
Yani bu rüyayı sevdiniz? Sevdim, bağlandım!
Aslında bir çember büyürken diğeri daralıyor değil mi? Evet, bütün her şey beklenti haline dönüyor.
Özel hayatınız kalmıyor... Evet...
Peki her şeye değer mi? Değer.
Gerçi henüz yolun çok başındasınız... En azından şu an için değer diyebilirim.
Peki sonra güçlü bir kadro içinde oyunculuğa ilk adımınızı attınız, korkuttu mu bu durum sizi? Çook! Gerçekten ilk başladığımda, karşılarında titriyordum.
Peki o kadronun içinde kimi kendinize model olarak aldınız? Çünkü oyunculuk altyapınız yok; tahmin ederim birini kendinize gözlemlemek için seçmişsinizdir. İlk sene yoğun bir gözlemle geçti. Yabancı Damat’ın ilk başladığı dönemler Erdal Özyağcılar ve Sumru Yavrucuk’la çok sahnemiz vardı. Onlar bana çok yardımcı oldular ve tabii ki yönetmenlerim. Çok naif ele aldılar ve benden fazla bir şey beklemediklerini, duyguyu vermemi istediler. Doğru yönlendirdiler beni...
Dizide bayağı bir zaman geçirdiniz. Doğal olarak da oyunculukla ilgili bir bakış açısı geliştirdiniz. Şimdi dışarıdan baktığınızda kendinizi nasıl görüyorsunuz? Korktuğum şey başıma geldi. En korktuğum şey bağlanmak, bunu da yeni fark ettim. Korkmamam gerektiğini bazı durumlarda kendime anlatmaya çalışıyorum, ama biraz bağlanmaktan korkan bir adamım. Adım gibi herhalde; ya da adıma çok takılmış olabilirim, psikolojik olarak beni etkilemiş olabilir (kahkahalar)… Bir şeye, birisine, herhangi bir duruma bağlanmak! Ama oyunculuğa bağlandığımı hissetmeye başladım. Bunu nasıl anladım?: Bir filmi, diziyi izlerken onların yerine kendimi koyup hayal etmeye başladım, “ben olsam nasıl oynardım”ı düşünmeye... Bu da bağlandığımı gösteriyor. Şu anda mutluyum. İlk sene direnmeyle; “müzisyenim, oyuncu değilim”le geçti. Bu ikilem içerisinde sıkıştım. İçimdeki bir yargı mekanizması sürekli yargılıyordu. “Sen oyuncu değilsin, müzisyensin, fazla bağlanma...!” Şimdi dengeler değişti. Ufak tefek de olsa bir şeyler yapabileceğimi gördüm. Evrim geçirdim. Çünkü metabolizma artık bu işe yönelik hazırlıklar yapmaya başladı...
Peki müzik ne diyor bu duruma? Haykırıyor! Biraz üzgün. Şu an enerjimi ikiye bölemiyorum. O yüzden kendimi şöyle telkin ediyorum: Acele etme.
Doğru zaman gelecektir… Evet.
Peki o zaman gelene kadar ne biriktiriyorsunuz? Duygu biriktiriyorum. Sadece kendi duygularımı değil. Başka insanlardan da çalıp, biriktiriyorum. Çünkü sadece kendi hayatınızda yaşadıklarınızla dolduramıyorsunuz sepetinizi. Çok seneler geçmesi gerekiyor. Tek bir yerdesin, tek bir andasın. Ama başkasının yaşantısına da ortak olduğunuz zaman, onları da içinizde yaşadığınız zaman, birikimleriniz artıyor.
Peki yeniden oyunculuğa dönersek... Oyunculukta neyi önemsiyorsunuz? İzleyici olarak doğallığı.
Oyuncu olarak? Yaptığım işi becerebilmeyi önemsiyorum (kahkahalar). Aslında en önemlisi doğallık. Fakat bu da kendi içinde yollara ayrılıyor. Fantastik bir karakteri canlandırırken abartmayı kaldırabiliyor ama hayatın içerisinden bir karakteri oynarken çok daha doğala yakın oynamak zorundasın. Ama bir gün mutlaka fantastik bir karakter oynamak istiyorum.
Peki hangisini oynamak daha zor? Karar veremiyorum bu konuda, ama sanırım hayatın içinden bir karakteri oynamak biraz daha zor. Çünkü o gözleme dayalı bir durum.
Siz iyi bir gözlemci misiniz? İyi bir gözlemci olduğuma inanıyorum ama gözlemlerimi değerlendirmekte ne kadar iyi olduğumu bilmiyorum. Birçok duyguyu yaşamanız ya da yaşayanları gözlemlemiş olmanız lazım ki, o karakterin o sahnesi geldiğinde bunu verebilesiniz.
Peki iyi oyuncu kavramınıza giren oyuncular kimler? Russel Crow var. Brad Pitt de iyi bir oyuncu. Bence zor bir olay hem yakışıklı olup hem de yeteneğini iyi kullanabilmek.
Neden? Çünkü insanın fiziği davranışına çok etki ediyor. Çok yakışıklı insanlar ya da güzel kadınlar fizikselliğe çok daha fazla sırtlarını dayıyorlar. Çünkü hayat onları oraya sürüklüyor. Çünkü bu bir güven kaynağı. İşte fizikselliğe daha yakın oluyor böyle insanlar genelde. O yüzden biraz ruhsal durum eksik kalıyor, onu besleyemiyorlar. Ama Brad Pitt’te böyle bir durum yok bence, iyi oynuyor.
Sizde de var mı bu güven? Ben öyle olduğumu düşünmediğim için...
Ama genç kızlar sizin için çıldırıyorlar! Benim kendimle sürekli sorunlarım var. Bir türlü bitirip rahatlayamadım (kahkahalar)... Çünkü biraz inatçı ve dik kafalı bir adamım ve başkasının “bu sorun değil” demesi benim için yetmiyor.
Peki nasıl bir oyunculuk kariyeri planlıyorsunuz? Plan yapmaktan çok korkuyorum, öyle bir fobim var. Çünkü plan yaptığımda bir şey eksik olursa benim enerjimi düşürüyor.
Mükemmeliyetçilikten kaynaklanan bir durum mu? Galiba ama bunu olumlu bir şey olarak kullanmıyorum. Çünkü mükemmeliyetçilik insanı geriye götüren bir şey. Ayrıntılarda takılıp kalabiliyorsunuz. Ama bunun farkında olmayı seviyorum.
Peki oyunculukla ilgili profesyonel bir eğitim alacak mısınız? İstiyorum. Hatta aslında istiyorum ki yurtdışında olsun. Okulum bitmedi ve yüksek lisans şansım var. Deneyebilirim.
Felsefe okuyorsunuz. Oyunculukla felsefe arasında bir bağ kursanız? Felsefe okumak insanı kendi içine döndürüyor, orada bir gezinmesini istiyor. Felsefeye sadece bilgi birikimi olarak bakan insanlar var. Benim ilgi alanım daha çok Antik Çağ Felsefesi. Platon’dan çok etkilenirim ve okurum. Çok ufuk açan sözler söylemiş. Daha içe dönük bir felsefe olan Antik Çağ’a ve biraz da Doğu felsefesini katarsan, içine döndürüyor.
Seviyorsunuz anladığım kadarıyla bu içe dönüklüğü… Bayılıyorum. Çünkü neyimiz var ki başka keşfedecek? Ne biliyoruz ki dış dünyayla ilgili. Ben hiçbir şey bilmiyorum ve bu beni bazen dara sokuyor.
Peki hayata dair bir sloganınız var mı? Öyle şeyleri hiç sevmiyorum. Çünkü bir şey söylüyorsunuz, sonra onu çürütebiliyorsunuz. Tek bildiğim hiçbir şey bilmediğimiz.
Aslında bu da bir slogan! Aslında bildiğim bize öğretilenler. Biz de öyle kabullenmişiz, ama bir şeye dayayamıyorum sırtımı. Hep tetikteyim (kahkahalar)…
dolunay:)- Moderatör
-
Mesaj Sayısı : 1652
Yaş : 34
Geri: Basında ÖZGÜR!!!
İnternette magazin haberciliği yapan 'Gezen Tilki' sitesi, 'Şarkıcılıktan Oyunculuğa Geçiş Yapan Erkek Sanatçılar Arasında En Başarılı Olanı Kim?' anketi yaptı. Ankete, 21 binin üzerinde ziyaretçi oy verdi. 17 bin oyla, yüzde 81'lik pay alan Özgür Çevik birinci oldu.
'Yabancı Damat' dizisinin başrol oyuncusu Çevik'in en yakın rakibi Gökhan Özen ise 1823 oyla ikincilikte kaldı. 747 katılımcının beğenisini kazanan Özcan Deniz ise ancak üçüncü olabildi.
'Yabancı Damat' dizisinin başrol oyuncusu Çevik'in en yakın rakibi Gökhan Özen ise 1823 oyla ikincilikte kaldı. 747 katılımcının beğenisini kazanan Özcan Deniz ise ancak üçüncü olabildi.
dolunay:)- Moderatör
-
Mesaj Sayısı : 1652
Yaş : 34
Geri: Basında ÖZGÜR!!!
Şöhret uğruna taviz vermem
Oyunculuk ve müzik üzerine sohbet ettiğimiz Çevik, ‘Hayatta vicdanımı rahatsız edecek herhangi bir şey yapmam! Şöhret uğruna taviz vermem’ diyor.
Müzikle ilgili bir şeyler yapmaya çalışırken, film dünyasına adım atmaya nasıl karar verdin?
Türker İnanoğlu benimle görüşmek istedi, gittim. 5 dakika karşılıklı birbirimize bakıp, güldük. Hiçbir şey konuşmadan sırıttık, gülüştük. Aramızda böyle bir elektrik oluştu işte. Projedeki isimleri duydum. Ne yapacağımı öğrendim. Müziğimi engelleyip, engellemeyeceğini sordum. Her şey çok olumluydu.
- Müziğini engellemesiyle ilgili ne gibi bir tereddüttün vardı?
Film çalışmalarının, müziğimin önüne geçmesini istemiyordum ya da müziğe ayıracağım zamanı etkilemesini. Henüz oyuncu olamadım ama oyunculuğa başladım. Artık ne düşünüyorum biliyor musun; hem müzikle, hem de filmle uğraşmak!
- Yarışma bittikten sonra müzikle ilgili neler yaptın?
İlk zamanlar konserler verdim. Son dönemde müzikle ilgili kendi çabam dışında hiçbir şey yapmadım. ‘Kendi çabam’ dediğim ise, beste yapmak. Sonra kafama bir şey ‘dank’ etti! Konserlere çıkıyordum ama neyin konserini veriyordum? Yarışmadan çıkmış biri olarak programlara çıkmak, konser vermek istemiyordum. Elimde bir ürün olmadan, bir şey yapmadan sadece bir şekilde ünlenmiş biri olmak beni rahatsız ediyordu. Başka insanların şarkılarını söylememek için bir çok konseri ve bar teklifini reddettim. Tamam başkalarının şarkısını söylersin ama tamamen başkalarının şarkısıyla konser olur mu? Zaten onun adı, ekstra olur. Şimdi çok mutluyum. Neden? Çünkü elimde bir ürün var, belki müzikle ilgili değil, ama olsun.
- En beğendiğin müzisyenler hangileri?
İlhan İrem, Teoman, Şebnem Ferah, Özlem Tekin, Demir Demirkan, Kargo, Bulutsuzluk Özlemi en sevdiklerim...
- Peki, ‘Yıllar sonra onun gibi olmak istiyorum’ dediğin biri var mı?
Yok. Ama onun yaptıklarının çok daha fazlasını yapmak istediğim bir insan var; İlhan İrem. Çünkü yollarımız bir çok noktada kesişiyor. İkimiz de çok melankolik adamlarız!
KALICI OLMAYA ÇALIŞIYORUM
- Yarışmadan hemen sonra albümün çıksaydı, sıradan bir yarışmacı albümü olacaktı. Ama şimdi o albüm, Özgür Çevik’in albümü olacak.
Haklısın. Bu durum benim kendime güvenimi artırdı. Daha önce de televizyona çıkarken kendime soruyordum; ‘Neden programlara çıkıyorum, magazin dünyasının, popüler kültürün kenara atılacak bir parçası mıyım?’ Popüler kültürün parçası haline gelen insanlarla ilgili tezler hazırlanıyor. Bir, iki gün gündemde oluyorlar. Sonra ne arayan, ne de soran var onları. Büyük bir yıkım olur insan için bu! Travma yaşayacağıma, kalıcı olmaya çalışmak en önemlisi.
- Oyunculuğunla ilgili nasıl eleştiriler aldın?
Önceleri Yunanlı aksanımı eleştirdiler. Bir sürü Rum arkadaşım oldu, onlarla çalıştım. Ama ağır bir eleştiri almadım. Hele oyunculuğumla ilgili hiç almadım.
- Sen peki ‘Türker Ağabey bana böyle bir teklif sunuyorsun. Ama benim oyunculuk eğitimim ve deneyimim yok. Kamera karşısında ne yapacağım?’dedin mi?
Zaten Türker Ağabey bana ‘Oyunculuk hakkında ne düşünüyorsun?’ diye sordu, ‘Biz seni kadroya alsak yapabilir misin?’ ‘Ne yalan söyleyeyim, bilmiyorum’ dedim ben de. Dürüstçe cevap vermemin çok etkili olduğunu düşünüyorum. Kolay değil çünkü ‘yaparım’ diyebilmek! Deneme çekimi yapıldı ve rol için seçildim.
- Müzikten vazgeçmiş değilsin. Peki albümün çıktığında promosyon çalışması yapman gerekecek. Buna vakit ayırabilecek misin?
Ne promosyona çok fazla zaman ayırmak istiyorum, ne de albüm çalışmasına az zaman ayırıp, birilerinin şarkılarını alarak albümümü patlatmak istiyorum! Öncelikle benden çıkan şeyleri kullanmak niyetindeyim. Beste alacağım insanlar da, bilinmeyen isimler olmalı.
- ‘Hayatta hiçbir zaman yapmam’ dediğin şey nedir?
Vicdanımı rahatsız edecek herhangi bir şey yapmam! Şöhret uğruna taviz vermem
Oyunculuk ve müzik üzerine sohbet ettiğimiz Çevik, ‘Hayatta vicdanımı rahatsız edecek herhangi bir şey yapmam! Şöhret uğruna taviz vermem’ diyor.
Müzikle ilgili bir şeyler yapmaya çalışırken, film dünyasına adım atmaya nasıl karar verdin?
Türker İnanoğlu benimle görüşmek istedi, gittim. 5 dakika karşılıklı birbirimize bakıp, güldük. Hiçbir şey konuşmadan sırıttık, gülüştük. Aramızda böyle bir elektrik oluştu işte. Projedeki isimleri duydum. Ne yapacağımı öğrendim. Müziğimi engelleyip, engellemeyeceğini sordum. Her şey çok olumluydu.
- Müziğini engellemesiyle ilgili ne gibi bir tereddüttün vardı?
Film çalışmalarının, müziğimin önüne geçmesini istemiyordum ya da müziğe ayıracağım zamanı etkilemesini. Henüz oyuncu olamadım ama oyunculuğa başladım. Artık ne düşünüyorum biliyor musun; hem müzikle, hem de filmle uğraşmak!
- Yarışma bittikten sonra müzikle ilgili neler yaptın?
İlk zamanlar konserler verdim. Son dönemde müzikle ilgili kendi çabam dışında hiçbir şey yapmadım. ‘Kendi çabam’ dediğim ise, beste yapmak. Sonra kafama bir şey ‘dank’ etti! Konserlere çıkıyordum ama neyin konserini veriyordum? Yarışmadan çıkmış biri olarak programlara çıkmak, konser vermek istemiyordum. Elimde bir ürün olmadan, bir şey yapmadan sadece bir şekilde ünlenmiş biri olmak beni rahatsız ediyordu. Başka insanların şarkılarını söylememek için bir çok konseri ve bar teklifini reddettim. Tamam başkalarının şarkısını söylersin ama tamamen başkalarının şarkısıyla konser olur mu? Zaten onun adı, ekstra olur. Şimdi çok mutluyum. Neden? Çünkü elimde bir ürün var, belki müzikle ilgili değil, ama olsun.
- En beğendiğin müzisyenler hangileri?
İlhan İrem, Teoman, Şebnem Ferah, Özlem Tekin, Demir Demirkan, Kargo, Bulutsuzluk Özlemi en sevdiklerim...
- Peki, ‘Yıllar sonra onun gibi olmak istiyorum’ dediğin biri var mı?
Yok. Ama onun yaptıklarının çok daha fazlasını yapmak istediğim bir insan var; İlhan İrem. Çünkü yollarımız bir çok noktada kesişiyor. İkimiz de çok melankolik adamlarız!
KALICI OLMAYA ÇALIŞIYORUM
- Yarışmadan hemen sonra albümün çıksaydı, sıradan bir yarışmacı albümü olacaktı. Ama şimdi o albüm, Özgür Çevik’in albümü olacak.
Haklısın. Bu durum benim kendime güvenimi artırdı. Daha önce de televizyona çıkarken kendime soruyordum; ‘Neden programlara çıkıyorum, magazin dünyasının, popüler kültürün kenara atılacak bir parçası mıyım?’ Popüler kültürün parçası haline gelen insanlarla ilgili tezler hazırlanıyor. Bir, iki gün gündemde oluyorlar. Sonra ne arayan, ne de soran var onları. Büyük bir yıkım olur insan için bu! Travma yaşayacağıma, kalıcı olmaya çalışmak en önemlisi.
- Oyunculuğunla ilgili nasıl eleştiriler aldın?
Önceleri Yunanlı aksanımı eleştirdiler. Bir sürü Rum arkadaşım oldu, onlarla çalıştım. Ama ağır bir eleştiri almadım. Hele oyunculuğumla ilgili hiç almadım.
- Sen peki ‘Türker Ağabey bana böyle bir teklif sunuyorsun. Ama benim oyunculuk eğitimim ve deneyimim yok. Kamera karşısında ne yapacağım?’dedin mi?
Zaten Türker Ağabey bana ‘Oyunculuk hakkında ne düşünüyorsun?’ diye sordu, ‘Biz seni kadroya alsak yapabilir misin?’ ‘Ne yalan söyleyeyim, bilmiyorum’ dedim ben de. Dürüstçe cevap vermemin çok etkili olduğunu düşünüyorum. Kolay değil çünkü ‘yaparım’ diyebilmek! Deneme çekimi yapıldı ve rol için seçildim.
- Müzikten vazgeçmiş değilsin. Peki albümün çıktığında promosyon çalışması yapman gerekecek. Buna vakit ayırabilecek misin?
Ne promosyona çok fazla zaman ayırmak istiyorum, ne de albüm çalışmasına az zaman ayırıp, birilerinin şarkılarını alarak albümümü patlatmak istiyorum! Öncelikle benden çıkan şeyleri kullanmak niyetindeyim. Beste alacağım insanlar da, bilinmeyen isimler olmalı.
- ‘Hayatta hiçbir zaman yapmam’ dediğin şey nedir?
Vicdanımı rahatsız edecek herhangi bir şey yapmam! Şöhret uğruna taviz vermem
dolunay:)- Moderatör
-
Mesaj Sayısı : 1652
Yaş : 34
Geri: Basında ÖZGÜR!!!
Yüksel Aytuğ Özgür ile Pınar aynı dizide
Akademi Türkiye'nin yıldızlarından Özgür Çevik, Yabancı Damat ile sesinden önce oyunculuğunu kabul ettirmişti hepimize. Yabancı Damat'ın sona ermesinin ardından şimdilerde herkes Özgür'ün yeni sezonda hangi dizide oynayacağını merak ediyor. Özgür'ün, yarışmadaki aşkı Pınar Aydın'a dönüp dönmeyeceği ise bir başka merak konusu. Geçenlerde magazin sayfalarında yer alan bir haber gözüme çarptı. Özgür'ün, Pınar'ı unutamadığı ve bu nedenle ciddi bir ilişkiye başlayamadığı iddia ediliyordu. Her ikisini de iyi tanıyorum. Bence bu istihbaratın doğruluk oranı çok yüksek. Pınar'ın Arka Sokaklar dizisiyle ilgili kontratının ne denli bağlayıcı olduğunu bilmiyorum ama benim gönlümden geçen, Özgür ile Pınar'ın aynı dizide başrolü paylaşması. Eminim onları Akademi Türkiye'de tanıyıp, seven benim gibi pek çok kişi bu diziyi büyük bir keyifle izler. Nereden mi aklıma geldi? Sanırım Barış'ın yaşadığı trajedinin ardından yüreğimi soğutacak bir teselli arıyorum.
Akademi Türkiye'nin yıldızlarından Özgür Çevik, Yabancı Damat ile sesinden önce oyunculuğunu kabul ettirmişti hepimize. Yabancı Damat'ın sona ermesinin ardından şimdilerde herkes Özgür'ün yeni sezonda hangi dizide oynayacağını merak ediyor. Özgür'ün, yarışmadaki aşkı Pınar Aydın'a dönüp dönmeyeceği ise bir başka merak konusu. Geçenlerde magazin sayfalarında yer alan bir haber gözüme çarptı. Özgür'ün, Pınar'ı unutamadığı ve bu nedenle ciddi bir ilişkiye başlayamadığı iddia ediliyordu. Her ikisini de iyi tanıyorum. Bence bu istihbaratın doğruluk oranı çok yüksek. Pınar'ın Arka Sokaklar dizisiyle ilgili kontratının ne denli bağlayıcı olduğunu bilmiyorum ama benim gönlümden geçen, Özgür ile Pınar'ın aynı dizide başrolü paylaşması. Eminim onları Akademi Türkiye'de tanıyıp, seven benim gibi pek çok kişi bu diziyi büyük bir keyifle izler. Nereden mi aklıma geldi? Sanırım Barış'ın yaşadığı trajedinin ardından yüreğimi soğutacak bir teselli arıyorum.
dolunay:)- Moderatör
-
Mesaj Sayısı : 1652
Yaş : 34
Geri: Basında ÖZGÜR!!!
çokk eski ama güsel:)
Vatan gazetesinden bir haber,
Türkiye'nin yakışıklıları Fransızlar'ın başını döndürdü.
Madame Figaro dergisi muhabiri 4 yakışıklı starımızın
( Nejat İşler, ÖZGÜR ÇEVİK, Mehmet Günsür,Mehmet Aslantuğ ) fotoğraflarını alıp Paris sokaklarına çıktı. Parisli entellektüellere sordu: "Onları nasıl buldunuz, Fransa'da yaşasalar şansları ne olurdu? Sonuç:Fransız kadınlarıyla Türk kadınlarının zevki aynı.
ÖZGÜR ÇEVİK
]Çok sevimli Fransa'da ünlü olabilir.
Stephanie: çok genç ve sevimli bir çocuk. Aile komedilerinde süper olur. Gözlerinin içi parlıyor. Genç kızların bayılacağı bir tip. Özelliklede Fransa'da çok tutar.
Anne: Dinamik, pozitif bir tip olmalı. Bir gençlik filminde bilgisayar programcısı dahi genç rölünde yada bir aile komedisinde ergenlik çeğındaki haylaz delikanlı rölünde süper olur.
Jean Luret: Çok akıllı bir çocuğa benziyor. Avrupai bir havası var. Oryantal değil.Bence Fransıza daha çok benziyor. Fransa'da çok tutabilir. Haksızlıklar ve kötülüklerle mücadele eden, tatlı sert rölüne çok uygun.
Kim Dominic: Çok sempatik. Avrupa'da güler yüzü ve yaydığı pozitif enerji ile çok sevilen aktörler arasına girebilir. Özellikle gençler arasında çok tutar.
Vatan gazetesinden bir haber,
Türkiye'nin yakışıklıları Fransızlar'ın başını döndürdü.
Madame Figaro dergisi muhabiri 4 yakışıklı starımızın
( Nejat İşler, ÖZGÜR ÇEVİK, Mehmet Günsür,Mehmet Aslantuğ ) fotoğraflarını alıp Paris sokaklarına çıktı. Parisli entellektüellere sordu: "Onları nasıl buldunuz, Fransa'da yaşasalar şansları ne olurdu? Sonuç:Fransız kadınlarıyla Türk kadınlarının zevki aynı.
ÖZGÜR ÇEVİK
]Çok sevimli Fransa'da ünlü olabilir.
Stephanie: çok genç ve sevimli bir çocuk. Aile komedilerinde süper olur. Gözlerinin içi parlıyor. Genç kızların bayılacağı bir tip. Özelliklede Fransa'da çok tutar.
Anne: Dinamik, pozitif bir tip olmalı. Bir gençlik filminde bilgisayar programcısı dahi genç rölünde yada bir aile komedisinde ergenlik çeğındaki haylaz delikanlı rölünde süper olur.
Jean Luret: Çok akıllı bir çocuğa benziyor. Avrupai bir havası var. Oryantal değil.Bence Fransıza daha çok benziyor. Fransa'da çok tutabilir. Haksızlıklar ve kötülüklerle mücadele eden, tatlı sert rölüne çok uygun.
Kim Dominic: Çok sempatik. Avrupa'da güler yüzü ve yaydığı pozitif enerji ile çok sevilen aktörler arasına girebilir. Özellikle gençler arasında çok tutar.
gizems- Admin
-
Mesaj Sayısı : 3263
Geri: Basında ÖZGÜR!!!
vatan gazetesi
24 Nisan 2006 tarihli röportajın girişi .
Yabancı Damat'ın Niko'su Özgür Çevik'i Akademi Türkiye ile tanıdık. Yarışmada temiz yüzlü iyi aile çocuğuydu; hala da öyle. Şöhret onu değiştirmedi, değiştirmeyecek de
Yabancı Damat dizisi hiç tartışmasız ekrandaki en başarılı ve kaliteli yapımlardan biri. Oyunculardan senaryosuna, yönetmeninden yapımcısına özenle kotarılmış bir iş. Onu diğerlerinden ayrı kılan en büyük özelliği ise; uluslararası arenaya çıkabilmiş ilk dizimiz olması. Geçen yıl Yunanistan'da yayınlanan bölümleri reyting rekorları kırınca, dizinin oyuncuları Yunanlıların da 'yıldız'ları oldu. Bu arada Yabancı Damat kendi içinde bir ekran yıldızı da yarattı; Özgür Çevik'i.
24 Nisan 2006 tarihli röportajın girişi .
Yabancı Damat'ın Niko'su Özgür Çevik'i Akademi Türkiye ile tanıdık. Yarışmada temiz yüzlü iyi aile çocuğuydu; hala da öyle. Şöhret onu değiştirmedi, değiştirmeyecek de
Yabancı Damat dizisi hiç tartışmasız ekrandaki en başarılı ve kaliteli yapımlardan biri. Oyunculardan senaryosuna, yönetmeninden yapımcısına özenle kotarılmış bir iş. Onu diğerlerinden ayrı kılan en büyük özelliği ise; uluslararası arenaya çıkabilmiş ilk dizimiz olması. Geçen yıl Yunanistan'da yayınlanan bölümleri reyting rekorları kırınca, dizinin oyuncuları Yunanlıların da 'yıldız'ları oldu. Bu arada Yabancı Damat kendi içinde bir ekran yıldızı da yarattı; Özgür Çevik'i.
gizems- Admin
-
Mesaj Sayısı : 3263
Geri: Basında ÖZGÜR!!!
((BUDA ESKİ))
---YARIŞMADA KAYBEDİP HAYATTA KAZANANLAR--
İlkim ÖZ Psikolog
Okul Başarısı ve Hayat Başarısı
Okul başarısıyla, hayat başarısı çoğu kez paralellik göstermez. Ekranlarda gençlere gelecek vaat eden yarışmaları izlerken, hayatın bir maketini görür gibi oluyorum. Yarışma kazanıp hayatta kaybedenlerin, yarışma kaybedip hayatta kazananların öykülerini gözden kaçırmayalım.
Yine bir sınav ve gençlerin mesleklere ayrılma dönemindeyiz. Mesleklere ayrılma yerine, meslek seçimi demeyi isterdim ama bilindiği gibi bizdeki sistem böyle işlemiyor. Sadece üniversite giriş sınavı değil, ilkokula atılan mini mini adımlarla birlikte başlayan sınav gerçeği, yaşandığı zaman dilimi içinde dünyanın en önemli olayı zannedilir. Yalnızca öğrenci için olsa iyi, bir de anne ve babaların durumu var. Kimi anne, babalar çocukları okulda en iyi notları alır, en yüksek puanları tuttururlarsa en iyi kapıların hep onlara açılacağını sanırlar. Böylece sınav dereceleri daha düşük olan arkadaşlarından hayat boyu önde olacaklardır. Oysa anne babaların farkında olmayışları oldukça enteresandır ama okul başarısıyla, hayat başarısı çoğu kez paralellik göstermez.
Ne alakası var diyebilirsiniz, ancak son dönemlerde ekranlarda dans yarışmalarını, şarkıcılık, oyunculuk yarışmalarını izlerken aklımdan hep okul başarısıyla, hayat başarısının birbirinden ne kadar ayrı şeyler olduğu geçiyor. Sınav başarısı ve hayat başarısı ilişkisinin somut modelleri gibi gördüğüm bu yarışmalardan aklımda kalan en iyi örnek Özgür Çevik. "Yabancı Damat"ta, Niko rolüyle yıldızı parlayan ve artık nitelikli oyuncular arasında adı geçen Özgür Çevik, pop starlık vaat eden yarışmalardan "Akademi Türkiye"ye katılmış fakat yarışmanın kaybedenlerinden olmuştu. Aradan geçen süre içinde yarışmanın birincisinin, ikincisinin adı bile anılmazken, Özgür konservatuvar eğitimi alan gençlerin dahi hayal ettiği bir yerde hayat başarısının tadını çıkarıyor. Üstelik oyunculuk değil, felsefe okuyan bir genç olarak. Sadece bu öykü bile bana uzun lafın kısası gibi geliyor. Güzellik yarışmaları da dahil olmak üzere birçok yarışmayı düşünüp, başka Özgür Çevik örnekleri de bulabilirsiniz. Yarışma kazanıp hayatta kaybedenlerin, yarışma kaybedip hayatta kazananların öykülerinin hepimize vereceği bir ders olmalı.
---YARIŞMADA KAYBEDİP HAYATTA KAZANANLAR--
İlkim ÖZ Psikolog
Okul Başarısı ve Hayat Başarısı
Okul başarısıyla, hayat başarısı çoğu kez paralellik göstermez. Ekranlarda gençlere gelecek vaat eden yarışmaları izlerken, hayatın bir maketini görür gibi oluyorum. Yarışma kazanıp hayatta kaybedenlerin, yarışma kaybedip hayatta kazananların öykülerini gözden kaçırmayalım.
Yine bir sınav ve gençlerin mesleklere ayrılma dönemindeyiz. Mesleklere ayrılma yerine, meslek seçimi demeyi isterdim ama bilindiği gibi bizdeki sistem böyle işlemiyor. Sadece üniversite giriş sınavı değil, ilkokula atılan mini mini adımlarla birlikte başlayan sınav gerçeği, yaşandığı zaman dilimi içinde dünyanın en önemli olayı zannedilir. Yalnızca öğrenci için olsa iyi, bir de anne ve babaların durumu var. Kimi anne, babalar çocukları okulda en iyi notları alır, en yüksek puanları tuttururlarsa en iyi kapıların hep onlara açılacağını sanırlar. Böylece sınav dereceleri daha düşük olan arkadaşlarından hayat boyu önde olacaklardır. Oysa anne babaların farkında olmayışları oldukça enteresandır ama okul başarısıyla, hayat başarısı çoğu kez paralellik göstermez.
Ne alakası var diyebilirsiniz, ancak son dönemlerde ekranlarda dans yarışmalarını, şarkıcılık, oyunculuk yarışmalarını izlerken aklımdan hep okul başarısıyla, hayat başarısının birbirinden ne kadar ayrı şeyler olduğu geçiyor. Sınav başarısı ve hayat başarısı ilişkisinin somut modelleri gibi gördüğüm bu yarışmalardan aklımda kalan en iyi örnek Özgür Çevik. "Yabancı Damat"ta, Niko rolüyle yıldızı parlayan ve artık nitelikli oyuncular arasında adı geçen Özgür Çevik, pop starlık vaat eden yarışmalardan "Akademi Türkiye"ye katılmış fakat yarışmanın kaybedenlerinden olmuştu. Aradan geçen süre içinde yarışmanın birincisinin, ikincisinin adı bile anılmazken, Özgür konservatuvar eğitimi alan gençlerin dahi hayal ettiği bir yerde hayat başarısının tadını çıkarıyor. Üstelik oyunculuk değil, felsefe okuyan bir genç olarak. Sadece bu öykü bile bana uzun lafın kısası gibi geliyor. Güzellik yarışmaları da dahil olmak üzere birçok yarışmayı düşünüp, başka Özgür Çevik örnekleri de bulabilirsiniz. Yarışma kazanıp hayatta kaybedenlerin, yarışma kaybedip hayatta kazananların öykülerinin hepimize vereceği bir ders olmalı.
gizems- Admin
-
Mesaj Sayısı : 3263
Geri: Basında ÖZGÜR!!!
YABANCI DAMAT BODRUMDA
Bodrum, Kanal D'nin sevilen dizisi "Yabancı Damat" ekibini ağırladı. Dizi ekibi, Bodrum Limanı'nda iki gün boyunca çekimler yaptı. Filmde Yunan damat Niko karakterini canlandıran Özgür Çevik, eşi Nazlı'yı oynayan Nehir Erdoğan, çocukları Ege rolündeki Ege Tanman, Bodrum Limanı'nda süren çekimlerde kamera karşısına geçti.
Senaryoya göre söylemesi gerekenleri söylemeyen ve ısrarlardan bunalan küçük oyuncu ağlamaya başlayınca, yatıştırmak Özgür Çevik'e düştü. Bodrumluların, ilgiyle izlediği çekimler sırasında, film ekibi, meraklı öğrencileri set alanından çıkarmak ve gürültü yapmalarını önlemek için çaba harcadı. Genç kızlar da Özgür Çevik'i görmek ve imza almak için sıraya girdi.
KANAL D'de cuma günleri ekrana gelen dizide, Nehir Erdoğan'la Özgür Çevik başrolde.
18 Ocak 2007 Hürriyet Gazetesi Sezer ŞAHİNDAŞ
Bodrum, Kanal D'nin sevilen dizisi "Yabancı Damat" ekibini ağırladı. Dizi ekibi, Bodrum Limanı'nda iki gün boyunca çekimler yaptı. Filmde Yunan damat Niko karakterini canlandıran Özgür Çevik, eşi Nazlı'yı oynayan Nehir Erdoğan, çocukları Ege rolündeki Ege Tanman, Bodrum Limanı'nda süren çekimlerde kamera karşısına geçti.
Senaryoya göre söylemesi gerekenleri söylemeyen ve ısrarlardan bunalan küçük oyuncu ağlamaya başlayınca, yatıştırmak Özgür Çevik'e düştü. Bodrumluların, ilgiyle izlediği çekimler sırasında, film ekibi, meraklı öğrencileri set alanından çıkarmak ve gürültü yapmalarını önlemek için çaba harcadı. Genç kızlar da Özgür Çevik'i görmek ve imza almak için sıraya girdi.
KANAL D'de cuma günleri ekrana gelen dizide, Nehir Erdoğan'la Özgür Çevik başrolde.
18 Ocak 2007 Hürriyet Gazetesi Sezer ŞAHİNDAŞ
ÖzGüR _ BuSe- Admin
- Mesaj Sayısı : 4829
Geri: Basında ÖZGÜR!!!
AKADEMİ TÜRKİYEDE SİZİ SEYREDERKEN 'GALİBA BİR ROCK STAR DOĞUYOR' DİYE DÜŞÜNMÜŞTÜK AMA BİR OYUNCU
DOĞDU'BU DURUMA KENDİNİZİ HAZIRLAMIŞ MIYDINIZ?
Hazırlanmamıştım.aslında olayların başlangıcı için de bir hazırlık yoktu. Herşey çok hızlı gelişti.
AMA YARIŞMADA MÜZİK VARDI VE OYUNCULUKLA İLGİLİ BİR EĞİTİM İÇERMİYORDU DEĞİL Mİ?
Oyunculukla ilgili ders vardı ama çok az.ama lisede bir oyun çıkarmıştık. Kocaeli anadolu lisesinde
okurken oyunculukla ilgili birşeyler yapmıştım.'Eski Çamlar Bardak Oldu' adlı oyunu oynamıştık. Hatta sonra değirmen dereye turneye gitmiştik. Orada da çok beğenilmişti.
PEKİ OYUJNCULUK TEKLİFİ NASIL GELDİ?
Bir tek bana gelmedi galiba bu dizinin cast seçimine bir çok insan girdi beni görüşmeye çağırdılar. İLKER İNANOĞLU yla görüştük. Pek konuşmadık daha çok gülüştük. Onun cast seçiminde bir duayen olduğunu düşünüyorum. Birisine bakıp birşey olup olmayacağını anlayan bir adam. Her halde o anda kararını verdi. Ertesi gün deneme çekimi vardı. Deneme çekimide kötü geçti. Ama ona rağmen oldu.
PEKİ SONRA GÜÇLÜ BİR KADRO İÇİNDE OYUNCULUĞA İLK ADIMINIZI ATTINIZ KORKUTTU MU BU DURUM SİZİ?
Çok! gerçekten ilk başladığımda karşılarında titriyordum.
PEKİ O KADRONUN İÇİNDE KİMİ KENDİNİZE MODEL OLARAK ALDINIZ?
İlk sene yoğun bir gözlemle geçti. Yabancı damatın ilk başladığı dönemler ERDAL ÖZYAĞCILAR ve SUMRU YAVRUCUKLA çok sahnemiz vardı. Onlar bana çok yardımcı oldular ve tabiki yönetmenlerim. Çok naif ele aldılar ve benden fazla birşey beklemediler duyguyu vermemi istediler . Doğru yönlendirdiler beni...
İYİ BİR OYUNCU KAVRAMINIZA GİREN OYUNCULAR KİMLER?
RUSSEL CROWE var. BRAD PİTT de iyi bir oyuncu. Bence zor bir olay hem yakışıklı olup hem de yeteneğini kullanabilmek.
OYUNCU OLARAK NELERİ ÖNEMSİYORSUNUZ?
Aslında en önemlisi doğallık. Fakat bu da kendi içinde yollara ayrılıyor. Fantastik bir karakteri canlandırırken abartmayı kaldırabiliyor ama hayatın içinden bir karakteri canlandırırken çok daha doğala yakın oynamak zorundasın. Ama bir gün mutlaka fantastik bir karakteri oynamak istiyorum.
PEKİ OYUNCULUKLA İLGİLİ PROFESYONEL BİR EĞİTİM ALMAYI DÜŞÜNÜYOR MUSUNUZ?
İstiyorum. Hatta aslında istiyorumki yurt dışında olsun. Okulum bitmedi ve yüksek lisans şansım var deneyebilirim.
FELSEFE OKUYORSUNUZ OYUNCULUKLA FELSEFE ARASINDA BİR BAĞ KURSANIZ?
Felsefe okumak insanı kendi içine döndürüyor orada bir gezinmesini istiyor. Felsefeye sadece bilgi birikimi olarak bakanlar var. Benim ilgi alanım daha çok antikçağ felsefesi. Ne platondan çok etkilenirim ne çok
okurum çok ufuk açan sözler söylemiş. Daha içe dönük bir felsefe olan antik çağa ve vbiraz da doğu felsefesini katarsam içine döndürüyor
SEVİYORSUNUZ ANLADIĞIM KADARIYLA BU İÇE DÖNÜKLÜĞÜ...
Bayılıyorum.çünkü neyimiz varki başka keşfedecek?ne biliyoruz ki dış dünyayla ilgili. Ben hiç birşey bilmiyorum ve bu beni bazen dara sokuyor.
HAYATA DAİR BİR SLOGANINIZ VAR MI?
Öyle şeyleri hiç sevmiyorum. Çünkü birşey söylüyorsunzu sonra onu çürütebiliyorsunuz. Tek bildiğim hiçbirşey bilmediğimiz.
DOĞDU'BU DURUMA KENDİNİZİ HAZIRLAMIŞ MIYDINIZ?
Hazırlanmamıştım.aslında olayların başlangıcı için de bir hazırlık yoktu. Herşey çok hızlı gelişti.
AMA YARIŞMADA MÜZİK VARDI VE OYUNCULUKLA İLGİLİ BİR EĞİTİM İÇERMİYORDU DEĞİL Mİ?
Oyunculukla ilgili ders vardı ama çok az.ama lisede bir oyun çıkarmıştık. Kocaeli anadolu lisesinde
okurken oyunculukla ilgili birşeyler yapmıştım.'Eski Çamlar Bardak Oldu' adlı oyunu oynamıştık. Hatta sonra değirmen dereye turneye gitmiştik. Orada da çok beğenilmişti.
PEKİ OYUJNCULUK TEKLİFİ NASIL GELDİ?
Bir tek bana gelmedi galiba bu dizinin cast seçimine bir çok insan girdi beni görüşmeye çağırdılar. İLKER İNANOĞLU yla görüştük. Pek konuşmadık daha çok gülüştük. Onun cast seçiminde bir duayen olduğunu düşünüyorum. Birisine bakıp birşey olup olmayacağını anlayan bir adam. Her halde o anda kararını verdi. Ertesi gün deneme çekimi vardı. Deneme çekimide kötü geçti. Ama ona rağmen oldu.
PEKİ SONRA GÜÇLÜ BİR KADRO İÇİNDE OYUNCULUĞA İLK ADIMINIZI ATTINIZ KORKUTTU MU BU DURUM SİZİ?
Çok! gerçekten ilk başladığımda karşılarında titriyordum.
PEKİ O KADRONUN İÇİNDE KİMİ KENDİNİZE MODEL OLARAK ALDINIZ?
İlk sene yoğun bir gözlemle geçti. Yabancı damatın ilk başladığı dönemler ERDAL ÖZYAĞCILAR ve SUMRU YAVRUCUKLA çok sahnemiz vardı. Onlar bana çok yardımcı oldular ve tabiki yönetmenlerim. Çok naif ele aldılar ve benden fazla birşey beklemediler duyguyu vermemi istediler . Doğru yönlendirdiler beni...
İYİ BİR OYUNCU KAVRAMINIZA GİREN OYUNCULAR KİMLER?
RUSSEL CROWE var. BRAD PİTT de iyi bir oyuncu. Bence zor bir olay hem yakışıklı olup hem de yeteneğini kullanabilmek.
OYUNCU OLARAK NELERİ ÖNEMSİYORSUNUZ?
Aslında en önemlisi doğallık. Fakat bu da kendi içinde yollara ayrılıyor. Fantastik bir karakteri canlandırırken abartmayı kaldırabiliyor ama hayatın içinden bir karakteri canlandırırken çok daha doğala yakın oynamak zorundasın. Ama bir gün mutlaka fantastik bir karakteri oynamak istiyorum.
PEKİ OYUNCULUKLA İLGİLİ PROFESYONEL BİR EĞİTİM ALMAYI DÜŞÜNÜYOR MUSUNUZ?
İstiyorum. Hatta aslında istiyorumki yurt dışında olsun. Okulum bitmedi ve yüksek lisans şansım var deneyebilirim.
FELSEFE OKUYORSUNUZ OYUNCULUKLA FELSEFE ARASINDA BİR BAĞ KURSANIZ?
Felsefe okumak insanı kendi içine döndürüyor orada bir gezinmesini istiyor. Felsefeye sadece bilgi birikimi olarak bakanlar var. Benim ilgi alanım daha çok antikçağ felsefesi. Ne platondan çok etkilenirim ne çok
okurum çok ufuk açan sözler söylemiş. Daha içe dönük bir felsefe olan antik çağa ve vbiraz da doğu felsefesini katarsam içine döndürüyor
SEVİYORSUNUZ ANLADIĞIM KADARIYLA BU İÇE DÖNÜKLÜĞÜ...
Bayılıyorum.çünkü neyimiz varki başka keşfedecek?ne biliyoruz ki dış dünyayla ilgili. Ben hiç birşey bilmiyorum ve bu beni bazen dara sokuyor.
HAYATA DAİR BİR SLOGANINIZ VAR MI?
Öyle şeyleri hiç sevmiyorum. Çünkü birşey söylüyorsunzu sonra onu çürütebiliyorsunuz. Tek bildiğim hiçbirşey bilmediğimiz.
ÖzGüR _ BuSe- Admin
- Mesaj Sayısı : 4829
Geri: Basında ÖZGÜR!!!
BİR IŞIĞIN OLDUĞUNA FAZLA İNANIRSAN, O IŞIK SÖNER
Bir yarışma programıyla adını duyuran, ancak asıl hedefi, hayallerini süsleyen albümünü çıkartamadan sevilen bir dizi projesinde yer alan Özgür Çevik, bu akşam Kadıköy Halk Eğitim Merkezi'nde kendi şarkılarını seslendirecek
Annesi'nin 'Akademi Türkiye' yarışmasına bir form göndermesiyle hayatı değişti Özgür Çevik'in... Her ne kadar kendi şarkılarını besteleyip, çeşitli yerlerde sahneye çıksa da, milyonlar tarafından tanınmasını başta annesi, sonra da yarışmadaki performansına borçlu... Ardından Türker İnanoğlu'ndan gelen dizi teklifi genç oyuncuyu albüm çalışmalarını ertelemek zorunda bıraksa da o bunun büyük bir şans olduğu düşüncesinde. Çevik, bu akşam Kadıköy Halk Eğitim Merkezi'nde kendi bestelediği şarkılarını seslendirecek. Üstelik albümü bile olmadan... Çevik'le yarışma programları, oyunculuğu ve Eylül ayında piyasaya çıkmasını planladığı albümünü konuştuk.
Akademi Türkiye'yle adınızı duyurdunuz. Bugünkü yarışmaları değerlendirecek olduğunuzda ne gibi farklılıklar görüyorsunuz? Bu tip yarışmalara katılan biri olarak neler söyleyeceksiniz?
Şu anki yarışmaları arkadaşlarıma gittiğimde bazen izliyorum, evde televizyonum yok. Değerlendirme yapacak kadar izlemesem de bizim zamanımızda şanslıydık galiba. Pek çok yarışma arasında en elit jüriye sahip yarışma bizimkisiydi. Diğerlerine haksızlık mı ediyorum bilemiyorum ama jürinin dengesi açısından bunu söylüyorum. Bizim jürimiz popülerliği ön planda olan bir jüri değildi. Şu anda herhangi birine 'Akademi Türkiye' desen yarışmayı hatırlasa bile jüriyi hatırlamaz. Şimdiki programlarda jüri ön planda. Bu garip bir durum. Bu sefer yarışmacılar onların yanında eziliyor; katılanlardan çok jüri konuşuluyor. O yarışmada yer almak benim için bir şanstı. Bir tane yapıldı ve ben oradaydım.
Yarışmaya kimlerin teşvikiyle katılmıştınız?
Ailemin desteğiyle katıldım. Haftanın 5 günü Beyazıt'ta okuluma yakın kafelerde çalıyordum. Okula devam edip, hafta sonu da işyerinde babama yardım ediyordum. Karışık bir hayattı. Sanırım annemin içi elvermedi ve formu benim adıma doldurup yolladığını söyledi.
Önceden de şarkı söylüyordunuz belki ama yarışma sonrası bir diziye başladınız. Kendinize güvenir misiniz?
Beklenmedik konularda acayip bir özgüvenim var. Kendim de şaşırıyorum. Bazen de olması gereken özgüvenin altını oyan bir yapım var. Oyunculuk yaptığım set, özgüvenimin düşük olmaması gereken yer ama bir an geliyor ve onu bile çok kurcalıyorum.
Dizi teklifinin Türker İnanoğlu'ndan gelmesi kabul etmenizde etkili oldu mu?
Tabii ki. O dönem sadece 1-2 yerden albüm teklifi yapıldı. Çuvalla teklif falan almadım. İlk Türker Bey'den teklif gelmesi büyük bir şanstı.
Yarışmadan sonra 'Önümde uzun bir yol var. İster dizi çekerim, ister albüm yaparım' gibi bir düşünce oluştu mu?
Oyunculuk aklımın ucundan geçmedi. Televizyon bile izlemezdim. Albüm yapmak istiyordum. Hala da istiyorum. Burnumda tütüyor. Adımı böyle duyurmak istiyordum. Albüm için biraz daha yol var. Çünkü yarışma sonrası herkes sana bir şeyler sunmuyor. Şimdiki yarışmalardan çıkanlar da her şeyin kolay olmadığını görecekler. O bir televizyon programı, bir şov. Çoğu kişi albüm yapmak ya da dizide oynamak için katılıyor. Ama yarışmanın getirdiği ün bazen aleyhinize çalışıyor. Sokakta yürüyorsun, insanlar seni tanıyor ama bir yere konumlandıramamışlar. Sadece tanıyorlar. Boş boş tanınmak çok kötü. Zor bir yolculuk. Gerçekten aklı başında olan biri yarışmayı büyük bir başarı olarak saymıyor. O anda bir şey başarması lazım ki, kendini ispat edebilsin. Ondan sonra rahatlıyor. Ve geleceğini düşünmeye başlıyor.
Oyunculuk eğitimi aldınız mı?
Hayır almadım.
O halde karakter size iyi oturmuş...
Başka bir karakter olsaydı başaramayabilirdim. Biraz kader, biraz da benim çabalamam söz konusu. Setteki oyuncular, yönetmenler de destek oldular. Böyle durumlarda tersi de olabiliyor. Başta hiçbiri beni istemedi. Bunu sonradan söylediler. Bir yarışmadan çıkmış, oyunculuk eğitimi almamış birinin iyi olduğu düşünülen bir projede yer alması önceleri iyi karşılanmıyor. Türker İnanoğlu bana çok inandı ve yönetmenlere 'başaracak' dedi. Oyunculuk arabayı Cihangir'in dar sokaklarında öğrenmek gibi oldu. Kaza yapmamaya mecbursun.
Sahnede ve sette bir ışığınız olduğunu düşünüyor musunuz?
Bir ışığın olduğuna fazla inanırsan o ışık söner gibi geliyor bana.
Bir röportajınızda 'Albümümün Bülent Ortaçgil ve Doğan Canku'nunki gibi olmasını isterim' demişsiniz...
Yok, öyle bir şey demedim. Anlam bulduğum şarkıları var. Bir söz yazdığında kendi melodisi oluyor. Bülent Ortaçgil'de bunun olduğunu düşünüyorum. Ama tarzlar farklı. Benimkine pop-rock tarzı denebilir. Zaman, yalnızlık, değişim ve aşkın başka bir boyutunu ele alıyorum şarkılarımda.
ÖNCE KONSER SONRA ALBÜM
Okul bitti mi bu arada?
Enerjimi başka yerlere verdiğim için okulu biraz ihmal ettim. Bir dersim var ama bitecek.
Dizi Türk-Yunan ilişkilerini konu alınıyor. Yunanistan'da büyük ilgi görüyorsunuz. Dizide dostluk mesajları verirken Türkiye gündemi Ermeni gazeteci Hrant Dink'in öldürülmesiyle çalkalanıyor. Azınlıklar konusu sürekli gündemde. Bu durumlar karşısında kayıtsız kalmak mümkün değil. Neler düşünüyorsunuz?
Vatanseverliği anlarım ama bir insanın hür iradesiyle seçmediği bir şeyi nasıl bu kadar şiddetle savunduğunu anlamıyorum. Hiçbirimiz Türk olmayı seçmedik. Türk, Müslüman bir aileden doğduk. Dinini yine değiştirebiliyorsun ama milletini değiştiremiyorsun. Türk'sen Türk, Ermeni'ysen Ermeni, Kürt'sen Kürt'sündür. Bunu bir insanı öldürecek kadar savunmayı zihnim almıyor. Çünkü öyle doğmuşsun. Kendi seçtiğin bir şey değil.
Son olarak; bu akşamki nasıl bir konser olacak?
Kendi parçalarımı söylediğim küçük salon konserleri yapıyorum. Beni seven insanlarla şarkılarımı albümden önce paylaşacağım. Bu yapılan bir metot değildir. Çalınma, internete düşme ihtimali korkutur. Salon konserleri zor. Konuşamıyorlar, içki içmeyi seviyorlarsa içemiyorlar. Sadece izliyorlar. Onlara bir şeyler anlatabileceğim bir dilim olduğuna inanıyorum. Konser boyunca kendi şarkılarımı ve cover'ları söyleyeceğim.
EKİN TÜRKANTOS-17.01.2007 - AKŞAM GAZETESİ
Bir yarışma programıyla adını duyuran, ancak asıl hedefi, hayallerini süsleyen albümünü çıkartamadan sevilen bir dizi projesinde yer alan Özgür Çevik, bu akşam Kadıköy Halk Eğitim Merkezi'nde kendi şarkılarını seslendirecek
Annesi'nin 'Akademi Türkiye' yarışmasına bir form göndermesiyle hayatı değişti Özgür Çevik'in... Her ne kadar kendi şarkılarını besteleyip, çeşitli yerlerde sahneye çıksa da, milyonlar tarafından tanınmasını başta annesi, sonra da yarışmadaki performansına borçlu... Ardından Türker İnanoğlu'ndan gelen dizi teklifi genç oyuncuyu albüm çalışmalarını ertelemek zorunda bıraksa da o bunun büyük bir şans olduğu düşüncesinde. Çevik, bu akşam Kadıköy Halk Eğitim Merkezi'nde kendi bestelediği şarkılarını seslendirecek. Üstelik albümü bile olmadan... Çevik'le yarışma programları, oyunculuğu ve Eylül ayında piyasaya çıkmasını planladığı albümünü konuştuk.
Akademi Türkiye'yle adınızı duyurdunuz. Bugünkü yarışmaları değerlendirecek olduğunuzda ne gibi farklılıklar görüyorsunuz? Bu tip yarışmalara katılan biri olarak neler söyleyeceksiniz?
Şu anki yarışmaları arkadaşlarıma gittiğimde bazen izliyorum, evde televizyonum yok. Değerlendirme yapacak kadar izlemesem de bizim zamanımızda şanslıydık galiba. Pek çok yarışma arasında en elit jüriye sahip yarışma bizimkisiydi. Diğerlerine haksızlık mı ediyorum bilemiyorum ama jürinin dengesi açısından bunu söylüyorum. Bizim jürimiz popülerliği ön planda olan bir jüri değildi. Şu anda herhangi birine 'Akademi Türkiye' desen yarışmayı hatırlasa bile jüriyi hatırlamaz. Şimdiki programlarda jüri ön planda. Bu garip bir durum. Bu sefer yarışmacılar onların yanında eziliyor; katılanlardan çok jüri konuşuluyor. O yarışmada yer almak benim için bir şanstı. Bir tane yapıldı ve ben oradaydım.
Yarışmaya kimlerin teşvikiyle katılmıştınız?
Ailemin desteğiyle katıldım. Haftanın 5 günü Beyazıt'ta okuluma yakın kafelerde çalıyordum. Okula devam edip, hafta sonu da işyerinde babama yardım ediyordum. Karışık bir hayattı. Sanırım annemin içi elvermedi ve formu benim adıma doldurup yolladığını söyledi.
Önceden de şarkı söylüyordunuz belki ama yarışma sonrası bir diziye başladınız. Kendinize güvenir misiniz?
Beklenmedik konularda acayip bir özgüvenim var. Kendim de şaşırıyorum. Bazen de olması gereken özgüvenin altını oyan bir yapım var. Oyunculuk yaptığım set, özgüvenimin düşük olmaması gereken yer ama bir an geliyor ve onu bile çok kurcalıyorum.
Dizi teklifinin Türker İnanoğlu'ndan gelmesi kabul etmenizde etkili oldu mu?
Tabii ki. O dönem sadece 1-2 yerden albüm teklifi yapıldı. Çuvalla teklif falan almadım. İlk Türker Bey'den teklif gelmesi büyük bir şanstı.
Yarışmadan sonra 'Önümde uzun bir yol var. İster dizi çekerim, ister albüm yaparım' gibi bir düşünce oluştu mu?
Oyunculuk aklımın ucundan geçmedi. Televizyon bile izlemezdim. Albüm yapmak istiyordum. Hala da istiyorum. Burnumda tütüyor. Adımı böyle duyurmak istiyordum. Albüm için biraz daha yol var. Çünkü yarışma sonrası herkes sana bir şeyler sunmuyor. Şimdiki yarışmalardan çıkanlar da her şeyin kolay olmadığını görecekler. O bir televizyon programı, bir şov. Çoğu kişi albüm yapmak ya da dizide oynamak için katılıyor. Ama yarışmanın getirdiği ün bazen aleyhinize çalışıyor. Sokakta yürüyorsun, insanlar seni tanıyor ama bir yere konumlandıramamışlar. Sadece tanıyorlar. Boş boş tanınmak çok kötü. Zor bir yolculuk. Gerçekten aklı başında olan biri yarışmayı büyük bir başarı olarak saymıyor. O anda bir şey başarması lazım ki, kendini ispat edebilsin. Ondan sonra rahatlıyor. Ve geleceğini düşünmeye başlıyor.
Oyunculuk eğitimi aldınız mı?
Hayır almadım.
O halde karakter size iyi oturmuş...
Başka bir karakter olsaydı başaramayabilirdim. Biraz kader, biraz da benim çabalamam söz konusu. Setteki oyuncular, yönetmenler de destek oldular. Böyle durumlarda tersi de olabiliyor. Başta hiçbiri beni istemedi. Bunu sonradan söylediler. Bir yarışmadan çıkmış, oyunculuk eğitimi almamış birinin iyi olduğu düşünülen bir projede yer alması önceleri iyi karşılanmıyor. Türker İnanoğlu bana çok inandı ve yönetmenlere 'başaracak' dedi. Oyunculuk arabayı Cihangir'in dar sokaklarında öğrenmek gibi oldu. Kaza yapmamaya mecbursun.
Sahnede ve sette bir ışığınız olduğunu düşünüyor musunuz?
Bir ışığın olduğuna fazla inanırsan o ışık söner gibi geliyor bana.
Bir röportajınızda 'Albümümün Bülent Ortaçgil ve Doğan Canku'nunki gibi olmasını isterim' demişsiniz...
Yok, öyle bir şey demedim. Anlam bulduğum şarkıları var. Bir söz yazdığında kendi melodisi oluyor. Bülent Ortaçgil'de bunun olduğunu düşünüyorum. Ama tarzlar farklı. Benimkine pop-rock tarzı denebilir. Zaman, yalnızlık, değişim ve aşkın başka bir boyutunu ele alıyorum şarkılarımda.
ÖNCE KONSER SONRA ALBÜM
Okul bitti mi bu arada?
Enerjimi başka yerlere verdiğim için okulu biraz ihmal ettim. Bir dersim var ama bitecek.
Dizi Türk-Yunan ilişkilerini konu alınıyor. Yunanistan'da büyük ilgi görüyorsunuz. Dizide dostluk mesajları verirken Türkiye gündemi Ermeni gazeteci Hrant Dink'in öldürülmesiyle çalkalanıyor. Azınlıklar konusu sürekli gündemde. Bu durumlar karşısında kayıtsız kalmak mümkün değil. Neler düşünüyorsunuz?
Vatanseverliği anlarım ama bir insanın hür iradesiyle seçmediği bir şeyi nasıl bu kadar şiddetle savunduğunu anlamıyorum. Hiçbirimiz Türk olmayı seçmedik. Türk, Müslüman bir aileden doğduk. Dinini yine değiştirebiliyorsun ama milletini değiştiremiyorsun. Türk'sen Türk, Ermeni'ysen Ermeni, Kürt'sen Kürt'sündür. Bunu bir insanı öldürecek kadar savunmayı zihnim almıyor. Çünkü öyle doğmuşsun. Kendi seçtiğin bir şey değil.
Son olarak; bu akşamki nasıl bir konser olacak?
Kendi parçalarımı söylediğim küçük salon konserleri yapıyorum. Beni seven insanlarla şarkılarımı albümden önce paylaşacağım. Bu yapılan bir metot değildir. Çalınma, internete düşme ihtimali korkutur. Salon konserleri zor. Konuşamıyorlar, içki içmeyi seviyorlarsa içemiyorlar. Sadece izliyorlar. Onlara bir şeyler anlatabileceğim bir dilim olduğuna inanıyorum. Konser boyunca kendi şarkılarımı ve cover'ları söyleyeceğim.
EKİN TÜRKANTOS-17.01.2007 - AKŞAM GAZETESİ
ÖzGüR _ BuSe- Admin
- Mesaj Sayısı : 4829
Geri: Basında ÖZGÜR!!!
YABANCI DAMAT albümden önce konserlere başladı !
Önce Ankara ve İzmir şimdi de İstanbul... Albüm yokken konserler nereden çıktı ?
Benim böyle hareketlerim vardır,hep olmuştur. Oyunculukla ilgili bir durum yokken oyunculuk yapıyorum. Albüm yokken konser veriyorum ! Yani tersten başlıyorum.
Neden Öyle oldu ?
Çok özledim sahneyi. Albüme fırsatım olmadı, parcalarımı tamamlayamadım. Şimdi parçalarımın üzerinde çalışıyorum, gün geçtikçe tamamlıyorum. Eylül yada ekimde çıkacak albüm.
"Şarkıcılık" diyordun ama bir baktık oyunculuk yapıyorsun. Şimdi şarkıcılıkla oyunculuk yapma isteğin arasında nasıl bir denge var ?
Müzik burnumda tütüyor. O yüzden biraz daha baskın. Oyunculuk nasılsa var,ama müziğe hasretim. Oyunculuğu ilk sene hiçbir şekilde kabullenmedim. Hep "Müzisyenim,elimden geldiğince yapıyorum bu işi" mantığındaydım. Sonra insan alışıyor ve bağlanıp onun üzerinde hayal kurmaya başlıyor. O yüzden ikisini birlikte yürütmeye çalışacağım.
Albümdeki şarkıların hepsi sana mı ait olacak ?
Bilmiyoruz. Olur da çok güzel bir şarkı olur,içime siner, olabilir. Ama şarkı arayışına çıkmak gibi bir çalışmam yok. Çünkü benim bir iddiam yok, kendi şarkılarımı yapıp söylemek istiyorum; Bundan gayrı bir iddiam yok.
Şarkılarında en çok ne anlatıyorsun ?
En çok yalnızlık ve değişim var. Herkesin aşka bakış açısı farklıdır, aşkla ilgili takıntılarım var şarkılarda.
Nedir o takıntılar ?
Değişimle bağlantılı şeyler. Aşık olduğun zaman her şey sana uygun gibi görünüyor, sonra bir şey oluyor daha sonra birşeyler daha... Aynı kalmıyor; Bu durum aynı zamanda bana hüzün veriyor. Aşkla başlıyor koruma güdüsüyle devam ediyor, merhametle son buluyor.
Konserde sadece kendi şarkılarını söylemiyorsun galiba...
Bülent Ortaçgil'den, MFÖ'den, Sezen Aksu'dan, Şebnem Ferah'tan da söylüyorum.
Artık klişeleşmiş bir eurovision sorusu : İngilizcemi katılmalı Türkçemi ?
Eger konu iletişimse, müzik de bir iletişim sonuçta , eger müziğin üstüne söz yazıyorsan ve birşey anlatmalı diyorsak ingilizce olacak.
Ve son olarak: İnsanlar bu konsere niye gelsin ?
Bu konserler için çok büyük reklamlar yapmayı düşünmedim; Zaten konserin konsepti de :"ARAMIZDA KALSIN-OFF THE RECORD". Yani, ses kayıt cihazları olmasın, şarkılar internete düşmesin albüm çıkmadan. Beni önceden takip edip "Eskiden dinliyorduk dinlemeye devam etmek istiyoruz" diyen, merak eden insanları bekledim, bekliyorum. Ve ben özledim, tepkileri merak ediyorum.
Beril Özcan - Aktüel -18
Önce Ankara ve İzmir şimdi de İstanbul... Albüm yokken konserler nereden çıktı ?
Benim böyle hareketlerim vardır,hep olmuştur. Oyunculukla ilgili bir durum yokken oyunculuk yapıyorum. Albüm yokken konser veriyorum ! Yani tersten başlıyorum.
Neden Öyle oldu ?
Çok özledim sahneyi. Albüme fırsatım olmadı, parcalarımı tamamlayamadım. Şimdi parçalarımın üzerinde çalışıyorum, gün geçtikçe tamamlıyorum. Eylül yada ekimde çıkacak albüm.
"Şarkıcılık" diyordun ama bir baktık oyunculuk yapıyorsun. Şimdi şarkıcılıkla oyunculuk yapma isteğin arasında nasıl bir denge var ?
Müzik burnumda tütüyor. O yüzden biraz daha baskın. Oyunculuk nasılsa var,ama müziğe hasretim. Oyunculuğu ilk sene hiçbir şekilde kabullenmedim. Hep "Müzisyenim,elimden geldiğince yapıyorum bu işi" mantığındaydım. Sonra insan alışıyor ve bağlanıp onun üzerinde hayal kurmaya başlıyor. O yüzden ikisini birlikte yürütmeye çalışacağım.
Albümdeki şarkıların hepsi sana mı ait olacak ?
Bilmiyoruz. Olur da çok güzel bir şarkı olur,içime siner, olabilir. Ama şarkı arayışına çıkmak gibi bir çalışmam yok. Çünkü benim bir iddiam yok, kendi şarkılarımı yapıp söylemek istiyorum; Bundan gayrı bir iddiam yok.
Şarkılarında en çok ne anlatıyorsun ?
En çok yalnızlık ve değişim var. Herkesin aşka bakış açısı farklıdır, aşkla ilgili takıntılarım var şarkılarda.
Nedir o takıntılar ?
Değişimle bağlantılı şeyler. Aşık olduğun zaman her şey sana uygun gibi görünüyor, sonra bir şey oluyor daha sonra birşeyler daha... Aynı kalmıyor; Bu durum aynı zamanda bana hüzün veriyor. Aşkla başlıyor koruma güdüsüyle devam ediyor, merhametle son buluyor.
Konserde sadece kendi şarkılarını söylemiyorsun galiba...
Bülent Ortaçgil'den, MFÖ'den, Sezen Aksu'dan, Şebnem Ferah'tan da söylüyorum.
Artık klişeleşmiş bir eurovision sorusu : İngilizcemi katılmalı Türkçemi ?
Eger konu iletişimse, müzik de bir iletişim sonuçta , eger müziğin üstüne söz yazıyorsan ve birşey anlatmalı diyorsak ingilizce olacak.
Ve son olarak: İnsanlar bu konsere niye gelsin ?
Bu konserler için çok büyük reklamlar yapmayı düşünmedim; Zaten konserin konsepti de :"ARAMIZDA KALSIN-OFF THE RECORD". Yani, ses kayıt cihazları olmasın, şarkılar internete düşmesin albüm çıkmadan. Beni önceden takip edip "Eskiden dinliyorduk dinlemeye devam etmek istiyoruz" diyen, merak eden insanları bekledim, bekliyorum. Ve ben özledim, tepkileri merak ediyorum.
Beril Özcan - Aktüel -18
ÖzGüR _ BuSe- Admin
- Mesaj Sayısı : 4829
1 sayfadaki 5 sayfası • 1, 2, 3, 4, 5
1 sayfadaki 5 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz